19 Ekim 2025 Pazar

Yapay Zekanın Kısa Tarihi

17 bölümden oluşan kitap 9. bölüm itibarıyla derin yapay zeka hakkında bilgilendirme yapıyor. Jenerik yapay zekadan birkaç seviye ötesine dair nitelikli bilgiler ile karşılaşabilirsiniz.

Arka Kapak

Uzun zamandır robotların, otomasyonun, yapay zekânın varlığından korkup kaçıp bir yandan da bu varlığın hayaline kapılıp
büyüleniyoruz. Ödüllü yazar Michael Wildenhain da en başa gidiyor ve yapay zekânın gerçekten de kendi bilincini geliştirip
geliştirmediğini sorguluyor. Yazar, Kasım 2022’de ChatGPT’nin de sahneye çıkmasıyla birlikte kullanımına dair tartışmaların zirve
yaptığı yapay zekânın gelişimini ve alımlanmasını birkaç merkezde incelemeye alıyor: Mary Shelley, Johann Wolfgang von Goethe
gibi yazarlardan Herbert A. Simon, Allen Newell ve Alan Turing gibi programlamanın öncülerine ve Gottlob Frege ve John Rogers
Searle gibi filozoflara kadar giderek yapay zekânın gelişimini anlatıyor ve en önemlisi geleceğini tartışıyor. Yapay Zekânın Kısa Tarihi,
ilk bilgisayarın ortaya çıkışından nörolojik ağlara kadar pek çok alanda kuş bakışı yolculuk yapabileceğimiz çokdisiplinli ve
disiplinlerarası bilgilerle dolu, müthiş bir kılavuz.
“Yapay zekâ, silahları otomatik olarak ateşleyemediği sürece insanların hayatta kalıp kalmayacağına insanlar karar verecek. Yine de akıllı makinelerin
insanlığın karşısına geçip geçmeyeceği konusuyla ilgilenmemiz gerekiyor. Yazar Michael Wildenhain, kısa süre önce yayımlanan kitabında yapay
zekâ sistemlerinin ne derece zeki olduğu ve bir bilince sahip olup olmadığı üzerinde duruyor. Yazar, bilgisayar bilimi ve felsefe kaynaklarından
yararlanırken edebi unsurların da içeriğe akmasına izin veriyor. Son kertede, ruhsal varlıklara inanılması durumunda makinelerin bilincinin olduğuna
inanılabileceğini söyleyerek tartışmayı teolojik alana havale ediyor…” Jutta Blume, Neues Deutschland
“Durumu ‘Bilgisayarlar edebiyatı yaratmaz ancak yapay zekâ fikrinin babası edebiyattır,’ ifadesiyle özetleyen Wildenhain, kitabında yapay zekânın
geçirdiği ‘uzun kış’ın ardından 2022 yılında ChatGPT’nin sahneye çıkmasıyla birlikte makinelere yönelik beklentilerin ve korkuların yeniden
canlandığına değiniyor…” Cornelius Wüllenkemper, Frankfurter Allgemeine Zeitung

5 Ekim 2025 Pazar

Bekle Beni

 

Haklı olarak mahkum edilmek, haksızlık yapılmasından daha iyi midir? Sokrates yanılmış mıdır?

Beklemek, özlemek, beklemek, özlemek zorunlu bir Oblomov'luk yükler mi bireylere?

Arka Kapak

Polisler Selim’i alıp götürdüler. Gitmeden önce Leyla’ya son bir kez sarıldı, kulağına fısıldadı: “Güçlü ol Leyla. Bu da geçecek.” Ama ikisi de biliyordu ki önlerinde zorlu ve belirsiz günler vardı. Selim’in yokluğu evin her köşesine sinmiş, sessiz bir çığlık gibi Leyla’nın yüreğini dağlıyordu. Her şey bir anda değişmişti, geri dönüşü olmayan bir noktaya gelinmişti, bir uçurumun kenarındaydılar, düşüş başlamıştı.
 
Zülfü Livaneli’den bir aşk ve direniş hikâyesi: Bekle Beni.
 
Leyla ile Selim, aşkın coşkusuyla bir hayat kurmak için mücadele ederlerken kendilerini türlü zorluğun, ayrılığın içerisinde bulurlar. Bir yanda birbirine kavuşma telaşı, diğer yanda özgürlük mücadelesi onları roman boyunca farklı yerlere sürükler. Aşkları direnişlerini besleyecek, direnişleri de aşklarını güçlendirecektir.
 
Aşkı, dostluğu, aile bağını ve özgürlük tutkusunu ince ince ören Bekle Beni; bir ülkenin özgürlük yolunda çektiği zorlukların, baskıya karşı girişilen mücadelenin, direnmenin, yalnız bırakılmanın ve dayanışmanın romanı.
 
Livaneli’nin eşsiz kaleminden…

21 Eylül 2025 Pazar

Dalgalandım da Duruldum

Hayatı naif, düşünceleri özenli olanların anlayabileceği bir perspektif. Buz ve ateş metaforu etkileyici...

Arka Kapak

Yalnızca bipolar bozuklukla yaşayanlar ve yakınları için değil; aynı zamanda nörobilim, tıp, psikoloji, sosyoloji ve genetik gibi, yaşam ve toplum bilimleriyle ilişkili pek çok disiplinde çalışan, bu alanlarda eğitim gören öğrenciler; merak eden, okuyan, araştıran, farklılığa ve çeşitliliğe duyarlı herkes için bir kılavuz.

Elinizde tuttuğunuz kitap bilimsel titizlikle yazılmış, derin bir insan sevgisinin ve yıllara dayanan bir klinik deneyimin ürünüdür. Prof. Dr. Sibel Çakır, duygudurum bozukluklarının nörobiyolojik doğasını içtenlikle kavrayan, hastayı sadece tanısıyla değil, tüm insani boyutlarıyla gören bir hekim olarak bu eserde alanında çığır açıyor.

Bir beyinbilimci olarak, bu kitabın, hem uzmanlara hem de hastalara rehberlik edecek bir pusula olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Bireyin yalnızca semptomlarıyla değil, yaşam bağlamı içinde anlaşılmasının önemini vurgulayan bu çalışma, etik duyarlılığı ve bilimsel yetkinliğiyle örnek niteliğinde. Prof. Çakır’ın yaklaşımı, hem tıp dünyasına hem de topluma umut ve denge sunuyor. Bu kitabı yalnızca okumak değil, üzerinde düşünmek ve yaşama geçirmek de gerekir. Prof. Dr. Türker Kılıç

Meczup

 

'Emel' isimli öykü ile tanıştığım ve gözlerim dolarak okuduğum bir klasik oldu...

