31 Aralık 2013 Salı

Köprü

Köprü, Karen Kingsbury'nin, ikinci şansların hikayesi olarak nitelendirdiği akıcı bir dille yazılmış olan ve okuyucuyu kitabın iç serüveninde yolculuğa çıkaran bir roman. Yalnızca insanlara değil, kitaplara duyulan gerçek bir aşkın hikayesi. Karen Kingsbury, kayıp bir aşkı, doğal afetle yerle bir olan bir kitapevini ve bu kitapevinden yolu geçenlerin vefa duygusuyla bir araya gelmelerini anlattığı, yürekleri ısıtan bir hikaye.

Romanın iç kapağında bulunan Winston Churchill'in "Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil o güce karşı koydukları için yükselirler." cümlesi romanın ve roman kahramanlarının mücadelelerini en güzel şekilde ifade eden bir ipucu niteliğindedir.

Arka Kapak

Farklı dünyalardan iki genç yaşadıkları şehirlerden uzakta, müzik okumak için geldikleri üniversitede tanışır ve birbirlerine âşık olurlar. Aynı zamanda kitaplara ve okumaya da âşıktırlar. Her gün birlikte zaman geçirdikleri Köprü adındaki kitabevi onların gurbetteki evleri olur. Burası onlarla hayalleri arasında da köprü kurmaktadır. Ancak ait oldukları dünyalar onları birbirinden koparır. Yıllar sonra yaşanan bir trajedi onları tekrar aynı yerde, Köprü'de birleştirir. Bu trajedi acaba onlara tanınan ikinci bir şans mıdır? Köprü bir mucizeyle tekrar ayağa kalkacak mıdır?

22 Aralık 2013 Pazar

Dönüşüm

Franz Kafka'nın 1915'te yayımlanan Dönüşüm adlı öyküsü, yazarın anlatım sanatının doruğuna ulaştığı bir eseri. Küçük burjuva çevrelerindeki yozlaşmış aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen bu uzun öykü, aynı zamanda toplumun dayattığı, işlevini çoktan yitirmiş kalıplara bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı bir şekilde dile getirmektedir.

Kitapda, "Gregor Samsa'nın bir sabah kendini yatağında bir böcek olarak bulması, salt bir değişim değil fakat 'başkalaşım'dır. O, insanlığını koruyarak bazı değişiklikler geçirmemiştir; artık farklı bir canlı türü olmuştur."

Bu açıklama Kafka'nın eserini tanımlarken kullandığı ifadeyle de örtüşmektedir: "Herkes, beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor. Şimdi hayvanlarla ilgili bunca şey yazılmasının nedeni de bu. Özgür ve doğal bir yaşama duyulan özlemin ifadesi. Oysa insanlar için doğal yaşam insanca yaşamdır. Ama bunu anlamıyorlar. Anlamak istemiyorlar. İnsan gibi yaşamak çok güç, o nedenle hiç olmazsa kurgusal düzeyde bundan kurtulma isteği var... Hayvana geri dönülüyor. Böylesi, insanca yaşamaktan çok daha kolay."

10 Aralık 2013 Salı

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi

Ahmet Ümit'in son kitabı Beyoğlu'nun En Güzel Abisi. Polisiyeseverlere şiddetle tavsiye edebileceğim, son anına kadar katili arama serüveninde okuyucuya akıl oyunları oynatan ve karakterlerin beklenmedik olay örgüsü ile zevkle okunan bir roman.

Arka Kapak
Yılbaşı gecesi işlenen bir cinayet... Tarlabaşı'nın arka sokaklarında bulunan bir erkek cesedi. Öldürülmüş erkeklerin en yakışıklısı, belki de en kötüsü. Karanlık sırların ortaya çıkardığı utanç verici bir gerçek. Gururlarının kurbanı olmuş erkekler, onların hayatlarını yaşamak zorunda olan kadınlar. Bu cinayetler yatağında, bu kötülükler bahçesinde, bu insan eti satılan can pazarında masumiyetini korumaya çalışan bir adam. Bir zamanlar İstanbul'un en gözde yeri olan Beyoğlu'nun hazin hikâyesi.

Karanlık... Soğuk havayla iyice ağırlaşan bir karanlık. Uzaklardan şarkılar geliyor kulağına, neşeli kadın çığlıkları, ayarını yitirmiş sarhoş naraları, biri küfrediyor belki ana avrat, belki ağlıyor biri hıçkıra hıçkıra, belki biri sessizce ölüyor bu gürültünün, bu hengâmenin ortasında. Umurunda değil. Hepsinden sıyrılmış, sadece öfke...

