5 Aralık 2021 Pazar

Zengin Baba Yoksul Baba

Yine tavsiye üzerine okuduğum bir kitap. Finans öğretilerinin yanı sıra kişisel değişim öğretileri de yer almaktadır. Birinci bölüm, dört çeyrek içindeki insanlar arasındaki başlıca farklara odaklanmaktadır. Bazı kişilerin neden bazı çeyreklere düştüğünü ve genellikle orada takılıp kaldıklarını fark etmediklerini göstermektedir. Günümüzde çeyrek içinde nerede olduğunuzu ve beş yıl içinde nerede olmak istediğinizi tanımlamakta yardımcı olacaktır. İkinci bölüm, kişisel değişimle ilgilidir. Ne yapılması gerektiğinden daha çok, kim olunması gerektiği hakkındadır. Üçüncü bölüm, başarının nakit akışı çeyreğinin sağ tarafında nasıl bulunacağını açıklamaktadır. Başarmak için gerekli beceriler konusunda zengin babanın sırlarının çoğunu paylaşmaktadır. Bütün öğretiler bireylerin finansal özgürlüğe giden yolda makul seçimler yapmalarına neden olmaktadır.

Arka Kapak

Özellikle teknolojinin, robotların ve global bir ekonominin kuralları değiştirdiği bir dünyada, zengin olmak için yüksek gelirinizin olması gerektiği efsanesini çürütür.

Aktif yatırımlar edinmenin ve oluşturmanın neden yüklü bir maaştan daha önemli olabileceğini, işletme sahiplerinin ve yatırımcıların keyfini sürdüğü vergi avantajlarını öğretir. Evinizin aktif bir yatırım olduğuna karşı meydan okur; emlak balonu patladığında ve yüksek faizli mortgage fiyaskosu şiddetlendiği zaman milyonlarca insanın doğrudan öğrendiği gibi.

Bize okul sistemlerinin parayla ilgili öğrettiklerine neden güvenmememiz gerektiğini hatırlatır ve bu önemli yeteneğin neden bugün hiç olmadığı kadar önemli olduğunu açıklar. Çocuklarınıza paraya dair neler öğretmeniz gerektiğini açıklar, böylece onlar da günümüz dünyasının zorluklarına ve fırsatlarına kendilerini hazırlayabilir ve hak ettikleri zengin yaşamı sürebilir.

“Zengin Baba Yoksul Baba, finansal geleceklerinin kontrolünü eline almak isteyenler için bir başlangıç noktasıdır.” -USA TODAY

Bu kitap Zengin Baba felsefesinin bir parçasıdır: oku, tartış, çalış…

ve tekrar tartış.  Bu 20. yıla özel baskı, okuyup, tekrar okuyup tartışırken ve arkadaşlarınızla ya da ailenizle bu kitabı incelerken size rehberlik etsin diye

9 Yeni Çalışma Oturumu Bölümü içerir. 

“İnsanların maddi olarak sıkıntı çekmesinin başlıca nedeni, yıllarını okulda geçirip parayla alakalı hiçbir şey öğrenememeleridir.

Sonuç olarak bu insanlar para için çalışmayı öğrenirler, ama asla parayı kendileri için çalıştırmayı öğrenemezler.” –Robert Kiyosaki

Robert Kiyosaki dünya genelinde milyonlarca insanın parayla ilgili düşünme şekillerine meydan okudu ve onları değiştirdi. Genel inanışa ters düşen bakış açısıyla Kiyosaki, dobra konuşması ve cesaretiyle ün kazandı. Dünya çapında finansal eğitimin sıkı destekçisi olarak kabul edildi.

11 Kasım 2021 Perşembe

Zamir

Hakan Günday... Seninle aynı evrende yaşadığımız için minnettarım... 

"Demek ki bu evrende her şey bir şarapnel. Ve genişlemekte olan, aslında bir şarapnel bulutu. Demek ki Samanyolu ve içindeki güneş ve etrafındaki dünya ve üzerinde insan ve aklındaki her şey bir şarapnel. Düşüncesi, inancı, duygusu, icadı, hepsi. Demek ki insan insana saplanmak için var... Zaten öyle olmasaydı bu kitap olmazdı."

Arka Kapak

Yeni bir binyılın arifesinde, Birinci Dünya Barışı Vakfı’nda çalışan Zamir’in görevi ne pahasına olursa olsun savaşları durdurmaktır. Baş döndüren barış senaryoları, komplolar ve mücadeleler içinde Zamir şu soruya yanıt arar: İnsan nasıl barışır?

19 Eylül 2021 Pazar

Ev Yapımı bir Paraşüt


Yazar, on günlük zihin anlamlandırma yolculuğunu okuyucuya aktarmaktadır. Düşünceler hakkında düşünme, insanın kör noktası, dikkatini verdiğin şeye direnemezsin, insan en az kendini tanır, korku, öfke, nefret, tek başınalık temaları ve egzersizler ile insanın benlik arayışına destek olmaktadır. Kitap, Meher Baba'nın "Büyük bir dağı görmek için büyük bir göz gerekmez." epigrafı ile başlamakta ve her bölüm başında da farklı epigraflarla devam etmektedir.

Arka Kapak

Kendinizi öfkeli, neşesiz, kaygılı veya mutsuz mu hissediyorsunuz?

Bilge büyücü Mama Nono, sizi zihninizle tanıştıracak bir kursa katılmaya davet ediyor:

“Mutluluğu Ayağına Getirmek İsteyenler İçin Çok Hızlandırılmış Bir Kurs.”

Yedi gün sürecek bu kurs boyunca:

• Zihninizin her dediğine inanmamanız gerektiğini

• Düşünceleriniz hakkında düşünmemeyi

• Dikkatinizi neye verdiğinize dikkat etmeyi

• Duygularınıza düşünceyi bulaştırmamayı

• Aptalca değil akıllıca bencil olmayı ve size özgürlük getirecek daha birçok şeyi öğreneceksiniz.

Hazırsanız başlayalım!

7 Eylül 2021 Salı

Sakura

 Sakura ağacı ile tanışmamı sağlayan, sakura çiçeği temsili ile yazarın mucizevi hikayesini öğrenmek benim için öğretici oldu.

Arka Kapak

Sakura ile yeniden doğacaksınız...

Japon kiraz çiçeği sakura, Uzakdoğu'da yeniden doğuşu temsil eder... Sakura pembedir; ilkbaharın, doğanın uyanışının, hayatın başlangıcının rengi... Beş yapraklı bu çiçek, şansı, bolluğu, uzun ömrü, yaşama sevincini ve barışı simgeler. Aynı zamanda, dişiliğin, tazeliğin, gençliğin, güzelliğin, masumiyetin, kırılganlığın ve soyun devamlılığının, yani kadının da simgesidir... Sakuranın ömrü bir ila iki hafta sürer. En güzel, en olgun olduğu dönemde solmadan, kurumadan bir anda dalından düşüveren sakura çiçekleri, ölümün birdenbire gelebileceğini bizlere hatırlatır.

Yeniden doğmak ne demektir?

Yeniye yer açmak için eskinin yok olması gerekir. Ölüm, yaşamın anlamını fark etmek için vardır... Ölümün kokusunu alan, ölümü tadan insan, hayatın gerçek lezzetini idrak eder. Yaşam için bir bedel ödediğinizde, gerçek kimliğinize kavuşursunuz. Ölümle yüzleşmek, insanı güçlendirir, yeniden doğmak için ona cesaret verir. Yeniden doğmak... İşte bu bir umuttur, bir fırsattır... Derdim dermanımmış aslında ve dermanımla yeniden doğuyorum... Sakura ile her ilkbaharda yeniden açan bir çiçek gibi yeniden doğmak mümkün, ölüm yakamıza yapışmış olsa bile...

4 Eylül 2021 Cumartesi

Ateşten Atlamak

Pişmanlık, yasak aşk, sır, anne kız evlat ilişkisi, sıkışmışlık, kasaba, aşmak, tehlike, risk, boşluğa atlamak anahtar kelimeleri ile anlatılabilecek kısa bir öykü kitabı.

