Helene L'Heuillet, Sorbonne Üniversitesi'nde felsefe doçenti. Raison publique dergisinin yayın kurulu üyesi.
Yazar, gecikmede dinamik bir kaygı yatar. O nedenle geç kalmak için zaman kaybetmemek gerekir. Fazla zaman kaybetmemek için gecikmekte acele etmek gerekir cümleleri ile okuyucuyu derin düşüncelere sürüklüyor.
Geciken insanı kıskanç biri olarak tanımlıyor. Geciken insan kendi zamanını kıskanır, can sıkıntısı çeken kişinin karşıtıdır diyor. Can sıkıntısı zamanı öldürürken gecikme yaşatır. Canı sıkılan kişi ölüm ve garezin yakasını bırakmadığı bir katildir. Geç kalan zamana değerini teslim eder. İster bekleyen ister beklenilen olalım, zamanın değerini bütünüyle biliriz: Gecikme süreyi hissettirir, gerçeğe yeniden kavuşturur. Sahip olunamayana karşı sahiplenici olalım diyerek kitabını sonlandırmaktadır.
Arka Kapak
Çağımızın hastalığı: Zamansızlık, her yere ve her şeye geç kalma korkusu... Oysa geç kalmak iyidir.
Hélène L’Heuillet Gecikmeye Övgü’de çocuklukta ısrar etmek, uykusuzluk, annelik, çalışma yaşamının katı kuralları gibi olgular üzerinden zaman(sızlığ)ın hissedilen yüzlerini tasvir ediyor ve hayatı daha iyi anlamak için geç kalmaya davet ediyor bizi.
“Geç kalmak tam bir saplantıya dönüştü. Öyle ki her şey bizi erkenciliğe sürüklüyor. Günümüzde çocuklar bile çocukluktan çıkmak için acele etmeliler; hızlı gitmeliler – okumayı hızlıca öğrenmeli, hızlıca ‘temel bilgilere hâkim olmalı’, oradan oraya hızlı gitmeliler. ‘Erken gelişen’ bir çocuk sahibi olmak bütün ebeveynlerin hayali. Ama yaygınlaşan erken gelişmişlik, giderek daha sık görülen erken ergenlik ve erken menopoz olarak da kendini gösterdiğinde oturup ağlıyoruz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder