Eric Scheurmann'ın kabile reisi Tuiavii'nin konuşması olarak sunduğu eşsiz kitabı. Yazar okuyucusunu, "Papalagi'yi okumak yetmez. Bizim içimizde küllenmiş olan duygularımızı yeniden canlandırmayı da öğrenmemiz gerekiyor." cümleleri ile karşılıyor.
Papalagi'nin etini örtmesi, çeşit çeşit kılıfları ve örtülerine dair, taştan kutular, taş yarıklar, yine taştan adalar ve bunların arasında kalanlara dair, yuvarlak metal ve ağır kağıda dair, Papalagi'nin "şey"leri onu yoksullaştırıyor, Papalagi'nin hiç zamanı yok, Büyük Ruh makineden daha güçlü, Papalagi'nin mesleklerine ve onun içinde yolunu kaybetmesine dair, Yalancı yaşamlar mekanı ve bir sürü kağıda dair, Düşünmenin ölümcül hastalığı, Papalagi, bizi kendi karanlığına çekmek istiyor, bölümlerinden oluşmaktadır.
Arka Kapak
Papalagi denince “beyazlar” ya da “yabancılar” anlaşılır, ama sözcüğü sözcüğüne çevrilirse “göğü delen” anlamına gelir.
Samoa’ya ilk misyoner, bir yelkenliyle gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği bir delik. O, göğü delip geçmişti.
Yüzyılımızın başlarında yayımlanan Göğü Delen Adam bugün artık bir yeşil klasiği olarak okunurken, başlığının kaynaklandığı şiirsel metafor, bir de düz anlam içermeye başlıyor; çünkü Papalagi sonunda göğü gerçekten delmeyi başardı, “ozon deliğinin” içinden ne tür bir yelkenlinin çıkageleceğiniyse zaman gösterecek.
-Ahmet Güngören, Çerçeve-
Teknolojinin günlük yaşamımıza getirdiği açmazlar her gün dünyamızda yeni “handikap”ların kapılarını aralamıyor mu? Birincisi bu “handikap”ları yalın, süssüz bir dille anlattığı için önemli Göğü Delen Adam. Uygarlığımızın bu karmaşasında yönelttiği acımasız okların hedefini bulması açısından önemli. Basit de olsa eleştirisini haklı gerekçelere dayandırması açısından önemli. İkincisi, bize pek az bildiğimiz dünyaların ufkunu açmasından önemli.
-Refik Durbaş, Milliyet Sanat-
Sadece keyif için değil, üniversitede sosyoloji, antropoloji derslerinde ve hatta liselerde sosyal bilgiler derslerinde bile okutulabilir. (...) Gerçek bir Samoalının gözleriyle Batı’yı görmek, insanın ufkunu çok genişleten, yorumlara yepyeni boyutlar kazandıran bir süreç.
-Semra Somersan, Cumhuriyet-