Her ateşin şiddetine göre bir uzaklık gerektirdiği anekdotu ile başlayan, yaklaşmadan anlayamıyorsun ile devam eden sürükleyici iki uzun öykü size dingin birkaç saat vadediyor.

Arka Kapak
Sıra üçüncü ve son atlayışımda. Derin bir nefes alıp ilk adımımı atıyorum ateşe doğru. Bu kez biraz daha yükseğe zıplıyorum, ateşin değip geçen sıcaklığı siyah pantolonumun bileklerimi açıkta bırakan kısalığından sızıyor vücuduma...
Ateşten Atlamak iki uzun öyküden oluşuyor. Bu iki öykü, küçük yerlere sığmayan hayatlar, elden kaçan, denetlenemez duygular, sıkışmışlık hissi, insanın korkularına karşın engel olamadığı kendini aşma dürtüsü hatta taşma hali gibi ortak temalara sahip. İkisinde de başkarakterler zorlu bir sınav vermek zorunda kalıyor; gerek yakın çevreleri ve toplum gerekse kendi kaygılarıyla gelen sınırlar karşısında tavır almaya itiliyorlar. Kitaba adını veren “Ateşten Atlamak” adlı öykünün anlatıcısı biricik sırrını artık içinde taşıyamazken, “Daha Uygun Bir Kader”in başkarakteri kendi yıkıcı duyguları ve ardından gelen pişmanlıkla yüzleşiyor.
Fatma Nur Kaptanoğlu, Ateşten Atlamak’ta bu hayatta hepimizin er ya da geç vermesi gereken sınavlara, geçmemiz gereken sınırlara ve geleceğe yol alırken ardımızda bıraktıklarımıza odaklanıyor.

29 Ağustos 2021 Pazar

Klara ile Güneş


Kazuo Ishiguro'nun Nobel ödülü aldıktan sonra yazdığı ilk kitabı Klara ile Güneş. Ütopya gibi kurgulanan romanın gelecek için uzgörüler içerdiğini ilk bölümden anlayabiliyorsunuz.

Keyifle okuduğum ve bilim-kurgu kategorisinden zihnimin ilgili bölgesine kaydettiğim bir kitap oldu.

Arka Kapak

"Güneş her zaman bize ulaşmanın yolunu bulur."

Günümüzün en büyük yazarlarından Kazuo Ishiguro, Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandıktan sonra yayımlanan ilk romanı Klara ile Güneş'te, yeni teknolojilerin etkisiyle köklü değişimler geçirmiş bir toplumda yaşanan, sevgi, umut ve fedakârlığa dair unutulmaz bir hikâye anlatıyor.

Sıra dışı gözlem yeteneğine sahip bir yapay zekâ olan Klara, kendisi gibi "Yapay Arkadaş"ların satıldığı mağazadaki yerinden insanları izleyip dış dünyayı öğrenmeye çalışır, onu yeni evine götürecek o özel çocuğu sabırla bekler. O çocuk nihayet çıkageldiğinde, Klara kendini ezici kaygılar ve kırılgan umutlarla dolu bir dünyada bulacak, sarsılmaz bir adanmışlıkla bağlandığı Güneş'in yardımıyla bir mucizeyi gerçek kılmaya çalışırken insan denen canlıyı bütün zaafları ve çelişkileriyle tanıma fırsatı bulacaktır.

"Klara ile Güneş dingin duygusal yoğunluğu sayesinde Ishiguro'nun büyük bir düzyazı üslupçusu olarak yerini sağlamlaştırıyor." Evening Standard

"Beni Asla Bırakma'yı sevenlere göre bir roman: O kitabın DNA'sındaki duygusal açıklık, kendimizi dışarıdan görebilme niteliği ve insanlığa dair ‒tam olarak iyimser denemese de‒ şefkatli, dokunaklı ve hakiki bakış burada da mevcut." The Times

"[Kazuo Ishiguro] büyük bir duygusal güce sahip romanlarında, dünyayla bir bağlantımız olduğu yanılsamasının altında yatan dipsiz uçurumu açığa çıkardı."

4 Ağustos 2021 Çarşamba

Derinlikler

Farklı kurgusu ile ilk sayfalardan okuyucuyu cezbeden kitap, böyle bir metaforik kurgu ile daha önce karşılaşmadığınıza eminim. İnsanlar suyun altında nefes alabilir mi? Anne rahmindeki bir fetüs şüphesiz su ortamında yaşayabiliyor. Dünyanın tanık olduğu en vahşi kıyım sırasında, Amerika'ya taşınmak üzere gemilere bindirilen Afrikalı köleler arasında hamile olanlar hastalıklarından ya da fazladan yük görüldüklerinden denize atıldı. Binlercesi. Bebekler denizde doğsalar ve hayatta kalmak için hava solumaya hiç ihtiyaç duymasalar? Drexciyalılar, insanın aç gözlülüğü yüzünden yitip giden talihsizlerin suda evrim geçirmiş torunlarıysa? Böyle olduğunu kabul edelim; peki, Tanrı onları bize yol göstersinler diye mi yoksa içimize dehşet salsınlar diye mi kurtarmıştır? Kitapta yaratılan bu mitoloji okuyucuyu düşündüren bir deneyim yaşatmaktadır.

Kitabın teşekkür bölümündeki satırlar;
"Hayatın kaynağı okyanus, iyi ki varsın. Bizden önce yaşamış herkese hepimizin olabileceği kadar minnettarım. Uçsuz bucaksız insanlık tarihimize minnettarım; çünkü o, miras aldığımız her felakete karşılık zafer hikayeleri anlatabilecek kadar geniş ve çok sesli. Her şey sürekli değişiyor, o halde hiçbir şey için umut bitmemiştir. Gelgitlerin kayaları döven vuruşları onlara yeni biçimler veriyor, onları yumuşatıyor ve yeni topraklar yaratıyor." 

Arka Kapak

Hugo En İyi Kısa Roman Adayı
Nebula En İyi Kısa Roman Adayı
Locus En İyi Kısa Roman Adayı


“Tarih ile belleğin gerekliliği ve gücüne dair sağlam bir hikâye. Bu kitabı kaçırmayın.”

Ann Leckie

“Geçmişin örtüsünü kaldırmakla, dönüşmek ve keşfetmekle ilgili yürek parçalayıcı bir hayatta kalma hikâyesi. Okumalısınız.”

Martha Wells

Köle ticareti yapılan yıllarda gemilerden denize atılan Afrikalı kadınlardan doğan talihsiz nesiller, okyanusun derinliklerinde yeni, büyülü bir hayat kurar. Wajinrular adlı bu halk, geleceklerini inşa etmek için geçmişlerine sahip çıkmak ve orada yatan acıyı hatırlamak zorundadır. Hatırlama
görevi de bir “tarihçi” olan Yetu’nun omuzlarında bir yüktür. O, halkının geçmişte yaşadığı her şeyi, sanki kendi o esnada yaşıyormuşçasına hisseder. Bu kedere dayanmakta zorlanan Yetu, geçmişten ve hatırladıklarından uzaklaşmak isterken, bir yandan da yeni bir dünya keşfeder; hem uzak sularda hem de kendi derinliklerinde…

Son yılların en çok ses getiren fantastik kurgu yazarlarından olan Rivers Solomon, Amerikalı hip hop grubu Clipping’in bir şarkısından ilham alarak kaleme aldığı Derinlikler’de toplumsal eleştiri ile doğaüstü unsurları harmanlıyor. Tarih yazımı ile hikâye anlatıcılığının arasındaki bağları eşsiz
bir hayal gücüyle düğümlüyor.

“Canınız acıdığında bazen tek kaçış yolu başka bir acıdadır.”

“İşte muhtaç olduğumuz o tuhaf, güzel, dönüştürücü hikâye.”

Charlie Jane Anders

“Kuşaktan kuşağa geçen travmalar hakkında zeki ve sarsıcı bir roman.”

Carmen Maria Machado

30 Temmuz 2021 Cuma

Bu Tez Nasıl Bitecek?