Arka Kapak

Halil Cibran, gençlik döneminin ürünü ve sonraki yapıtlarının habercisi olan Meczup’ta, toplum önünde büründüğü maskelerden kurtulup gerçek benliğini kucaklamayı başaran insanoğlunu anlatır. Kendini her türlü yüzeysellikten arındırıp hakikatin peşine düşen, bu arayışın sonunda varış noktası yalnızlık ve özgürlük olan kişi, toplumun gözünde meczuptur. Cibran’ın kötülük, ikiyüzlülük, adaletsizlik, konformizm ve tamahkârlık karşısındaki eleştirel tutumu; bu dünyayla, burada sürdürdüğü varoluşla, yaşadığı zamanla uzlaşamayan bir meczubun bakış açısından kaleme alınmış bu mesellerdeki keskin ironide ifadesini bulur.

14 Eylül 2025 Pazar

Hepberaber

 

Resifi ayıklama kılavuzu...

Arka Kapak

“Olumlu yönde siyasi ve toplumsal değişim için yalın, apaçık bir manifesto.”

Paschal Donohoe - İrlanda Ekonomi Bakanı

“Gücü beklenmedik bir ironiyle etkisiz hale getiren, size bir neşter ve bir çiçek vererek günümüzü anlamanızı sağlayan dehaya sahip.

Ece Temelkuran’ın büyüsü bu.” Roberto Saviano - Yazar

“Üstesinden gelebileceğimiz bir kederden mustarip olmak. Henüz sahip olmadığımız bir özgürlüğe hasret kalmak. Bunlar, Beethoven’ın ruhumda bıraktığı duygulardı. HepBeraber de bende aynı duyguları uyandırdı.”

Yanis Varoufakis - Yazar, ekonomist, siyasetçi

Dün için pişmanlık duymak ya da gelecekteki daha iyi günleri beklemek yerine “hemen, şimdi için” düşünen ve umut eden yeni bir politik-duygu anlatısı... Ece Temelkuran, her yerinden sökülen bir dünyada her şeye rağmen insana inanmanın büyüsüne dair bir manifesto sunuyor HepBeraber’de: Güzellik yaratmanın insanlığın kaderi olduğuna inanmayı seçenlere politik bir değişim için ahlaki bir sözleşme öneriyor. Şimdiye dek dört dilde yayımlanan HepBeraber, önümüzdeki günlerde üç dilde daha okurlarıyla buluşacak.

“Bugün yabancılaştırılmayacak kadar insan kalbine yakın, siyasi kutuplaşmayla parçalanamayacak kadar güçlü sözcüklere ihtiyacımız var. Bu sözcükler nefes almak kadar vazgeçilmez olmalı ve her dilde aynı anlama gelmeli. Nefes alma hakkımızı talep eder gibi, öylesine doğal ve zahmetsiz bir biçimde, beraberce arkalarında saf tutabileceğimiz sözcükler olmalı bunlar. Böylece bizi bastırdıklarında, kesin olarak bileceğiz ki, nefes alma hakkımızı inkâr ediyorlar.”

8 Eylül 2025 Pazartesi

Kimbilir

İçimden geçiyor her bir harfi...

Arka Kapak

Engin Geçtan'ın psikiyatri alanında kırk yıldır sürdürmekte olduğu çalışmaların bu aşamasında, psikiyatriye, ülkemiz insanına ve bugün kaosun kenarında yaşanan süreçlere bakışını dile getiriyor. Bir bakıma, yazarın geçmişte yazdığı İnsan Olmak ve Varoluş ve Psikiyatri adlı kitapların çağımızı yansıtan bir devamı olarak da nitelendirilebilir. "Klasik psikanalizin temel amacı, kişinin içgüdüsel istekleri ile toplumsal bir varlık olarak kendisinden beklenilenler arasında bir uzlaşma yaratmaya çalışmaktı. İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında toplumların da 'hastalanabileceği' fark edildiğinde, 'normallik' tanımında topluma uyum ölçütünden giderek vazgeçildi ve normalliğin bir süreç olarak tanımlandığı, daha esnek bir orta yol bulundu. Ve zaten ardından, olmakta olanlara olmaması gerekir demenin pek anlam taşımadığı bir çağa girildi. Biçimsel olarak şöyle ya da böyle yaşanması gerektiği tarzından modellerin geçerliliğini yitirmekte olduğu bir dünyada, ortak bir niteliğimiz bizi her şeye rağmen kaosun kenarında tutabiliyor: Binlerce yıldır süren toplumsallaşma süreçlerinin sonucu edindiğimiz ve sağduyu adını verdiğimiz sezgisel gücün genetik kodlarımıza işlenmiş olması" -Engin Geçtan-

İçimde Sakinlik Buldum


Kendimi doğru-iyi bilmişim...

Arka Kapak

Kendimi bildiğim kadarım.
Bazen kocaman, bazen ufacık, bazen derin, bazen sığ.
Vaktim, sadece denemeye yetecekmiş gibi.
Kişiliği olmayan ruhun yolu hep kestirme.

Yolda olduğu her an, soru sormaya hazır ve kendini öğrendiklerinin ötesinde görmeye meraklıdır insan.
Doğası sakinliktir.
Zihin tarafından uyuşturulmadığı müddetçe, kendinin peşinde koşar.
En çok içini merak eder, en çok kendisiyle haşır neşir olur.

Doğu mistisizmi ve Batı psikolojisi birleştiğinde, sorular “Ben kimim?” etrafında toplanır.
Kim olduğu pek mühim olduğu için değil; dikkatini, çevresinde olup bitenlerden alıp merkezine toplayabilmek için sorar.
İçten içe, sıkışmışlığını yatıştırmak ister.
Sıkışmışlık; geçmişteki katı, tek doğrulu, ödünç alınmış bilgiler yüzünden oluştuysa, çare, sakinliği yeniden öğrenmektir.
Kendini izleyerek, düzenleyerek, merak ederek yeniden öğrenmek.

28 Temmuz 2025 Pazartesi

Engereğin Gözü


Farklı zamanlar ve fakat benzer biçimde vuku bulan olaylar. Okuyunuz, okutunuz.

Arka Kapak

"Benzersiz bir kitap bu! Daha önce bu romana benzeyen, aynı değere sahip olan ve sürekli, beklenmeyen sürprizler taşıyan bir kitap okumadığımı belirtiyorum. Yeni bir okura demek isterdim ki; evet, oku ve şaşır!" Elia Kazan

"Bu roman hem karanlığın hem de aydınlığın, umudun romanıdır." Yaşar Kemal

Harem-i Hümayun'dan taht oyunlarına açılan ve erk istencinin karanlık dehlizlerinde kaybolup insanı, insan doğasının en aşağılık yönleriyle yüzleştirirken bir umut ışığı yakmayı da ihmal etmeyen büyülü bir anlatı. Efendi – köle ilişkisine psikolojik bir bakış.