Nereye gittiğini bilmeden yürüyor, nefret tarafından kuşatılmış olarak. Kıskançlık denen o canavar, çelikten pençesine almış yüreğini, habire sıkıyor. "Kadınlar," diyor bir ses zihninin derinliklerinden... "Kadınlar, onlarla oynayamazsın... Oynadığını zannedersin ama bir de bakmışsın, asıl oyuncak sen olmuşsun." Hayatına giren kadınların yüzleri beliriyor sokağın zemininde. Birer birer düşüyor görüntüleri ayaklarının dibine. Hepsinin boynu bükük, hepsinin gözlerinde keder. Hepsi üzgün... Aldırmıyor, bir su birikintisiymiş gibi basıp geçiyor üzerlerinden ama yeniden düşüyor görüntüler zemine. "Kadınlar," diyor o ses yine, "Kadınlardan asla kurtulamazsın, hayaletleri hayatın boyunca seni takip eder."

Aşk Köpekliktir

Polisiye yazarı Ahmet Ümit'in aynı adlı kitabından tiyatro sahnesine uyarlanan Aşk Köpekliktir, Tiyatro Ak'la Kara sahnesinde tiyatroseverler ile buluşmayı bekliyor.

Oyundan diyaloglar:
"Aşk hiçbir zaman pişman olmamaktır. Güzel söz. Ama bence aşk: Bin kez pişman olsan da bin kez peşinden gitmektir."
"Beni terk edip gittiği halde ben onu bırakamıyorum, gördüğün gibi sahibini arayan bir köpek gibi hala peşinden koşturup duruyorum... Haklısın Ayşecim, Aşk Köpekliktir."
"Her şey geçer. Hatta sonra, çok sonra anılar hükmünü yitirdikten, onu iyice unuttuktan, içindeki acının yerini kocaman bir boşluk aldıktan, keşke geçmeseydi dedikten sonra, keşke acısını bir hastalık gibi yüreğimde taşısaydım desen bile geçer."

Yazan :Ahmet Ümit
Yöneten :Savaş Özdural
Işık Tasarım :Serpil Coşkun
Oyuncular:Arda Meriçliler
Fatih Gülnar
Füsun Kostak
Özgür Özdural
Pelin Turancı

1 Aralık 2013 Pazar

Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek

Eline geçen her kitabı zevkle her an her yerde okuma potansiyeline sahip bir insanım. İlber Ortaylı'nın kaleminden Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek ise içerisinde bulunan; İstanbul tarihinden esintiler, Mimar Sinan, Osmanlı'da devşirme ve aile kurumu, mutfak kültürü, Bab-ı Ali, Fatih Sultan Mehmet, fetih, Osmanlı Seyahatnameleri, Osmanlı Sarayları, padişahları, kadısı gibi bölümleri ile Son Roma İmparatorluğu'na yeniden bir keşfe çıkmamı sağlayan bir kitap oldu.

"Osmanlı Devleti'nin kuruluşunun 700.yıl kutlamaları Türkiye'de umulmaz bir ilgi uyandırdı ve Türk toplumu yedi asırlık tarihine ilgi duymaya başladı. Bu ilgi, kuru bir hamaset çizgisini geçti, anlaşılan toplumsal düşüncenin ve yorumlamaların tekâmül etmesi dolayısıyla "Osmanlı İmparatorluğu nedir? Bu imparatorluğun kurumları nedir? Yaşam şekli nedir? Bizim için anlamı nedir?" gibi sorulara cevap aranmaya başlandı. Ve bu meyanda, çalışmalar, hazırlıklar yapmak ve yaptıklarımızı geniş kitleye tanıtmak gibi bir ihtiyaç hasıl oldu. Şüphesiz ki elinizdeki bu kitap da bunlardan birisidir ve o iddiadadır." diyor İlber Ortaylı kitabının arka kapağında.

Geçmişten geleceğe tarihî gelişmelere ışık tutarken, tarihin bıraktığı izleri irdeleyen İlber Ortaylı bu sefer okuru Osmanlı'yı; padişahları, sarayları, yönetim şekli, semtleri ve abidevî eserleriyle kısacası kendine özgü kimliğiyle yeniden keşfetmeye davet ediyor...