Yazar Eyüp Aygün Tayşir, bilimsel bir araştırmanın nasıl yapılması gerektiğini, bu bağlamda bir araştırma önerisinin nasıl tasarlanması gerektiğini, bilime nasıl yaklaşılması gerektiğini ve bilimsel olduğu iddia edilen bulguların, bilimsel olup olmadıklarına nasıl karar vermemiz gerektiğini açıklamak için kitabı yazın literatürüne kazandırmış bulunmaktadır.

Kitabın birinci bölümünde araştırma tasarımının ilk aşaması olan araştırma sorusunun bulunması, ikinci bölümde, araştırma sorusuna yönelik bir yanıt verme potansiyeli olan alternatif kuramlar hakkında bilinmesi gerekenler ve kuramlardan türeyebilecek hipotezlerin oluşturulması, üçüncü bölümde ise araştırmanın ampirik kısmının nasıl tasarlanacağı ve bu bağlamda örnek, örneklem, veri toplama, ölçme, ölçekler, ölçek geliştirme, geçerlilik ve güvenilirlik gibi konulara ilişkin açıklamalar yer almaktadır. Son bölümde ise positivist araştırma paradigmasına yönelik post-modern eleştirilere değerlendirilmiştir.  

Arka Kapak

“Bu tez nasıl bitecek?” sorusu yüksek lisans ve doktora yapan öğrencilerin birbirlerine ve kendilerine sıklıkla sorduğu bir sorudur. Bazen yakınmayla, bazen yılgınlık ve bıkkınlıkla, bazen de hakikaten tıkanma ve çaresizlikle sorulur. Danışmanla yapılan görüşmeler, tez yazan arkadaşlarla fikir teatileri, lisansüstü öğrencileri için oluşturulmuş özel toplantılar da zaman zaman bu soruya yanıt vermeye yardımcı olmaz.

Bu Tez Nasıl Bitecek? Lisansüstü Öğrencileri İçin Araştırma Kılavuzu, bu sorunun önüne geçmeyi değil, nedenlerini tespit edebilmeyi öneriyor. Hazır yanıtlar sunan bir reçete vermektense, soruları ve yanıtları zenginleştiren bir yol arkadaşlığı vaat ediyor. Lisansüstü öğrencilerinin elinin altında bulunması gereken değerli bir tartışma kılavuzu…

“Bu kitap nihayetinde, kendisi de hâlâ öğrenmek için çabalayıp duran birinin iyi niyetli bir çabasından fazlası değildir. İyi örnekleri okumak ve benzetmeye çalışarak ilerlemek bizi zaman içerisinde ilminde ve sanatında önceki haline nazaran daha ‘usta’ insanlara dönüştürecektir. Ve bu sonu olmayan bir süreçtir.”


22 Temmuz 2021 Perşembe

Asi Kızlara Uykudan Önce Hikayeler

 

Kitabın yerli versiyonun yapılması için yayınevine e-mail attığım doğrudur:) Yalnız olmadığımı önsözden net bir şekilde anladım. Türkiye'den 100 olağanüstü kadının hikayesini tek solukta okudum. 

Önyargılara kulak asmadan, kendi kararlarının ve hayallerinin peşinden koşarken önüne çıkan hiçbir engele aldırmadan emin adımlarla ilerleyen 100 kadın. Kiminin fiziksel engelleri var, kiminin toplumsal. Ortak noktaları ise: hayal kurmaları, çalışmaları ve başarmaları. Okuyucularına ilham vermesi dileğiyle... 

Arka Kapak

Doktorlar, öğretmenler, mucitler, sporcular, yazarlar, savaş kahramanları, bilim insanları…

Aralarında Müzeyyen Senar, Nene Hatun, Ayşen Gruda, Leylâ Erbil, Ümmiye Koçak, Canan Dağdeviren gibi isimlerin de olduğu, Türkiye’nin her yerinden, her köşesinden yüz olağanüstü kadın. Kimi toplumsal önyargıları yıkmış, kimi fiziksel engellerin üstesinden gelmiş, birbirinden zeki, birbirinden başarılı kadınlar. Bazıları geçmişin tozlu sayfaları arasından çıkıp geldi, bazıları daha kendi tarihlerini yazmaya yeni başladı. Ortak noktaları belli: Hepsi hayal etti, çalıştı, ne olursa olsun pes etmedi ve başardı.

Onlarca dile çevrilen ilk iki kitabıyla çok satanlar listelerinden inmeyen, kadın erkek her yaştan insanın baş ucunda kendine yer bulan Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler, bu defa Türkiye’den hikâyelerle, farklı mesleklerden ve farklı yaşlarda kadınların başarı öyküleriyle ilham vermeye hazırlanıyor!

13 Temmuz 2021 Salı

Katilin Şeyi

Polisiye okumayı çok seven ve uzun zamandır çeşitli sebeplerle uzak kalan bendeniz, Algan Sezgintüredi ile Katilin Şeyi aracılığı ile tanışmış olmaktan memnun oldum.

Sıradan bir seri katil cinayeti gibi görünen hikayenin tahmin edilmesi güç bir kurgu ile nihayetlenmesi okuyucunun merakına değiyor.

Polisiye akışı içerisinde, iki acemi dedektifin, işin inceliklerini kavrama ve işi kendi özellerinde geliştirme yolculuğuna da tanık olunan kitabı polisiye severlere tavsiye ederim.

Arka Kapak

İrikıyım et kafalardan da değilim; mesleğim dâhil herhangi bir konuda uzman sayılmam ama memleket geneline göre, en azından kendi yaş grubuma göre, çok kitap okuduğumu söyleyebilirim. Tabii, çok okumanın yanında ne okuduğun ve okuduğundan ne anladığın da önemli.

Vedat Kurdel.

Özel dedektif.

Kendi deyişiyle “manda gibi” bir adam. Vicdan hariç, zekâdan yakışıklılığa, akla gelecek her konuda vasatın taş çatlasa bir tık üstü. Kimi yerde vurdumduymaz, kimi yerde papatya kadar beyaz ve ince. Sen, ben, o, hepimiz gibi biri kısacası.

Bir farkı, belki biraz kısmetli olması.

Kısmeti, şekilden alamadığı nasibi zekâdan almış, ufacık tefecik, Karamürsel sepeti zannedeni fena yanıltan ortağı Tevfik Dağdelen yahut adını söylemekle uğraşmak istemeyen herkesin deyişiyle Tefo.

Bir de şey var: Vedat, acemi bir yazar ve feci geveze.

Katilin Şeyi, Vedat ile Tefo’nun suçla, suça dair anca kulaktan dolma bilgilerle, acemice, yumruk yumruğa, zekâ zekâya kapışmalarının başlangıcı. Bir seri katil hikâyesi… mi?

Hem öyle, hem değil.

...dolunay konusunda en ilgimi çeken şey, tam da bana yakışacak şekilde, kurt adam hikâyeleriyle Heybeli'de her gece mehtaba çıkılmasını anlatan şarkıdır, o kadar.

Algan Sezgintüredi, bu ilk polisiye romanında iki sevimli arkadaşın heyecanlı maceralarını kahramanı Vedat’ın ağzından aktarırken mizah öğesine de yer vermiş. Ama polisiyelerin izin verdiği miktarda. “Katilin Şeyi”, daha ilk sayfalarından başlayarak merak duygusunu sürekli tutan ve temposunu düşürmeyen bir roman. –Ömer Türkeş

9 Temmuz 2021 Cuma

Hoşbeş

John Berger'in, Görme Biçimlerinden sonra okuduğum ikinci kitabı Hoşbeş.

11 kısa öyküden oluşan kitap adete yazarın okuru ile sohbeti algısı yaratıyor.

Kitap, geçmişten gelen mirasımız ve tanık olduklarımız sayesinde, direnecek cesareti bulacak ve şimdi hayal edemeyeceğimiz koşullar altında direnmeyi sürdüreceğiz ve dayanışma içerisinde beklemeyi öğreneceğiz paragrafı ile son buluyor.

Tıpkı bildiğimiz her dilde övmeyi, sövmeyi ve küfür etmeyi ilelebet sürdüreceğimiz gibi... 