Türk Edebiyatı'nın usta kalemi Zülfü Livaneli'nin "istediğimi yapmaya en çok yaklaştığım kitap" dediği 1997 Balkan Edebiyat Ödüllü ilk romanı Engereğin Gözü, küçük yaşta hadım edilip Haremağası yapılmış zenci bir kölenin, Habeş Süleyman'ın gözünden iktidar – birey ilişkisini anlatıyor. Süleyman, "biricik" efendisinin tahtla ölüm arasında gidip gelen kaderinin ellerinde bocalarken yeni sultana "Padişahım çok yaşa!" diye haykırmaktan da geri duramıyor.
25. yıl baskısıyla yeniden okurlarıyla buluşan Engereğin Gözü, bir dönem romanı olmanın ötesinde, insan psikolojisinin derinliklerine; dün, bugün ve yarının saraylarına, en gizli sırları bile aydınlatacak gerçeklikte ışık tutan bir Zülfü Livaneli klasiği.

25 Temmuz 2025 Cuma

Cahil Hoca

Eğitim ve öğretim değil, öğrenmeyi öğretmenin ne denli önemli olduğunun özgürleştirici gücünü anlatan bir kitap. Okurken düşündüren, düşünürken fark ettiren bir içeriğe sahip.

Arka Kapak

Felsefenin elması Joseph Jacotot'nun başına düşmüştür: 1818'de sürgünde bir devrimci olan Jacotot Belçika'da Fransız edebiyatı okutmanı olarak yarı-zamanlı bir iş bulur. Tek kelime Fransızca bilmeyen Flamanlara, kendisi de tek kelime Flamanca bilmediği halde hocalık etmek zorundadır... İkidilli bir Fénelon baskısı koşar imdadına; "öğrencileri"nin kendi kendilerine Fransızca ve Telemak'ı öğrenmelerine kılavuzluk eder. İnsanın bilmediğini de öğretebileceğini gösteren bu tuhaf deneyin sezdirdiği kaçınılmaz sonucu anlamakta hiç gecikmez Jacotot: Bilen ile bilmeyenin, öğreten ile öğrenenin, kol emekçisi ile zihin emekçisinin, kısacası zekâların eşitliği.
Bu şaşırtıcı hikâyeyi ve Jacotot'nun felsefesini anlatan Jacques Rancière hem eğitim üzerine çok özgün bir düşünce sunuyor hem de zekâların eşitsizliğini ve bilgi hiyerarşisini bahane eden toplumsal eşitsizlik tasavvurlarına önemli eleştiriler getiriyor. "Özgürleştirmeksizin eğiten aptallaştırır," diyen Cahil Hoca, eğitimciler ve eğitim sistemi üzerine kafa yoranlar için olduğu kadar siyaset felsefesiyle ilgilenenler için de ufuk açıcı bir kitap.

Kum ve Köpük

Altını çizdiğim ve geri dönüşlerle hatırlamak isteyeceğim çokça bölümü olan bir derleme olduğunu ifade edebilirim.

Arka Kapak

Halil Cibran'ın zamanında küçük kâğıt parçalarına ve defterlerine karaladığı aforizma ve mesellerden oluşan bu küçük kitap, sanatçının parçalı bir "otoportresi"ni ortaya koyuyor. Ruhunun derinliklerinden gelen çarpıcı ve çağrışımlı imgelerle aşk, güzellik, doğa ve insanlık durumuna ilişkin bir türlü ifadesini bulamayıp "suskunluğa gömülmüş" olanı ifşa ediyor.

Cibran'ın yetmiş yılı aşkın bir süre önce yayımlanmış yapıtları, bugün dünyanın dört bir yanındaki okurlara ulaşmayı sürdürüyor. Sözcüklerinin bütün coğrafyalara uzanmasında, bu yapıtların birçok dile çevrilmesinin yanı sıra onun ırk, din, dil ayrımı gözetmeksizin insanlığı bir bütün olarak ele alan felsefesinin de rolü var kuşkusuz. Bir de insana dair verdiği mesajların her dönemde geçerli, "ezeli-ebedi" olmasının.

Ermiş'in ardından, 1926'da yayımlanan Kum ve Köpük 1960'larda düşünen ve üreten insanların yüreğine dokunmuştu. Beatles üyesi John Lennon, bir trafik kazasında yitirdiği annesi için yazdığı "Julia" adlı şarkıda bu yapıttan satırlara yer vermişti.

7 Temmuz 2025 Pazartesi

Tarih ve Tekerrür

Sadece tekerrür değil, her dönem birbirinin replikasıdır dedirten bir kitap...

Arka Kapak

Tarih ve Tekerrür, Karatani'nin, çoğunluğu Batı'da Soğuk Savaş'ın sona ermesini, Japonya'daysa Şowa imparatorunun ölümünü takip eden çalkantılı dönemde kaleme aldığı yazıları bir araya getiriyor. İlk bakışta sadece Japonya'yla ilgiliymiş gibi görünen bu yazılar, yazarın deyişiyle "esasen devletin ve sermayenin döngüsel doğasına dair" olduğundan tek bir ülkenin ve belli bir dönemin sınırlarını aşıyor. "Tarihin incelenmesinin sebebi aslında tam da bir kez olup biten bir fenomen olmaması ve tekrarlanma olasılığını muhafaza etmesidir," diyen Karatani'ye göre asıl mesele, geçmişteki olayları tek tek ele almaktan ziyade tarihteki tekrar örüntüsünü görebilmek.

Kitabın özellikle Türkiyeli okurlara hitap edecek bir yönü ise, Asya ile Batı arasında kalan Japonya'nın her daim tedirgin konumunun bizler için son derece tanıdık olması. Kitabın Türkçe basımı için yazdığı önsözde Karatani'nin Japonya'da yaşanan ideolojik çatışmalara dair belirlemeleri, ülkemizde olup bitenlere de ışık tutacak nitelikte.

Kitapta ayrıca Kenzaburo Oe, Yukio Mişima ve Haruki Murakami gibi çağdaş Japon edebiyatının önemli yazarlarına dair derinlikli analizler de yer alıyor.

29 Haziran 2025 Pazar

Kırık Kanatlar

Gözlerim dolarak okudum. Dünya yüzeyinde böylesi aşklar ve böylesi duygu tarifleri olduğunu öğrenmek ve bilmek etkileyici...

