7 Eylül 2024 Cumartesi

Derz

Yine bir süreliğine yaşamdan soyutlanmak sureti ile okuduğum, hissettiğim, düşündüğüm saatler benimdi. Hakan Günday iyi ki aynı gökyüzü altındayız... Yeni kitabı sabırsızlıkla bekliyorum.

Arka Kapak

Bu hikâyeyi kimseye anlatmadım. Kayra’ya bile anlatmadım. Ne o sordu ne ben söyledim. İşlediğim ilk cinayet hakkında hiç konuşmadım. Tek kelime bile etmedim. Ama Kayra hep konuştu. Oysa gerek yoktu. Çünkü yanındaydım. O yaşlı adamı öldürdüğünde oradaydım. Kayra ilk cinayetini bir yastıkla işledi. 93 yaşında felçli bir adamdı. Ama felçli olması yetmedi. Kayra uyumasını bekledi. Kayra, 93 yaşında, felçli bir adamı uykusunda boğarak öldürdü. Sonra dönüp bana baktı. “Hiçbir şey hissetmedim” dedi. “Hiçbir şey hissetmiyorum” dedi. “Hiçbir şey hissetmeyeceğim” dedi. Ve o eski köy evinden çıkıp Abidjan’da bir bara gittik. Karşılıklı oturup birer flag istedik. O an soracak sandım. Çünkü söz vermiştik birbirimize. Afrika’daki ilk ayımızda ikimiz de birer cinayet işleyecektik. Kinyas ve Kayra katil olacaktı. Böylece asla dönemeyecektik evlerimize.

Derz, Hakan Günday’ın çeşitli mecralarda yayımlanmış öyküleri ile Anakara Seyir Defteri adlı fanzininden sayfaları bir araya getirdi. İyi okumalar, iyi seyirler!

1 Eylül 2024 Pazar

Unutkan Aşk

Atalarımdan birinde yaşadığım benzer bir süreci aşırı empatik bir şekilde gözyaşları içinde okudum... 

Arka Kapak

“Lütfen bana kendini unutturma!”

Zeki, hayatı bütün renkleriyle, en derin duygularıyla yaşayan, yaratıcı, sevgi dolu, âşık bir kadın, başarılı bir yazar: Maya; yirmi senedir ikinci baharını paylaştığı, ona hayran, âşık, duygusal, notalarla, repliklerle haşır neşir bir erkek, gözde bir sanatçı: Atlas; çocuklarıyla  beraber sevginin pekiştirildiği mutlu  bir aile ve aniden hayatlarına inen, dünyalarını çökerten bir illet… hastayı ölmeden defalarca öldüren, kimliğini yok eden, eşi yaşıyorken dul bırakan, tedavisiz, umutsuz hastalık: Alzheimer.

Maya kocasının yanağını okşadı,

“Lütfen bu dediklerimi unutma. Benden, benimle olan kendinden kaçmak isteyeceğin günler olursa, tereddüt etmeden uzaklaş... Ama çok uzun değil. Geri dön tekrar. Ben hatırlamasam bile dön.”

“Aşkım, sen her şeyimsin benim. Kalacağım, gideceğim, döneceğim… her yer senin olduğun yer. Sen, yuvamsın benim.”

Sevdiği kadının kendisini bir gün hiç hatırlamayacağını, bütün bu sevişmeleri, öpüşmeleri, kucaklaşmaları unutacağını düşünmek Atlas’ın içini acıtıyordu... Ona hasret kalacağı günlerin acısını çıkarmak ister gibi sarıldı karısının bedenine. İkisi de ne zaman gerçekleşeceğini bilemedikleri o meşum gelecekle ilgili   birbirlerine şimdiden duydukları  hasretle, inişli çıkışlı bir ruh haline girmişti. Bedenleri sevgiyle, ihtirasla, tutku ve şefkatle, mutluluk ve hüzünle sevişiyordu.

Yeni romanı “Unutkan Aşk”ta Bezmen, günümüzde hayli yaygın olan Alzheimer’ı bir aşk hikayesi üzerinden anlatıyor. Ne olduğunu bilsek de hakkında çok fazla fikir sahibi olmadığımız Alzheimer’ın en başından sonuna dek, aşama aşama ilerleyişine tanık oluyoruz. Ve “Akıl unutur, kalp unutmaz!” diyor… Aynı zamanda bilgi de veren çok çarpıcı bir roman. Eskiden 70’li yaşlarda rastlanırken Alzheimer, artık 60’lı yaşlara inmiş. Güzel, faydalı ve insanı düşündüren bir roman. İnsanın delicesine sevdiğin birinin yüzünü bile unutacak noktaya gelmesi korkunç bir şey olsa gerek. Finali de çarpıcı. Tebrik ediyorum Nermin Bezmen’i, denk gelirse mutlaka okuyun diyorum.

-Ayşe Arman-