Arka Kapak

"Gizli bir yetimler ittifakı öneririm. Birbirimize göz kırparız. Hiyerarşiyi reddederiz. Her türlü hiyerarşiyi. Dünyanın pisliğini olduğu gibi kabullenir, buna rağmen nasıl hayatta kaldığımıza dair hikâyeleri paylaşırız. Münasebetsiziz biz, kopuğuz. Evrendeki yıldızların yarısından fazlası hiçbir takımyıldıza ait olmayan yetim yıldızlardır. Takımyıldızların hepsinden daha fazla ışık verirler."
-John Berger-

Berger'ın ağaçlar, taşlar, çiçekler, belli belirsiz ışıltılar ve biz okurlarla yaptığı bir hoşbeş bu denemeler. Her şeye rağmen dünyaya umutlu gözlerle bakabilmemiz için.


21 Haziran 2021 Pazartesi

Naturans Yeni Bir Ontolojiye Doğru

 

Muazzam bir felsefe kitabı, şiddetle tavsiye ediyorum.

Kitap, vardığımız yer, henüz başladığımız yerdir cümlesi ile tamamlanmaktadır.

Kitap, 25 bölüm boyunca, "ne vardır?" sorusunu, biz insanların "neye var deriz?" sorusuna indirgemeksizin, ve fakat ikinci sorunun bilincinden uzaklaşmadan yeni bir ontolojinin temel yönelişini göstermeye çalışmaktadır. Gerçekliği parçalamayan, birden çok gerçeklik arayışına yüz vermeyen, bir ve aynı gerçekliği insanın sözde tanrısal bakışıyla tüketmeyen gerçekçi ve düz bir ontolojiye neden gereksinim duyulduğunu açıklamaktadır. 

Etik ve politik olan Güç Ontolojisinin olanaklarıyla düşünmenin tam zamanıdır.

Arka Kapak

“Geometrik yöntemle değil aforizmayla, tanımlar ve aksiyomlarla değil felsefi denemelerle düşünen bir Spinozacının kitabı bu. Çetin Balanuye güncel felsefedeki ontolojiye dönüş eğilimini derinlemesine benimsiyor ve bir yandan bu eğilimin önde gelen figürleriyle (Harman, Ferraris, De Landa, Bryant), diğer yandan Yunan filozoflarıyla, Nietzsche’yle, Deleuze’le diyalog içinde kalarak Spinozacı bir güç ontolojisi öneriyor. Varlık felsefesine ilgi duyanların, ‘ne vardır?’ ve ‘biz neye var deriz?’ sorularını indirgemeciliğe düşmeden ortak bir çerçevede irdeleyen bu çalışmayı büyük bir zevkle okuyacaklarına eminim.”

Hakan Yücefer

“İlk Spinoza kitabı bir şerhti, ülkemizde eksikliği duyulan bir boşluğu titizlikle doldurmaya yönelik çabanın eseriydi. İkincisi, Spinoza’nın sevincinin, kendi yaşam serüvenlerimizle onu mukayese ederek kâh orada, teoride, kâh burada, pratikte ince hassasiyetlerle nasıl gösterilebileceğini ortaya koydu. Bu seferki başka değil, başkada devam eden... Etik ve politik olanı güç ontolojisinin olanaklarıyla düşünmeyi sürdüren Balanuye, bu sefer de heybesine Realizmin çağdaş versiyonlarıyla flörtünü kattı. Beni daha çok ilgilendiren, kattıklarıyla başlatabildiğinin, ontolojinin çağdaş zannedilen, fakat her daim göz ardı edilen, yirminci yüzyılın temel ontolojileriyle ilişkisinde bundan sonra nasıl tartışılacağıdır. Bunun temel felsefi güzergâhımız olduğunu düşünüyorum.”

Güçlü Ateşoğlu


“Çetin Balanuye, çağdaş felsefenin Yeni-Realist eğilimlerini çok yakından tanıyan bir düşünür. Bu akımlar üzerine çalışarak, Spinoza’nın zamana boyun eğmeyen düşüncesinden çağrışımlar taşıyan yeni bir ontoloji öneriyor. Kitap sizi huzurlu bir düşünme eylemine çağırıyor; öyle ki, bütün felsefe tarihi gözlerinizin önünden geçiyor.”

 Graham Harman

 

“Balanuye, felsefede yeni bir yol açıyor. Aynı anda hem en kadim hem de en önemli kalabilmeyi başaran bir yol: Gerçekliğin doğasına ilişkin tümüyle önyargısız ve bilgece bir kavrayış. Göz kamaştırıcı bir eser ve büyük bir filozofla karşı karşıyayız.”

Maurizio Ferraris

18 Haziran 2021 Cuma

Teknoloji ve İnsanın Geleceği

Kitap hayatına, modern teknolojinin riskleri üzerine basit bir monografi ile başlamış, fakat yayımcının diziyle ilgili düşüncesi değişince insanlığın teknoloji geleceğinin şekillenişinde siyasal içerme ve dışlama üzerine karmaşık bir mülahazaya dönüşmüş.

Kitap, 9 bölümden oluşmaktadır. Bölümler; teknolojinin gücü, risk ve sorumluluk, felaketlerin etik anatomisi, doğanın yeniden şekillendirilmesi, insanların kurcalanması, bilginin vahşi sınırları, bilgi kimin, mülkiyet kimin, geleceği kazanma iddiası, halk için icat.

Kurumsal eksikler, eşitsiz kaynaklar ve kayıtsız hikaye anlatıcılığı, teknoloji ile insani değerlerin kesişimi ve etkileşimi üzerine derinlemesine düşünüşü engellemeye devam etmektedir. Yeni olana bir hücum varken temkin ve önemi gözeten önemli bakış açıları da mevcuttur. 

Sonuç olarak, kitap, teknolojinin özgürleşme, yaratıcılık, güçlendirme yönünde taşıdığı potansiyel ya hayata geçmiyor ya da en iyi ihtimalle kötü dağılıyor sonucuna ulaşmaktadır.

Arka Kapak 
"İcatlarımız dünyayı değiştiriyor, icatlarımızla değişen dünya da bizleri." 

Sheila Jasanoff, Teknoloji ve İnsanın Geleceği kitabında söze böyle başlıyor. İlerleyen bölümlerde ise, bilgi teknolojilerinden gen araştırmalarına kadar uzanan alanda bir dizi vakayı anlaşılır ve çarpıcı bir bakışla okurun dikkatine sunuyor. Hem teknolojik sistemlerin karmaşıklığını hem de bu sistemleri denetleme iddiasında olan etik ve hukuki alanın belirsizliğini işaret eden, cevabı bir çırpıda verilemeyecek sorular soruyor. 

Jasanoff, teknolojinin politika ve ahlaktan bağımsız bir güç olduğu yönündeki varsayıma karşı çıkıyor. Teknoloji ve İnsanın Geleceği, sadece teknolojinin risklerini değil, bizatihi vaatlerini de değerlendirmek için kamusal demokratik alanın canlandırılması gerektiği konusunda kuvvetli bir sav oluşturuyor.

8 Haziran 2021 Salı

Sıfır Atık Ev

Daha sade, doğa dostu ve ekonomik bir yaşam için öneriler içeren kitap 11 bölümden oluşmaktadır.

Bölümler;

  1. Sıfır Atığın Faydaları
  2. Mutfak Alışverişi
  3. Kişisel Bakım ve Sağlık
  4. Yatak Odası ve Dolaplar
  5. Ev Temizliği ve Bakımı
  6. Çalışma Alanı
  7. Çocuklar ve Okul
  8. Özel Günler ve Hediyeler
  9. Evin Ötesinde
  10. Sorumluluk Alın
  11. Sıfır Atığın Geleceği
Yazar, dengeyi bulmak için reddet, azalt, yeniden kullan, dönüştür ve çürüt döngüsünü içeren beş basamaklı bir reçete sunmaktadır. İhtiyacın olmayanı REDDET, İhtiyacın Olanları ve Reddedemediklerini AZALT, Tükettiklerini, Reddedemediklerini ve Azaltamadıklarını YENİDEN KULLAN, Reddedemediğini, Azaltamadığını ve Yeniden Kullanamadığını GERİ DÖNÜŞTÜR, Kompostta ÇÜRÜT.