Arka Kapak

Cibran’ın 1912’de yayımlanan romanı Kırık Kanatlar, Arap dilinde yazılmış ilk romanlardan biridir aynı zamanda. Selma Karami’yle Cibran olduğu tahmin edilen genç adamın imkânsız aşkının hikâyesi, pastoral şiir tadında bir aşk itirafıdır. Cibran bu içe işleyen metinde, Arap edebiyatında ilk kez din adamlarının yozlaşması ve kadın hakları gibi toplumsal meselelere el atar. Doğulu kadının yüzyıllar boyu gelenek karşısındaki acizliğine, eşya gibi oradan oraya sürüklenmesine yönelik eleştirel bir tavır ortaya koyar.

22 Haziran 2025 Pazar

Gezgin

İçerisinde kalbe dokunan 52 yazı mevcut. İnsanın sonsuz anlam arayışı için ideal bir seçki...

Arka Kapak

Cibran ölümünden sonra yayımlanan Gezgin'de insana özgü duyguları, yanılgıları ve duraksamaları çözümlerken, tıpkı bir yol kavşağındaki tesadüfi karşılaşmalar gibi, her gün yaşadığımız sıradan olaylardan yola çıkar. Hayatın dünyevi yanlarından yüzyılların bilgeliğini damıtır. Sevgi, dostluk, ahlak, mutluluk, hüzün, güzellik, haz, emek, din, ölüm ve diğer temel meseleler üzerine kafa yoran bütün insanların ortak zenginliği olan ezeli ve ebedi bir bilgeliktir bu. Ancak Cibran'ın mutlu, doğru ve tatminli bir yaşam sürmek için herhangi bir reçetesi ya da formülü yoktur. Ona göre bunun yolu insanın kendini arayışından geçer.

25 Mayıs 2025 Pazar

Alfred Kropp: On Üçüncü Kafatası

 

Yazarın okuduğum ilk kitabı, gençlik serisi olduğu ifade edilmiş. Okurken sürekli kriyonik besleme ile ilgili anımsamalar içinde olduğumu ifade etmek isterim.

Arka Kapak

Alfred Kropp, efsanevi kılıç Excalibur’u –sonradan bulsa da– kaybetmiştir. Ardından muhtemelen dünyanın gördüğü en kötü iblis olan Kral Paimon’u yenmiştir. Peki, şimdi Alfred’i ne beklemektedir? Çok şey. Onu korumaya yemin etmiş insanların güvenilirliklerini sorgulaması yetmezmiş gibi bir de her adımını takip eden tehlikeli, yeni bir düşman edinmiştir. “Sofia” kimdir veya nedir ve esrarengiz On Üçüncü Kafatası ile arasında nasıl bir bağlantı vardır? Her defasında ölümden kıl payı kurtulan kahramanımız bu maceradan sağ çıkamayabilir.

Rick Yancey’nin çokça övgü alan serisinin üçüncü kitabı, okurların kolay kolay unutamayacağı kadar sürükleyici.

“Vaat ettiği gerilimi yerine getiren bir aksiyon romanı.”

Kirkus Reviews

“Bitmeyen aksiyonu, nükteli mizahı ve sağ gösterip sol vurmasıyla bol cümbüşlü ve sürükleyici bir hikâye anlatan çok eğlenceli bir roman.”

VOYA

17 Mayıs 2025 Cumartesi

Bir Kuzey Macerası

Kuzeyin sadece soğuğunu değil ihtişamını da hissedebileceğiniz bir eser.

Arka Kapak

Jack London’ın 1900 yılında yayımladığı Kurdun Oğlu adlı derlemenin içinde yer alan Bir Kuzey Macerası, Homeros’un Odysseia destanını andıran, zorlu engellerle dolu, çetin ve “dönüştürücü” bir yolculuğun hikâyesidir. Aleut adalarındaki Akatan’da yaşayan kabile reisi Naass, evlendiği gün karısı Unga’yı denizden çıkıp gelen sarı saçlı beyaz bir adama kaptırır. İki metreyi aşan boyuyla bir devi andıran, “tanrıların dünyanın ilk dönemlerindeki erkekleri örnek alarak kalıba döktükleri” bu adam, Unga’yı sırtına vurduğu gibi gemisine atlayıp oradan uzaklaşmıştır. Naass intikamını almak üzere azılı düşmanının peşinden yollara düşer. Dünyayı dolaşıp bilgi ve görgüsünü artıracağı, macera dolu yıllar beklemektedir onu…

1 Mayıs 2025 Perşembe

Nazar

 

Reha Çamuroğlu kitabına, "Zulüm gören kadınlara..." ithaf ederek başlangıç yapmaktadır. Her bölüm de bir alıntı ile başlamakta ve okuyucuyu mistik düşüncelere sürüklemektedir. Kadınlar üzerinden toplumsal yaşama dair öğretileri fark edebileceğiniz düşündürücü bir kitap.

Arka Kapak

Sultan Selahaddin El Kürdi romanıyla büyük ilgi gören Reha Çamuroğlu'ndan ortaçağ engizisyonu cadılar ve kadınlar üzerinden günümüze göndermeler yapan ve tartışma çıkartacak gündemi belirleyecek bir roman...

Elini göğsüne götürdü sonra. Daha önce nasıl olup da görmediğime şaşırdığım bir şey asılıydı boynunda. El şeklinde gümüşten bir kolyeydi bu.

Bir çocuk eli kadar vardı. Tam ortasında canlı gibi bakan bir göz vardı. Göz tam da gözlerimin içine bakıyordu. Uzun kirpikleri, bunun bir kadın gözü olduğunu söylüyordu. İnce bir deriyle boynuna asılmıştı. Yavaşça çıkardı. Elinde tutuyordu.

"Buna Fâtıma'nın Gözü derler," dedi.


26 Nisan 2025 Cumartesi

Fularsız Felsefe

Uzay zamanda süregelen yolculuğumuzda hem varoluş hem de hiçlik üzerine temellendirilmiş dört önemli felsefeyi nitelikli bir biçimde aktaran araştırma ve inceleme kitabı. Günümüz koşullarında dünya-ülke gündemleri ile de bağlantısallık kurarak okuduğum ve çıkarımlarda bulunduğum bir kaynak oldu.

Arka Kapak

Kötülük dolu bir dünyaya, fikriniz sorulmadan getirildiğiniz yetmiyormuş gibi, ne özgürlüğünüzden ne de gerçekliğinizden emin olabiliyorsunuz. “Merak etmeyin, yalnız değilsiniz…” demek isterdim ama belki de sizden başka herkes sahte.

