21 Eylül 2025 Pazar

Dalgalandım da Duruldum

Hayatı naif, düşünceleri özenli olanların anlayabileceği bir perspektif. Buz ve ateş metaforu etkileyici...

Arka Kapak

Yalnızca bipolar bozuklukla yaşayanlar ve yakınları için değil; aynı zamanda nörobilim, tıp, psikoloji, sosyoloji ve genetik gibi, yaşam ve toplum bilimleriyle ilişkili pek çok disiplinde çalışan, bu alanlarda eğitim gören öğrenciler; merak eden, okuyan, araştıran, farklılığa ve çeşitliliğe duyarlı herkes için bir kılavuz.

Elinizde tuttuğunuz kitap bilimsel titizlikle yazılmış, derin bir insan sevgisinin ve yıllara dayanan bir klinik deneyimin ürünüdür. Prof. Dr. Sibel Çakır, duygudurum bozukluklarının nörobiyolojik doğasını içtenlikle kavrayan, hastayı sadece tanısıyla değil, tüm insani boyutlarıyla gören bir hekim olarak bu eserde alanında çığır açıyor.

Bir beyinbilimci olarak, bu kitabın, hem uzmanlara hem de hastalara rehberlik edecek bir pusula olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Bireyin yalnızca semptomlarıyla değil, yaşam bağlamı içinde anlaşılmasının önemini vurgulayan bu çalışma, etik duyarlılığı ve bilimsel yetkinliğiyle örnek niteliğinde. Prof. Çakır’ın yaklaşımı, hem tıp dünyasına hem de topluma umut ve denge sunuyor. Bu kitabı yalnızca okumak değil, üzerinde düşünmek ve yaşama geçirmek de gerekir. Prof. Dr. Türker Kılıç

Meczup

 

'Emel' isimli öykü ile tanıştığım ve gözlerim dolarak okuduğum bir klasik oldu...

Arka Kapak

Halil Cibran, gençlik döneminin ürünü ve sonraki yapıtlarının habercisi olan Meczup’ta, toplum önünde büründüğü maskelerden kurtulup gerçek benliğini kucaklamayı başaran insanoğlunu anlatır. Kendini her türlü yüzeysellikten arındırıp hakikatin peşine düşen, bu arayışın sonunda varış noktası yalnızlık ve özgürlük olan kişi, toplumun gözünde meczuptur. Cibran’ın kötülük, ikiyüzlülük, adaletsizlik, konformizm ve tamahkârlık karşısındaki eleştirel tutumu; bu dünyayla, burada sürdürdüğü varoluşla, yaşadığı zamanla uzlaşamayan bir meczubun bakış açısından kaleme alınmış bu mesellerdeki keskin ironide ifadesini bulur.

14 Eylül 2025 Pazar

Hepberaber

 

Resifi ayıklama kılavuzu...

Arka Kapak

“Olumlu yönde siyasi ve toplumsal değişim için yalın, apaçık bir manifesto.”

Paschal Donohoe - İrlanda Ekonomi Bakanı

“Gücü beklenmedik bir ironiyle etkisiz hale getiren, size bir neşter ve bir çiçek vererek günümüzü anlamanızı sağlayan dehaya sahip.

Ece Temelkuran’ın büyüsü bu.” Roberto Saviano - Yazar

“Üstesinden gelebileceğimiz bir kederden mustarip olmak. Henüz sahip olmadığımız bir özgürlüğe hasret kalmak. Bunlar, Beethoven’ın ruhumda bıraktığı duygulardı. HepBeraber de bende aynı duyguları uyandırdı.”

Yanis Varoufakis - Yazar, ekonomist, siyasetçi

Dün için pişmanlık duymak ya da gelecekteki daha iyi günleri beklemek yerine “hemen, şimdi için” düşünen ve umut eden yeni bir politik-duygu anlatısı... Ece Temelkuran, her yerinden sökülen bir dünyada her şeye rağmen insana inanmanın büyüsüne dair bir manifesto sunuyor HepBeraber’de: Güzellik yaratmanın insanlığın kaderi olduğuna inanmayı seçenlere politik bir değişim için ahlaki bir sözleşme öneriyor. Şimdiye dek dört dilde yayımlanan HepBeraber, önümüzdeki günlerde üç dilde daha okurlarıyla buluşacak.