Geçmişi değiştiremeyiz ama geleceğe odaklanabiliriz. Sıfır atığın geleceği insanlığın davranışlarına bağlı. Gelecek nesillere sürdürülebilir bir gelecek kurmalarını sağlayacak bilgi ve beceriyi bırakabilmeliyiz. Mirasımızı, hepimiz daha az tüketip, daha az çalışıp, daha çok yaşayarak bizler oluşturacağız.

Bea Johnson, okuyucusunu şimdiye kadar öğrendiğimiz doğa dostu alternatiflerin ötesinde bilinçlendiriyor. Her yerde bulabileceğimiz atıksız ve sürdürülebilir kaynakları kullanarak nasıl daha sağlıklı ve zenginleşmiş bir yaşama ulaşabileceğimizi gösteriyor.

6 Haziran 2021 Pazar

Dijital Ruh

 

Edward Ashford Lee, Berkeley Üniversitesi’nde profesör.

Kitap, Yang ve Yin isimli iki bölümden oluşmaktadır. Yang içeriği; duvardaki gölgeler, doğa yasalarını icat etmek, şeylerin modelleri, donanım fanidir, yazılım dayanır, evrim ve devrim. Yin içeriği ise bilgi, yazılımın sınırları, ortak yaşam, determinizm (belirlenimcilik), olasılık ve olanak, son düşünceler. 

Yazar, kendini nerd olarak tanımlamaktadır. Nerd, teknik konulara, bilgisayarlara vb. aşırı ilgisi olan kimse anlamında kullanılmaktadır.

Kitaptan düşündüren notlar;

Mühendislikte bir model, o modele oldukça sadık bir uygulama bulabilirsek kullanışlıdır. Bilimsel bir model, doğanın bize sunduğu bir hedefe oldukça sadık ise kullanışlıdır. Bilim insanı, "Bu şey için bir model oluşturabilir miyim? diye sorar. Mühendis ise "Bu model için bir şey yapabilir miyim? diye sorar.

Yazılım, insan yaratıcılığı ve zanaatkârlığı için soyut bir ortam haline gelir ve kaynaklandığı fiziksel olgulardan daha çok bilişsel olgulara daha yakın bir benzerlik göstermeye başlar. Yazılım, sadece teknik değil, aynı zamanda kültürel, edebi ve sanatsal insan anlatımı için bir ortamdır.

Arka Kapak

Teknoloji geliştikçe insanların ona dair fikirleri de çeşitleniyor. Kimi algoritmaların her şeye hâkim olduğu bir gelecekten korkuyor, kimiyse o geleceğe olağanüstü bir coşkuyla yaklaşıyor ve fiziksel dünyadaki her şeyin aslında tamamen dijital bir hesaplama olduğunu söyleyecek kadar ileri gidiyor. Peki, gerçekte nedir teknoloji? Zaten var olan şeylerin keşfedilmesinden ibaret midir, yoksa buluşmalar mı var eder onu? Ne yöne doğru ve nasıl bir hızla ilerliyor? Mevcut hızıyla zaman içinde insana üstün gelebilir mi?

Dijital Ruh işte bu sorular etrafında inşa ediliyor. Yazar Edward Ashford Lee önce Platon’un felsefesine kadar geri gidiyor, teknolojinin insanlar tarafından keşfedilen Platonik İdeallerden oluştuğu düşüncesi ile yaratıcı bir süreç olduğu düşüncesini karşı karşıya getiriyor. Daha sonra insanlar ve makineler arasındaki rekabete odaklanıyor ve aslında böyle bir rekabet olmadığını, evrim sürecinden birlikte geçtiklerini iddia ediyor. Bir yin ve yang dengesiyle teknoloji tarihinin en alt basamağından en üst basamağına doğru tırmanarak okura adeta bir teknoloji felsefesi sunuyor. 

8 Mayıs 2021 Cumartesi

Artık Ağrımasın

Dr. Banu Taşcı Fresko'nun, Mevlana'nın "Dert insana yol gösterir." sözü ile başladığı çözüm rehberi.

Fibromiyaljiyi anlamak, kılavuz, nefes, meditasyon ve yoga bölümlerinden oluşan, okuyucuyu tıbbi terminolojiye boğmadan yalın bir dille formüller sunun kitabının şifa olmasını temenni ediyorum. 

Arka Kapak

Her yeriniz ağrıyor mu?

Her sabah ağrı ile uyanıp, akşam ağrı ile mi yatıyorsunuz?

Ne yaparsanız yapın ağrılar geçmiyor mu?

Her şeyi denediniz, bir sonuç alamadınız mı?

Yorgunluk ve beyin sisi yüzünden iş göremez hâle mi geldiniz?

Çocukluğunuz nasıl geçti?

Çocukken kendinizi ifade edebilir miydiniz?

Stres sizi ve hayatınızı tüketiyor mu?

Öfkeli misiniz? İçinizde patlamaya hazır bir bomba mı var?

Kimse sizi anlamıyor mu?

Gluten gerçekten sağlığa zararlı mı?

Herkes beslenme konusunda bir şeyler söylüyor. Hangisi doğru?

Alternatif tıp mı, ana akım tıp mı?

Bu ağrılar bir gün geçecek mi?

Nöroloji Uzmanı Dr. Banu Taşcı Fresko, geçmeyen ağrı ve fibromiyalji üzerine aklınıza gelebilecek soruları yanıtlıyor. Bilimsel gerçeklere ve literatüre dayanarak, bütünsel bir bakış açısı ile ağrıların ortaya çıkış nedenlerini, risk faktörlerinizi ve tedavi yollarını ayrıntılarıyla anlatıyor.

Kendisi de bir fibromiyalji hastası olan yazar; beslenme, hareket, stresle baş etme yolları, yoga, tıbbi tedavi, alternatif yollar ve besin takviyelerine kadar tüm tedavi yollarını tek tek açıklıyor.

Siz de ağrı çekmekten ve “yarım” bir hayat yaşamaktan sıkıldıysanız aradığınız çıkış yolu ve cevapları bu kitapta! 

1 Mayıs 2021 Cumartesi

Brain Up

Kitap, sinirbilimdeki güncel gelişmelerden ve kanıta dayalı tedavilerden yola çıkılarak yazılmıştır. Her bölüm, sinirbilimdeki yeni gelişmelerin anahtar bileşenlerini irdelemektedir ve gelişmenize yardım etmek için hayatınızın belli alanlarına nasıl uygulayacağınızı tarif etmektedir.

Doğru Hücreleri Birlikte Ateşlemek, Amigdalanızı Sakinleştirmek, Sola Kaymak, Belleği Güçlendirmek, Beyninizi Beslemek, Sağlıklı Alışkanlıklar: Egzersiz ve Uyku, Sosyal Şifa, Direnç ve Bilgelik ve Farkındalıklı Yaklaşım bölümlerinden oluşmaktadır. 

Arka Kapak

“Dr. Arden, beyin temelli terapinin yolunu açıyor ve beynin neler yapabileceğini ortaya koyuyor. Ufuk açıcı, yenilikçi ve son derece pratik…”

- Dr. Kit S. Ng., Asia Institute of Professional Psychology direktörü, Singapur


“Bu kitap, sinirbilimdeki olağanüstü gelişmeleri, hayatımızı kalıcı bir biçimde değiştirecek, etkili ve kullanışlı bir rehber halinde bizlere sunuyor.”

- Liz Sheehan, Psychotherapy in Australia editörü


“Beyninizi değiştirmeden, düşünme ve hissetme biçiminizi değiştiremezsiniz!” 

Zor durumlarda kendinizi kaygılı ve üzgün hissedebilirsiniz. Bu duygularla nasıl başa çıkacağınızı, böyle dönemleri nasıl en aza indirebileceğinizi ve hayattan en fazlasını nasıl alacağınızı bilemezsiniz.

Hayatınızı değiştirebilmeniz için beyninizi yeniden yapılandırma sürecinde rehberlik edecek bu eser, size beyninizi yıllarca zinde tutmanıza ve uzun bir ömür sürmenize yarayacak sağlıklı alışkanlıklar kazandıracak. 