Varoluşumuzun bu netameli özetinde, nice zihni kurcalamış dört önemli mesele saklı:
• Tarih öncesinden beri süregelen bunca kötülüğün ve acının bir anlamı var mı?
• Hiçbirimiz burada olmayı seçmediysek, neden hâlâ çocuk yapmayı seçiyoruz?
• Kanunlara göre işleyen bir evrende, gerçek bir seçim yapmamız mümkün mü?
• Peki kanunlar nereden geliyor, “what is the Matrix ulan?”

Bu soruların her çağda taze kalmalarının sebebi, bir yandan olabildiğince kişiselken (hayatım başka türlü olabilir miydi?) bir yandan da alabildiğine geniş ölçekli olmaları (özgürlüğün olmadığı bir dünyada adalet neye dayanır?). Mitolojiden nörolojiye, edebiyattan kuantum fiziğine kadar, herkes için uygun soru işaretlerimiz mevcut. Tabii “herkes” derken kendim çalıp kendim oynuyorum, yoksa siz de gerçek değilsiniz.

20 Nisan 2025 Pazar

Düğümler

Psikanalizi, ilk kez bu seviyede bir kuram çerçevesinde düşünmeme sebep oldu, etkileyici bir kitap.

Arka Kapak

R. D. Laing’in Düğümler’i bir psikoloji kitabı, yazarını ünlü eden anti-psikiyatri yaklaşımıyla yazılmış bir teorik çalışma değil; bize dilin imkânsızlığını gösteren bir oyun/deneme. Dizeler biçiminde yazılmış, ama uzun aforizmalar gibi ilerleyen, bir dünya bakışını anlatan (ama anlatmayan), bir hayat anlayışını savunan (ama savunmayan) bir “yol-yordam” metnine benzer en çok.

“Kendime saygı duymuyorum

Bana saygı duyan birine saygı duyamam.

Ancak bana saygı duymayan birine saygı duyabilirim.

Jack’e saygı duyuyorum

Çünkü o bana saygı duymuyor

Tom’u aşağılıyorum

Çünkü o beni aşağılamıyor

Ancak aşağılık biri

Benim gibi aşağılık birine saygı duyabilir

Aşağıladığım birini sevemem

Jack’i sevdiğime göre

Onun beni sevdiğine inanamam

Nasıl kanıtlayabilir ki?”

4 Nisan 2025 Cuma

Uzun Yürüyüş

 

Yazarın okuduğum ilk kitabı ve içerisindeki betimlemelere hayran kaldığımı belirtmek isterim. Yazarın, edebi olarak okuyucuya doyum yaşattığı keyifli bir serüven.

Arka Kapak

"Nedir bu, dedi kendi kendine, tüm bu olup bitenler nedir, niçin buradayım, niçin hâlâ yaşıyorum?

"Belki, diye düşündü, bir kazazedeyim, batan bir gemiden kurtulan son kişiyim. Ama bu dağlarda deniz yok. O zaman, dedi, belki gemisi batmış Nuh'um ben. Gemim selde dağlara çarpıp parçalandı, eşim, çocuklarım, kardeşlerim, hayvanlarım, hepsi öldü gitti. Felaketten bir işaret kalsın diye geride bir tek ben kaldım.” 

Yola çıkarken bedeninin bir soğan zarı gibi tek tek soyulacağını sanan ama aksine bir ağaç kütüğü gibi kat kat kabuk bağlayan, katılaşan bir kahraman. İnsan sesinin olmadığı, işitilmediği bir yere ulaşmak için ülkeyi bir uçtan diğerine kat ediyor. Hiçbir şey arzu etmiyor sanki, hiçbir şey talep etmiyor. Böyle bir varoluş mümkün olabilir mi?

Uzun Yürüyüş Ayhan Geçgin’in dördüncü romanı.

1 Nisan 2025 Salı

Çavdar Tarlasında Çocuklar

1951 yılında yayımlanan roman, başlangıçta yetişkinlere yönelik yazılmış olsa da; kaygı, yabancılaşma ve toplumdaki yapaylık gibi konuları ele alması sebebiyle, farklı kitlelere hitap etmektedir. Kitap, masumiyet, kişilik, aidiyet, yitim, ilişki, cinsellik ve depresyon gibi konuların yıllar boyunca aynı formda semboller olarak var olduğunu da düşündürmektedir.

Arka Kapak

1951 yılında basılan kitap, Salinger’in ilk ve tek romanıdır. Çıktığı andan bu yana ilgi gören roman, ergenlik dönemindeki bir çocuğun dünyayı algılayış biçimini bize anlatırken, yetişkinlerin düzenine karşı olan isyanını da başarılı bir dil ile aktarıyor. Samimi dili ve karakterin içinde bulunduğu duyguların okuyucuya olan yansıması, onu kısa sürede dünya edebiyatı listelerinde ilk sıralara taşıyor.

Evden Uzakta Üç Gün Geçiren Holden Caulfield’in Başına Neler Geliyor?

Romanda, Holden’in okuldan atılması ile başlayan hikaye onun evden uzaklaşması sonucu başına gelenler ile devam ediyor. Daha önce de iki okuldan kovulan kahramanımız bu olay sonucunda ailesi ile yüzleşmemek için evden kaçıyor. Bavullarını alarak tarih öğretmeninin yanına gelen Holden, hocasının tutumundan rahatsız oluyor ve burada fazla uzun süre kalmıyor. Ergenlik çağının getirdiği isyankar tutum ile yetişkinlerin düzenine adeta kafa tutan kahramanımızın bir sonraki durağı öğrenci yurdu oluyor. Fakat buradan da arkadaşları ile tartıştığı için ayrılmak durumunda kalıyor. Evden uzakta geçirdiği bu birkaç günü, otel odalarında ve sokakta geçirirken yaptığı gözlemler ve başına gelenler bize eğlenceli bir dil ile aktarılıyor. Ona tek yardım etmeye çalışan kız kardeşi ile buluşmaları, yolunda gitmeyen aşk hayatı ve çevresindeki ikiyüzlülüklerden bunalan tavrı bizi bir anda Holden’ın isyanına ortak ediyor.

Liseli bir genç olan Holden Caulfield’in okuldan atılması sonucu dışarıda geçen üç gününü anlatan kitap, aile ve arkadaşları ile yaşadığı sorunlara da değiniyor. Ergenlik çağındaki Holden’in yetişkinler dünyasına olan isyanı ve bir Noel öncesi başına gelenler sonucu psikiyatri kliniğine uzanan öyküsü, başarılı anlatımı ile sizi bir anda kitabın içerisine dahil ediyor. Holden ile isyan ediyor; insanları onunla birlikte dikkatle gözlemliyor ve samimiyetsiz tavırlara onun ile birlikte başkaldırıyorsunuz!