“Bugün yabancılaştırılmayacak kadar insan kalbine yakın, siyasi kutuplaşmayla parçalanamayacak kadar güçlü sözcüklere ihtiyacımız var. Bu sözcükler nefes almak kadar vazgeçilmez olmalı ve her dilde aynı anlama gelmeli. Nefes alma hakkımızı talep eder gibi, öylesine doğal ve zahmetsiz bir biçimde, beraberce arkalarında saf tutabileceğimiz sözcükler olmalı bunlar. Böylece bizi bastırdıklarında, kesin olarak bileceğiz ki, nefes alma hakkımızı inkâr ediyorlar.”

8 Eylül 2025 Pazartesi

Kimbilir

İçimden geçiyor her bir harfi...

Arka Kapak

Engin Geçtan'ın psikiyatri alanında kırk yıldır sürdürmekte olduğu çalışmaların bu aşamasında, psikiyatriye, ülkemiz insanına ve bugün kaosun kenarında yaşanan süreçlere bakışını dile getiriyor. Bir bakıma, yazarın geçmişte yazdığı İnsan Olmak ve Varoluş ve Psikiyatri adlı kitapların çağımızı yansıtan bir devamı olarak da nitelendirilebilir. "Klasik psikanalizin temel amacı, kişinin içgüdüsel istekleri ile toplumsal bir varlık olarak kendisinden beklenilenler arasında bir uzlaşma yaratmaya çalışmaktı. İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında toplumların da 'hastalanabileceği' fark edildiğinde, 'normallik' tanımında topluma uyum ölçütünden giderek vazgeçildi ve normalliğin bir süreç olarak tanımlandığı, daha esnek bir orta yol bulundu. Ve zaten ardından, olmakta olanlara olmaması gerekir demenin pek anlam taşımadığı bir çağa girildi. Biçimsel olarak şöyle ya da böyle yaşanması gerektiği tarzından modellerin geçerliliğini yitirmekte olduğu bir dünyada, ortak bir niteliğimiz bizi her şeye rağmen kaosun kenarında tutabiliyor: Binlerce yıldır süren toplumsallaşma süreçlerinin sonucu edindiğimiz ve sağduyu adını verdiğimiz sezgisel gücün genetik kodlarımıza işlenmiş olması" -Engin Geçtan-

İçimde Sakinlik Buldum


Kendimi doğru-iyi bilmişim...

Arka Kapak

Kendimi bildiğim kadarım.
Bazen kocaman, bazen ufacık, bazen derin, bazen sığ.
Vaktim, sadece denemeye yetecekmiş gibi.
Kişiliği olmayan ruhun yolu hep kestirme.

Yolda olduğu her an, soru sormaya hazır ve kendini öğrendiklerinin ötesinde görmeye meraklıdır insan.
Doğası sakinliktir.
Zihin tarafından uyuşturulmadığı müddetçe, kendinin peşinde koşar.
En çok içini merak eder, en çok kendisiyle haşır neşir olur.

Doğu mistisizmi ve Batı psikolojisi birleştiğinde, sorular “Ben kimim?” etrafında toplanır.
Kim olduğu pek mühim olduğu için değil; dikkatini, çevresinde olup bitenlerden alıp merkezine toplayabilmek için sorar.
İçten içe, sıkışmışlığını yatıştırmak ister.
Sıkışmışlık; geçmişteki katı, tek doğrulu, ödünç alınmış bilgiler yüzünden oluştuysa, çare, sakinliği yeniden öğrenmektir.
Kendini izleyerek, düzenleyerek, merak ederek yeniden öğrenmek.