Son yıllarda nöroplastisite, ayna hücreler, nörojenez ve sosyal beyin konuları çokça tartışıldı. Sinirbilimdeki gelişmeler, psikoterapi sırasında neler olup bittiğine ilişkin kavrayışımızı köklü bir şekilde etkiledi. Bu gelişmelerin gündelik hayatınıza nasıl uygulanabileceği konusunda daha fazla şey öğrenmek istiyorsanız, elinizdeki kitap size yol gösterecek.

25 Nisan 2021 Pazar

Göğü Delen Adam

 

Eric Scheurmann'ın kabile reisi Tuiavii'nin konuşması olarak sunduğu eşsiz kitabı. Yazar okuyucusunu, "Papalagi'yi okumak yetmez. Bizim içimizde küllenmiş olan duygularımızı yeniden canlandırmayı da öğrenmemiz gerekiyor." cümleleri ile karşılıyor. 

Papalagi'nin etini örtmesi, çeşit çeşit kılıfları ve örtülerine dair, taştan kutular, taş yarıklar, yine taştan adalar ve bunların arasında kalanlara dair, yuvarlak metal ve ağır kağıda dair, Papalagi'nin "şey"leri onu yoksullaştırıyor, Papalagi'nin hiç zamanı yok, Büyük Ruh makineden daha güçlü, Papalagi'nin mesleklerine ve onun içinde yolunu kaybetmesine dair, Yalancı yaşamlar mekanı ve bir sürü kağıda dair, Düşünmenin ölümcül hastalığı, Papalagi, bizi kendi karanlığına çekmek istiyor, bölümlerinden oluşmaktadır. 

Arka Kapak

Papalagi denince “beyazlar” ya da “yabancılar” anlaşılır, ama sözcüğü sözcüğüne çevrilirse “göğü delen” anlamına gelir.

Samoa’ya ilk misyoner, bir yelkenliyle gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği bir delik. O, göğü delip geçmişti.

Yüzyılımızın başlarında yayımlanan Göğü Delen Adam bugün artık bir yeşil klasiği olarak okunurken, başlığının kaynaklandığı şiirsel metafor, bir de düz anlam içermeye başlıyor; çünkü Papalagi sonunda göğü gerçekten delmeyi başardı, “ozon deliğinin” içinden ne tür bir yelkenlinin çıkageleceğiniyse zaman gösterecek.

-Ahmet Güngören, Çerçeve-


Teknolojinin günlük yaşamımıza getirdiği açmazlar her gün dünyamızda yeni “handikap”ların kapılarını aralamıyor mu? Birincisi bu “handikap”ları yalın, süssüz bir dille anlattığı için önemli Göğü Delen Adam. Uygarlığımızın bu karmaşasında yönelttiği acımasız okların hedefini bulması açısından önemli. Basit de olsa eleştirisini haklı gerekçelere dayandırması açısından önemli. İkincisi, bize pek az bildiğimiz dünyaların ufkunu açmasından önemli.

-Refik Durbaş, Milliyet Sanat-


Sadece keyif için değil, üniversitede sosyoloji, antropoloji derslerinde ve hatta liselerde sosyal bilgiler derslerinde bile okutulabilir. (...) Gerçek bir Samoalının gözleriyle Batı’yı görmek, insanın ufkunu çok genişleten, yorumlara yepyeni boyutlar kazandıran bir süreç.

-Semra Somersan, Cumhuriyet-

24 Nisan 2021 Cumartesi

Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz

 

Ocean Vuong'un yirmili yaşlarda bir oğulun okuma yazma bilmeyen annesine hitaben yazdığı mektup-roman türleri arasında değerlendirebilecek ilk kitabı.

Beden, dil, hikâye, kelime, insan, ülke, yazı türleri, yazar olmak, kültür, ırk, erkeklik, renkler, ışık, onaylanma arzusu, toplumsal cinsiyet rolleri, sınırlar, şiddet, sınıf, nesiller, ölüm, cinsellik, sonsuzluk ve imgeler arasında ateşten bir yumak gibi uçurumlardan aşağıya doğru sarmallar halinde yuvarlanıyor. Coşkulu bir nehirde akıntıyla birlikte sürüklenirken, sağlam bir yere tutunmak isteyen okuru dilin sağaltıcı tesiriyle ekseninde tutuyor.

Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz üst üste yığılan hikâyeleri, şiir yarasıyla açılan duygusal katmanları, yeni dil ve form arayışıyla ilk romanını yazan genç şair Ocean Vuong için parıltılı bir başlangıç olmuş.

Arka Kapak

“Her kar tanesinin birbirinden farklı olduğunu söylerler, ama kar fırtınası hepimizin üstünü aynı şekilde örtüyor”

Şair Ocean Vuong, yirmili yaşlarında bir oğulun okuma yazma bilmeyen annesine hitaben yazdığı bir mektup formundaki ilk romanı Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz’de, Vietnamlı bir ailenin ırkçı şiddetin kol gezdiği beyaz Amerika’daki hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.

Bu geçmişe dönüşler ve sorularla dolu mektubun “Küçük Köpek” takma adlı yazarı, kendi kimliğini keşfetme macerasıyla ailesinin Vietnam Savaşı’nın damga vurduğu hikâyesini iç içe geçirirken, hayatının daha önce annesinden sakladığı taraflarını da paylaşıyor. Küçük Köpek’ten İngilizceyi yeni öğrenen bir çocukken okulda yaşadıklarını, mevsimlik işçi olarak tütün tarlalarında geçirdiği yazları, annesiyle çatışmalı ama sıcak ilişkisini, ilk aşkının yürek burkucu hikâyesini ve nasıl yavaş yavaş bir yazara dönüştüğünü dinlerken sadece günümüz Amerika’sının acımasız gerçekliğine değil, dilin iyileştirici, hatta kurtarıcı gücüne de tanıklık ediyoruz.

Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz, ırkçılık, sınıf, şiddet, erkeklik gibi meselelere şaşırtıcı bir cesaretle giren, unutulmaz bir roman. Kendi sesini bulan bir oğulun, sesini hiçbir zaman duyuramayacak annesine, sonunda, yazıyla ödediği borç.

11 Nisan 2021 Pazar

Öngörülemeyenler

Akan Abdula, Future Bright kurucusu ZMET iş ortağıdır. TEDx videolarını da izleyebileceğiniz yazar, okurlarını algoritmaların yarattığı dünyanın yatıştırıcısı değil, tepki göstereni olmaya teşvik ediyor.
Dört bölümden oluşan kitap, çember, devrim, Türkiye'nin örtülü hafızası ve öngörülemeyenler başlıklarını içermektedir.
Yazarın rejimlerle açılan çemberi, algoritmik dünyanın ruhlarımızı nasıl odalara sıkıştırdığı düşüncesi ile devam ediyor. Bütün bunların sonuçlarının yeni bir çağı oluşturacağı fikri ile derin düşüncelere daldığınız bir serüvenin içerisine çekiliyorsunuz. 
Verilmesi gereken mücadele daha empatik bir uygarlık için, biyolojik ve bilişsel bilimleri anlayarak, bilinçle çalışmayı gerektiriyor. 
Arka Kapak
Akan Abdula, 80’lerin totaliter Yugoslavya’sında soğuk ve zorba bir apartman blokunda başlayan çocukluğunun, Noel Baba’nın kucağından atılmasıyla sonsuza dek dönüşen hayatının zorlu ve lirik öyküsünü anlatıyor. Rejimin coğrafyadan da sert olduğu o yıllarda yaşananlarla şimdi sözde özgürlükler vaat eden yeni çağa girerken başımıza gelecekler arasındaki korkunç benzerliği gözler önüne seriyor.
Gerçeklik ötesi çağının tutsaklarına, yalanlardan gerçeklik üreten teknolojik sistemlerin kurbanlarına, yani bizlere, erdemlerin ve hakikatin peşine düşmenin, tutsak eden çemberler karşısında öngörülemez olmanın yollarını anlatıyor.
Elinizde tuttuğunuz kitap, bir otobiyografi ya da yakın tarih metni değil, düpedüz bir teknoloji kitabıdır. Teknolojinin sert yüzüne karşı atılmış cesur bir çığlıktır. Çünkü gerçekler ve özgürlükler her zaman korkulardan büyüktür.
Gerçekler korkulardan daha büyük olmalıdır.
Oyunu bozun.
Öngörülemez olun.
Bu kitapta artık adı olmayan yitik bir ülkenin çarpıtılmış gerçeklerle yönetilen topraklarında büyüyen bir çocuğun hikâyesini okuyacaksınız. Hiç bitmeyen bir döngünün, sürekli kendisini tamamlayan bir çemberin içinde tutsak olduğunu fark eden bir çocuk...
Bir çocuğu kurtarmak için mısır tarlalarında başlayan sıkı bir koşu bu.