31 Mart 2025 Pazartesi

Dağınık Zihinler

Fayda yaratan odak noktası dikkat eksikliği bozukluğu olan nitelikli bir kitap.

Arka Kapak

Çocuklarımızı sevgi dolu bir güven ortamında yetiştirmek için elimizden geleni yapan ebeveynler olarak halihazırda hissettiğimizden daha suçlu hissetmemizin hiç lüzumu yok. İhtiyacımız olan şey daha az suçluluk. Bir de ebeveyn çocuk ilişkisindeki kalitenin çocuklarımızın gelişimi için nasıl kullanılabileceğine dair farkındalığımızın artması. Dağınık Zihinler bu tür bir farkındalığı cesaretlendirmek için yazıldı. Modern psikoterapi deyince dünyada akla gelen ilk isimlerden biri olan Gabor Maté, bu defa dikkat eksikliği bozukluğunu (DEB) odağına alıyor. Kendisi de dikkat eksikliği bozukluğu teşhisi konmuş biri olarak bu konuyu çevreleyen mitin doğrularını ve yanlışlarını ortaya koyuyor. Çocuk gelişiminde ilişki ve güven temelli bir yaklaşımın inceliklerini anlatarak sadece DEB’li çocuğu olan ebeveynlerin ve DEB’li yetişkinlerin değil, her ebeveynin faydalanacağı bir rehber sunuyor.

28 Mart 2025 Cuma

Aklımızda Bulunsun

Şirket içi çalışan diyalogları üzerinden yönetişim stratejilerini de kapsayan keyifli, öğretici bir kaynak kitap.  

Arka Kapak

Yarım yüzyıla yakın bir çalışma, okuma ve düşünme serüveninden sıra dışı saptamalar, anlamlı sorular, kışkırtıcı görüşler… İş yaşamının ana meselelerine hem dünya hem de Türkiye perspektifinden kapsamlı bir bakış… Birçok güncel tartışmaya ve geleceğe ışık tutan, özlü değerlendirmeler…
“Aklımızda Bulunsun” keyifli bir sohbet üslubuyla yazılmış, kişisel anekdotlarla renklendirilmiş, 40 kısa denemeden oluşan bir pusula kitap.
Liderlikten iş ahlakına, şirketlerde mizah kültüründen kapitalizmin geleceğine, karar almada duyguların rolünden özel kesim-devlet ilişkisine, geniş bir konu yelpazesi…
Yarım yüzyıla yakın bir çalışma, okuma ve düşünme serüveninden sıra dışı saptamalar, anlamlı sorular, kışkırtıcı görüşler…
Bülent Eczacıbaşı, her biri dört-beş sayfa uzunluğundaki 40 denemeden oluşan bu yeni kitabında iş dünyası meselelerini, can alıcı noktalarına değinerek, keyifli bir sohbet üslubuyla tartışıyor. Konuları hem küresel hem de yerel boyutlarıyla ele alıyor, kişisel anekdotlarla renklendiriyor. Hepimizin “aklımızda bulunsun” diyebileceği düşünce notlarını bugünün ve geleceğin iş insanlarıyla paylaşıyor.

19 Mart 2025 Çarşamba

Ermişin Bahçesi


Halil Cibran sevgim zaman zaman kitaplarını yeniden okumama ve mevcut koşullarda öğretilerini tekraren düşünmeme sebep oluyor. Keyif alıyorum.

Arka Kapak

Cibran'ın en sevilen yapıtı Ermiş'in devamı olan Ermişin Bahçesi, yazarın ölümünden sonra, 1933'te yayımlandı. Ermiş'in sonunda on iki yılını geçirdiği Orphalese kentinden ayrılarak denize açılan El Mustafa, doğduğu adaya, annesiyle babasının ebedi uykularına daldıkları bahçeye döner. Uzun bir aradan sonra müritleriyle yeniden bir araya gelmiştir. Onlara ayrılıktan, yalnızlıktan, zamandan, insanla insanı, insanla doğayı birleştiren bağlardan söz eder. Sözlerinde mutlu ve aydınlık bir hayatın sırları gizlidir yine.

16 Mart 2025 Pazar

Biraz Daha Düşününce

Kitapta, sadece yönetim guruları, SWOT analiziyle evlenenler, tutku konusunu aldatmaca bulan gençler, kontrolden çıkmış egolar yok; maestrolar, filozoflar, fotoğrafçılar, filantroplar ve kediler de var. Keyifli bir denemeler serisi.

Arka Kapak

İş yaşamında ellinci yılını kutlayan Bülent Eczacıbaşı yeni denemelerini Biraz Daha Düşününce kitabında bir araya getirdi. Kitapta Bülent Eczacıbaşı'nın 2023-24 yıllarında yazdığı, ilk kez yayımlanan 40 kısa denemesi yer alıyor.

Biraz Daha Düşününce, ilk baskısı 2022'de yapılan ve birçok ödül kazanan Aklımızda Bulunsun kitabının devamı niteliğinde. Bülent Eczacıbaşı, yeni kitabında liderlik, motivasyon, müşteri mutluluğu gibi iş dünyasının temel meselelerinin yanı sıra paydaş kapitalizmi, büyüme paradigması, yapay zeka gibi güncel konuları da farklı boyutlarıyla tartışıyor. Aynı zamanda "aptalca sorular sorma", "başarılardan ders alma", "özgünlük krizi" gibi pek değinilmeyen meseleleri gündeme taşıyor.

Kitabın önsözünde "Evrenin sonsuzluğu karşısında düşünmenin ve öğrenmenin amacı biraz daha aydınlanmaktan, bilincimizi ve duyarlılığımızı artırmaktan, işimizi biraz daha iyi yapmaktan başka ne olabilir?" sorusunu soran Bülent Eczacıbaşı bu çalışmasında da okurları keyifli, küçük düşünce gezilerine davet ediyor.
Hem basılı hem de e-kitap olarak satışa sunulan Biraz Daha Düşününce, Bülent Eczacıbaşı'nın İşim Gücüm Budur Benim (2018), Yoldan (2020), Aklımızda Bulunsun (2022) ve Dönüşümden Yansımalar (2022) yapıtlarının ardından yayımlanan beşinci kitabı.

9 Mart 2025 Pazar

Anlamın Şarkısı

 

Çok net ve öğretici bir manifesto.