6 Nisan 2021 Salı

Yeni Bilim: Bağlantısallık Yeni Kültür: Yaşamdaşlık

 

Prof.Dr. Türker Kılıç; beyin cerrahisi profesörüdür. İnsan Konnektom Projesinin paylaşıldığı kitapta, insan beynine ait yapısal bağlantısallıkla birlikte fonksiyonel bağlantısallığın da haritalandırılmasının hedeflendiği ifade edilmektedir.

Yazar, insan konnektom projesi neden önemli, beyin-zihin arasındaki ilişki, nörobilim ve gelecek, bireysellikten yaşamdaşlığa, yaşamdaşlık kültürünün yaratılmasında mekanın ve bilimin yeri vb. sorulara yanıtlar aradığı bilimsel çalışmalarını okuyucuları ile paylaşmaktadır.

"İnsanoğlu 'evren' dediğimiz 'bütünün' zaman ve uzay ile sınırlanmış bir parçasıdır. Kendi düşünce ve duygularını sanki bütünün geri kalanından ayrışmış gibi yaşar, bu bilincin ona oynadığı bir çeşit optik illüzyondur." Albert Einstein

"Nasıl göreceğinizi öğrenirseniz, her şeyin birbiri ile nasıl bağlantılı olduğunu anlayacaksınız." Leonardo da Vinci

"...Bütün, yalnızca, kendi gelişim süreciyle tamlığına ulaşan doğal özdür." "Zihin Fenomenolojisi", Hegel  

Arka Kapak

Türker Kılıç, bana göre bir “kozmos cerrahı” ve bu ifade herhangi bir anlamda metafor içermiyor! “Beyin” [mucizevi ama asla mucize değil!] bu dünyanın özel bir eseri ve onu üreten gerçekliğin bütün izlerini kendinde saklıyor ve sürekli yeniliyor. Yazar -bizim beyin dediğimizbu eserle öylesine hemhâl olmuş ki izleri titizce sürüyor ve karşımıza çıkan eşsiz tablonun bize nasıl bir yaşam tarzı fısıldadığını anlatıyor. Bilgi, beceri, sezgi ve bilgelik elbirliği yapmış! Sahiden önemli bir kitap

Prof. Dr. Çetin Balanuye (Ekim 2020)

Beyni düşünmek ve yazmak, beyin cerrahisi kadar zordur; o inanılmazlık, içinde kaybolma, düşünceleri bilime bağlayamama riskini taşır. Türker’in bunu yapabilme ihtimali var, başından beri beyin bilimi, beyin cerrahisi ile birlikte başarıyla yürüttü.

Prof. Dr. Yücel Kanpolat (Aralık 2014)

Türker’i öğrenciliğinden beri tanırım. Çok iyi bir öğrenciydi, çok iyi bir cerrah oldu, çok iyi bir bilim insanı oldu, çok iyi bir eğitimci oldu. Bugün öğrendiklerimden anlıyorum ki iyi de bir bilim anlatıcısı da olacak. Düşünceme göre bir bilim insanı için, en önemli H-indeks’i öğrencisinin yaptıkları; Türker’in yaptıklarında benim de payım var ve bununla övünüyorum.

Prof. Dr. Tunçalp Özgen (Şubat 2019)

Bilim “bağlantısallık” kavramıyla, evrene ve doğaya ve insana yeni bir bakışla yaklaşıyor, kendi başına bir dünya olduğunu sanan insanlığın önüne de “yaşamdaşlık” kültürünü koyuyor. Yeni bilime göre, en yetkin bilgi işleme sistemi insan beyni değil yaşamın kendisi; biyolojik ve fiziksel her varlık muazzam bir bağlantısallık içinde var. Kainatın bir parçasıyız, bir ağacın ve yaprağın. Tüm toplumu ve dünyayı esir alan 5 mikron ölçeğinde bir virüs bile, insanın nereye ait olduğunu, insan – virüs arasındaki ilişkisi bilince çıkartıyor. Her gün elinde tuttuğu, iyileştirmeye ve anlamaya çalıştığı insan beyni, Prof. Dr. Türker Kılıç’ı, yeni bilimin Konnektom ve Yaşamdaşlık kavramının okyanusuna attı. Kılıç, uluslararası ve ulusal konferansları ve yazılarıyla, konunun evrensel önde gelen uzmanlarından oldu. Ve başta gençler olmak üzere hepimiz için Yaşamdaşlık’ı popüler bilim kitabına dönüştürmesi dileklerimizi sonunda gerçekleştirdi. Çok özgün ve bir ilk kitapla karşı karşıyayız. Bu sihirli kavramın, her şeyini yeniden tartıştığımız küresel düzenin insani ekonomik ve toplumsal olarak nasıl yeniden yapılanması gerektiği üzerine tartışmalara da ışık tutması dileğimizle...

Orhan Bursalı (Kasım 2020)

4 Nisan 2021 Pazar

Kuşların Felsefesi

 

Hayat öğretilerinin kuşların felsefesi ile metaforunu içeren kitap, etkileyici olduğu kadar bilgilendirici bir tema da içermektedir.

Kendindeki kırılganlığı kabul etmek ördek ile, denklik dersi kumru zihni ile, iyi alışkanlıklar sanatı kuşların tümü ile, yön bulma duyumuz denizçulluğu ve guguk kuşu ile, aile guguk kuşu ve kaz ahlakı ile, gerçek cesaret kartal ve kızıl gerdan ile, sevmek kumru şefkati ile, dünyanın güzelliği cennet kuşu ile, özgürlük kuş kafesi ile, sadakat çit sesleri ile, merak kızıl gerdan ile, seyahat denizkırlangıcı ile, hiyerarşi karga ve akbaba ile, mutluluk ispinoz ile, zeka serçe ile betimlenmektedir.

Arka Kapak

Yaşamın sağduyulu ustaları kuşların, doğallıkları ve hafiflikleriyle bize söyleyecekleri çok şey var. Yeter ki onlara kulak verelim.

Ömrünü kuşları izleyerek geçirmiş Fransız kuş bilimci Philippe J. Dubois ve filozof Élise Rousseau, kuşların yaşamlarından ilham almış yirmi iki küçük hayat dersi ile bizi –evrimin tepesinde olduğunu düşünerek kendini “dünyanın efendisi” ilan eden bizi!– önce kendimiz üzerine düşünmeye, sonra da kanatlarımızı açmaya davet ediyor.

15 dile çevrilen Kuşların Felsefesi’ni okurken kızıl gerdanın neden kartaldan daha cesur olduğunu, kuzey denizkırlangıcının bize “yola çıkmak” hakkında neler öğretebileceğini ve –yeşilbaş ve penguenin göstereceği üzere– sevmenin en iyi yolunun akıldan mı yoksa kalpten mi geçtiğini keşfedeceksiniz. Doğanın ritmini duymamızı sağlayan, hayatı nasıl yaşayabileceğimize dair taptaze bir bakış açısı kazandıran bir kitap bu.

“Nefis, büyülü, çarpıcı. Artık kuşları eskisi gibi görmem mümkün değil.” -Peter Wohlleben, Ağaçların Gizli Yaşamı’nın yazarı

3 Nisan 2021 Cumartesi

Bugün Kalan Hayatımın İlk Günü

Fransız çok satan kitapları bana samimi geliyor. Kitap kulübü okumalarımdan biri oldu. Kahramanın hayalini kurduğu hayatı, seçimleri ve farkındalıkları ile yönlendirdiği bir kurgusu var. Düşündüğünüz kadar yakın gerçekleştiremeyeceğiniz kadar uzak hissi yaratan ve sizi sorgulamalarla baş başa bırakan bir hikaye!