Arka Kapak

Çalışıyoruz çünkü geçimimizi sağlamak zorundayız. Ama mesele sadece parayla ilgili olmayabilir. Dünya çalkantılar içindeyken, sağlığımız risk altındayken ve gelecek belirsiz görünürken, “maaşını al ve üret” sistemi yeterli gelmeyebilir. Belki de geleceğe tepeden inme yöneticilikle varılamıyordur. Peki ya bir insanın sahip olabileceği en iyi işi yaratırsak? Ortadan kalkması hâlinde insanların eksikliğini gerçekten hissedeceği bir kuruluş inşa edersek? Üstelik yaptığımız iş de bir şeyleri daha iyi hâle getiriyorsa? Seth Godin son kitabında bu soruları irdelerken her türlü ekip çalışması için âdeta bir manifesto yazıyor. Anlamlılık ve kültür üzerine kurulu bu çığır açıcı yaklaşım her türlü organizasyon ve ekipler için ilham verici öneri ve olasılıklarla dolu.

8 Mart 2025 Cumartesi

Cennette Bir Hafta


Merak uyandırıcı ve beklenmedik bir kurgu ile sonlanan bir hikaye. Hızlı okunabilen, akıcı bir kitap.

Arka Kapak

Kırklareli Dereköy’deki çiftlik evini bir butik otele dönüştüren yazar Zafer, İstanbul’da bir türlü “evrilememiş”, kendi deyimiyle “tersine doğal seçilim” yaşamış ve sonucunda da İstanbul’dan göçmüştür. “Eğer kalsaydım,” der, “gittikçe vahşileşen yaşam beni yiyip bitirecekti.”

Zafer, elindeki yaşamla hissettiklerinin arasındaki büyük çelişkiyi gördükten sonra kurduğu yeni düzende, dokuzuncu kitabını yazmaya karar verir.

2020 yazında, pandemi nedeniyle bomboş kalan oteline gelen bir kadın, onun akıp giden bu sakin hayatını alt üst edecektir. Bu tebessümde hem çılgın bir kalabalık hem de içe dönük yalnız bir kadın vardı. Aynı zamanda bir tehlike ve sadece kendi menfaati için var olan bir şey barınıyordu. Başkaldıran bir şey. Hiçbir şey ona yetmezmiş gibi bir doyumsuzluk. “Burası cennet,” dediğinde yaşamdaki erişilemez her şeyi ona yakınlaştıran ve yutan bir güç vardı.

Ancak kendini Ülkü diye tanıtan bu kadını, ergenlik yıllarındaki seks dergilerinde Elke adıyla gördüğünden emindir Zafer. “Kafam arı kovanı gibiydi. Nasıl Türkçe öğrendi? Yoksa başından beri Türk müydü? İmkânsız. Peki, şimdi ben ona nasıl davranmalıyım? Kendini hatırlayan birine nasıl tepki verir? Onu tanıdığımı söylemeli miyim, yoksa saklı mı tutmalıyım?”

Zafer ve Ülkü’nün bir haftalık dostlukları, hem büyük sırları ortaya çıkaracak hem de bu ıssız otelin mucizeleri gerçekleştirmeyi başarabildiğini gösterecekti.

Hakan Karahan’ın tek solukta okunan romanı Cennette Bir Hafta, göç nedeniyle kalabalıklaşan İstanbul, pandemiden dolayı yaklaşan ekonomik kriz, kadınlar, erkekler, aşk, seks, varoluşsal seçimler, ailevi travmalar, birey olmak ve ölüm gibi konularda okura yeni pencereler açmayı hedefliyor.

13 Şubat 2025 Perşembe

Çalınan

İyi ki kitaplar var! Bilmediğimiz, görmediğimiz farklı coğrafyalardaki farklı hayatları keşfedebiliyoruz. Çocukluğumdaki 'Karlar Kraliçesi' masallarından gelen ren geyikleri ile ilgili sempatim, kitaptaki olay örgüsünde içimi burktu diyebilirim.

Arka Kapak

İsveç’in Kuzey Kutup Dairesi içinde kalan topraklarında kış tüm gücüyle hüküm sürmektedir. Ailesi, Sami ailelerin çoğu gibi rengeyiği yetiştiriciliğiyle uğraşan dokuz yaşındaki Elsa bir sabah çok sevdiği rengeyiğinin katledilişine tanık olur fakat kendini ve ailesini korumak için sessiz kalmayı seçer. Geçim kaynağı olmanın ötesinde yaşamsal bir önem taşıdıkları halde “çalınan” rengeyikleri ile ilgili yapılan sayısız şikâyet sonuçsuz kalacak, kanun gereği hırsızlık sayılan bu suçla ilgili herhangi bir işlem yapılmayacaktır. Ta ki aradan yıllar geçene ve artık bir yetişkin olan Elsa hem içinde bulunduğu toplumun hem de kendisinin kaderini değiştirmek için harekete geçene dek…

Ann-Helén Laestadius’un gerçek olaylardan yola çıkarak yazdığı ödüllü romanı Çalınan, İsveç’te ulusal bir çoksatar olmanın ötesine geçerek 24 dile çevrildi ve dünyanın dört bir yanından okurlarının beğenisini kazandı. Çalınan, küçük bir kızın sancılı büyüme öyküsünden, yılın büyük bir bölümünü karlar altında geçiren coğrafyadaki zorlu yaşam şartlarına; iklim krizinin etkilerinden, Sami halkının yıllardır yaşadığı baskı ve ayrımcılığa; birbirlerine sıkıca bağlı aile üyelerinden, bireylerin hayatta kalma savaşına dek pek çok konuyu zarafet ve ustalıkla ele alıyor.

“Açık yürekli ve cezbedici bir roman.”

–Financial Times

“Dünyanın her yerinde sevilecek bir büyüme öyküsü.”

–Fredrik Backman

31 Ocak 2025 Cuma

Sessizliği Vurun

İştahlı bir tiyatro seyircisi olarak ömrüm boyunca izlediğim en iyi ikinci oyun olarak addettiğim 'Hakikat Elbet Bir Gün' de içinde olan kıymetli bir kaynak kitap.

Arka Kapak

“Deli dediğin gerçeği çalınandır”
Oyuncu-yazar Berkay Ateş’in ilgiyle karşılanan beş oyununu ve bir öyküsünü bir araya getiren Sessizliği Vurun, karanlık masallara hapsolmuş insanları, hüznün hem düşmanı hem âşığı olan yazgıları sahneye taşıyor: Kent sokaklarında, dağ başlarında ya da belki bir rüyada gerçeğin izini sürenler, dili dolaşanlar, derdini anlatsa da ciddiye alınmayanlar, sessizliğe ya da deliliğe mahkûm edilenler... “Hakikat, Elbet Bir Gün” ile 25. Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri’nde, Direkler arası Tiyatro Ödülleri’nde, Yeni Tiyatro Dergisi ve Ekin Yazın Dostları Ödülleri’nde en iyi yazar; Direkler arası Tiyatro Ödülleri’nde en iyi oyuncu ödülünü alan; “Yirmi Beş” ile Savaş Dinçel
Ödülleri’nde (2014) yine en iyi yazar ödülüne layık görülen Ateş, sahneye ve beyazperdeye yansıyan yetkinliğini kalemiyle perçinliyor.
Her şeyi unuttuğumu biliyorum, ancak hatırladıklarım da az değil! Gerçeğimi verin bana. İşte, sesim çıkıyor. İhtimallerimi elimden almayın! Yaşamadığım ihtimallerim var, bana beni geri verin! Ölmekte olan bir sessizliğim var, bana sessizliğimi geri verin... Elim, kolum, dilim bal...

26 Ocak 2025 Pazar

Yaklaşan Dalga

 

Kitapta, tüm unsurlar bir araya getirildiğinde, yaklaşan dalgayla nelerin boy ölçüşüp baş edebileceğine dair bir taslak sunuluyor.

  1. Teknik güvenlik
  2. Denetimler
  3. Darboğazlar
  4. Geliştiriciler
  5. Şirketler
  6. Devlet
  7. İttifaklar
  8. Kültür
  9. Hareketler

Arka Kapak

“Büyüleyici, harika yazılmış, çok önemli bir kitap.”—Yuval Noah Harari
“Mutlaka okumalısınız.”—Daniel Kahneman
“Eşi görülmemiş zamanlar için mükemmel bir rehber.”—Bill Gates
 
İnsanlık tarihinde önemli bir eşiğe yaklaşıyoruz. Her şey değişmek üzere. 
Yakında etrafımızda yapay zekâlar olacak. DNA yazıcılarının ve kuantum bilgisayarlarının, laboratuvar patojenlerinin ve otonom silahların, robot asistanların ve enerji bolluğu dünyasında yaşayacaksınız. Böyle bir dünyaya hazır değiliz.
 
Google bünyesindeki yapay zekâ şirketi Deepmind’ın kurucularından olan Mustafa Suleyman bu devrimin merkezindeydi. Önümüzdeki yıllara bu güçlü ve hızla yayılan yeni teknolojiler dalgası damgasını vuracak.
 
Yaklaşan Dalga’da Suleyman bu teknoloji dalgasının büyük bir bolluk yaratacağını ama öbür yandan da küresel düzenin temeli olan ulus devleti nasıl tehdit edeceğini anlatıyor. Kırılgan devletlerimiz bir felakete sürüklenirken, varoluşsal bir ikilemin içindeyiz: Bir yanda hayal bile edemeyeceğimiz felaketler, öbür yanda da her saniye gözetim ve baskı altında yaşamak.
Yapay zekâ teknolojisinin merkezinden çıkan bu çığır açıcı kitap, çağımızın en büyük problemi olan güçlü teknolojileri kontrol edebilmeyi, “dizginleme problemini” inceliyor.

12 Ocak 2025 Pazar

Deli Dünya

 

Zizek ile ilk tanışmam, yazı dilini ve konuları aktarış biçimini, kullandığı metaforları zevkle takip ettim.

Arka Kapak

Žižek’in bahsettiği “Deli Dünya” psikiyatrik bir delilikten ziyade, toplumların küresel kapitalist sistemdeki koordinatlarını ve yönünü teşhis etme kabiliyetini yitirdiği bir delilikle malul. Sağ ve sol ayrımının siyasal yapılardaki belirleyici niteliğini kaybettiği bir zamanda üzerimize çullanmış onca kriz ve beladan nasıl sağ çıkabiliriz sorusu ise, bu koleksiyonun tematik çatısını oluşturuyor. Son birkaç senede çeşitli yayınlarda yer bulmuş bu yazılar, onun teorik satırlarındaki opaklıktan çekinenler için de isabetli bir başlangıç noktası niteliğinde.

Enfokrasi


Yeni kavramlar öğrendiğim iyi bir kaynak. 

Arka Kapak

Dijitalleşmenin bizi maruz bıraktığı enformasyon bombardımanı akıl almaz seviyelere ulaştı. Bizi adeta boğmakla tehdit eden bu çılgın iletişim deryası, sosyal yaşamın hemen her alanını ele geçirmiş vaziyette; siyaset de bu durumdan nasibini alıyor. Günümüzde seçim kampanyaları artık sosyal medyada, anonim hesaplar, botlar ve hatta troll ordularıyla enformasyon savaşları şeklinde yürütülüyor; demokrasi, enfokrasiye dönüşüyor.

Çağımızın en önemli düşünürlerinden Byung-Chul Han, bu eserinde enfokrasinin çağdaş enformasyon kapitalizminin yeni yönetim şekli olduğunu savunuyor. Endüstriyel kapitalizmin rejimi zorlama ve baskıyla çalışırken, bu yeni enformasyon rejimi özgürlüğü bastırmak yerine onu sömürüyor. Bizler, özgürlüğü sadece hayal edebiliriz; özgür olduğumuzu varsaysak da tüm davranışlarımız, hatta tüm hayatımız “kontrol edilebilmesi” için kayıt altındadır. İnsanlar ise sürekli gözetlendiklerinin farkında olmadıkları için kendilerini özgür zannettiklerinden dolayı neoliberal enformasyon rejimi ayakta kalır.

Enformasyon çağında siyasetin eleştirisini yapan bu eser, günümüzün demokrasi krizini kamusal alanın dijital yapısal değişimine odaklanarak anlatıyor.

4 Ocak 2025 Cumartesi

Northanger Manastırı

 

Çok iyi bir sosyoloji örneği. Toplumsal konuların bireyler arasındaki ilişkilere ve küresel sosyal işleyişe nasıl yansıdığını aktarıyor.

Arka Kapak

Jane Austen (1775-1817): Kırk iki yıllık sade ve gözden uzak yaşantısına karşın yazdıklarıyla İngiliz edebiyat tarihinin bir kült romancısı olmayı başardı.

Eserlerinde sıradan insanların gündelik yaşamını derin bir gözlem gücüyle ele aldı. Taşra hayatını, genç kız masumiyetini ve aile değerlerini zarif olduğu kadar ironik üslubuyla işledi. Güçlü kadın karakterlerin başrolü oynadığı romanlarının tümü sinemaya uyarlandı.
Northanger Manastırı Jane Austen'ın yayımlanmak üzere tamamladığı ilk romanıdır. Yapısal sağlamlığıyla çağdaş eleştirmenlerin de hayranlığını kazanan eser yazarın ölümünden sonra 1817 yılında yayımlandı.