Arka Kapak

“Ruhunuzu besleyecek ve hatta hayatınızı kurtaracak bir hikâye!”

- Christine Michaud -

“Herkesin sahip olmak istediği şeylere sahibim ama hayatımdan memnun değilim, sence bu nasıl mümkün oluyor?”
“Eskiden ben de öyleydim: İstediğim her şeyi satın alma gücüm vardı, hayatım duygusal anlamda tatmin ediciydi ve sağlıklıydım. Ama bütün bunlara rağmen bir şeylerin yolunda gitmediğini hissediyordum. Ne olduğunu tam olarak bilemesem de kendimi bu dünyaya ait hissetmiyordum. Bu genel kasvet hâli beni rahatsız ediyordu. Özümü bulamıyordum.”
“Tıpkı benim gibi! Ben de aynı şeyleri hissediyorum. Mutluluklarım kısa sürüyor, bir şey yolunda gitmediğinde veya biriyle ters düştüğümde hemen mutsuz oluyorum, sürekli gergin hissediyorum… Ben de senin gibi değişmeyi çok isterdim. Ama nasıl?

Fransa’da Bestseller
100.000 Satış Rakamı
Amazon Puanı: 4.8/5

Maëlle her şeyi kontrol altında tutmaya çalışan, yoğun tempoda koşturmaktan kendi mutluluğunu önceliği yapmayı unutmuş, Parisli mutsuz bir kadındır. En yakın arkadaşı Romane ile buluştuğunda öğrendiği gerçek sonucunda bir seçim yapmak zorunda kalır ve ondan istenen uzun, zorlu bir yolculuğa çıkar. Böylece mutluluğa giden hikâyesi de başlamış olur. Tam da Tolstoy’un dediği gibi, “Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: Ya biri bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.”


Büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımızda hikâyenin sonuna gelip gelmediğimizi bilmiyoruz. Oysa bu elbette büyük bir maceranın da başlangıcı olabilir.

- Pema Chödrön -

27 Mart 2021 Cumartesi

Her Kötü Geceden Sonra


Her Kötü Geceden Sonra yazarın ilk kitabı. Dokuz adet öyküden oluşan kitap, adı ile ilgimi çekti. Yazarın babasının ciğerlerine ithaf ettiği kitabını yazarı ve öykü dilini analiz etmek için okuyabilirsiniz.

Arka Kapak

"Bomba ülkenin kalbinde patladı." Uzaklarda bir yerde kimileri sağır oldu, kimileri kör kaldı. Her Kötü Geceden Sonra bazı klişelerin boynunu vurarak başlıyor. Baran Güzel'in tercihi en zayıf halkaları ayıklamak değil, onlara bahaneler sunmak da değil. Güzelce yalanlar, bir kurgu, bir montaj. Güncelin partikülleri saçıldıkları boşlukta, meydanda gözle görülebiliyor: tatminsiz tipler, sıkıntı ağaçları, yas planyası, devrimciler, akran baskısı, ekranlar ve tweet'ler, tweet'ler…

Her Kötü Geceden Sonra tüm bu olan biteni baba ağrısı karşılıyor. İnsan eti bir duvara çarparken oğulluğun nabız kaydı tutuluyor. Bu gece 1-1 bitebilir!

Dünya kocaman bir hayvan leşi. Biz insanlar onu kemiriyoruz. Binlerce yıl önceden kalma surlar, orada tarım yapıldığına delil ilkel oraklar, kral mezarları, taştan tekerlekler ve bronz heykeller. Hepsi yok olsun, umurumda değil. Her şeyi yıkıp üzerine binalar yapalım. Tarihi yok edelim. İnsan denen canlı yok oluşuna bir çözüm bulup varlığını sürdürebilirse, binlerce yıl sonra yaşayacaklar da bizden kalanları yok etsin. Bilgiyi aktarmayı hiç öğrenmemeliydik. Belki o zaman medeniyet denen orospu bu kadar ileri gitmezdi. Ateşi bulan adam kimseye haber veremeden korkudan geberip gitmeliydi. Haddimizi aştık.

25 Mart 2021 Perşembe

Z Bir Kuşağı Anlamak

Evrim Kuran, 2018 yılında yayımlanan Telgraftan Tablete isimli kitabının ardından Z Bir Kuşağı Anlamak ile okuyucuları ile buluşuyor.

Kitabında Türkiye'nin beş kuşağına bakışına ait çalışmalarını kurucu ortağı olduğu Dinamo Danışmanlık bünyesinde gerçekleştirdiği araştırma sonuçları ile birlikte paylaşıyor. Kitap, dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde yazar neden kuşak çalıştığını, jenerasyon teorisine dair özet bulgularını, Türkiye'nin ve Dünya'nın yaşayan beş kuşağını anlatmaktadır. İkinci bölümde ise Z kuşağının kimliğinden, bilinen bilinmeyen demografisinden ve teknolojiyi kullanım gereksinimlerinden bahsetmektedir. Üçüncü bölümde, ebeveynlere, eğiticilere ve şirketlere öneriler sunmaktadır. Beşinci ve son bölümünde ise Z Kuşağına Mektubunu iletmektedir.

Yazarın Z kuşağına son sözü; yoluna taşlar çıkacak. Her birini biriktir. Bir gün onlardan bir kale inşa edeceksin.  
 

Arka Kapak

Bir Kuşağı Anlamak, Bir Dönemi Anlamaktır.

2000’lerin başından bu yana gördüklerimi kuşaklar üzerinden okumaya çalışıyorum. Kuşakları anlamak; geçmişi onurlandırmak, geleceği mümkün kılmak için fevkalade bir araç. Bir kuşağı anlamak, bir dönemi anlamaktır. Bir dönemi anladığınızda ise paradigmanın kıskacına sıkışmaktan kurtulursunuz. Ve sizin gibi olmayanları kendinize ait yargılarla değil, onlara ait gerçeklerle görmeniz mümkün olur.

Bu mümkün olduğunda ise dönüşürsünüz. Birey olarak, kurum olarak, toplum olarak… Bu kitabı Z kuşağını anlamak isteyenler ve kuşağın ta kendisi için yazdım.

Hiçbir bebek nankör, kibirli, tembel, yalancı, riyakâr, hırsız ya da katil olarak gelmez dünyaya. Bebeklikten çocukluğa ve oradan yetişkinliğe geçişteki yolculuk şekil verir iyi insan olma tercihine. Hız ve rekabetle şekillenen ama asla bütünlenmeyen, her şeyin fiyatının bilindiği fakat değerinin bilinmediği bu çağda, biz yeni nesil ebeveynler mutlu çocuk yetiştirmek obsesyonuna kapılıyoruz.

Bu nesle iyi bir dünya bırakamıyoruz; dilerim iyi bir nesil bırakıyoruzdur dünyaya...

Damızlık Kızın Öyküsü (Çizgi Roman)

Margaret Atwood’un başyapıt niteliğindeki feminist distopyası Damızlık Kızın Öyküsü, bütün distopyalar gibi geleceğe dair bir paranoyayı değil, içinde yaşadığımız gerçeğin ta kendisini dile getiriyor. Erkek egemen muhafazakâr bir rejimin üremeyle sınırlandırdığı, mahrem örtülerin  ardına gizlediği kadın bedenleriyle bize aşina gelen bir gerçeğin.

Kadınlara uygulanan psikolojik ve fizyolojik şiddetin/sömürünün resmi...

Arka Kapak

“Anlatıyorum, öyleyse varsın.”

Kadın, “bunaltıcı düşlerden uyandığı” bir sabah, hiçliğe dönüşmüş olarak buldu kendini. Artık bir adı yoktu, düşüncesi, benliği, arzusu yoktu ama bir rahmi vardı. Yaşamını kolonilere sürülmeden, öldürülmeden, Damızlık Kız olarak sürdürmesini sağlayan rahmi. Artık âşık olmayacaktı, sevmeyecekti, onaylanmış bir dilin ötesine geçmeyecekti. Duvarlara asılmış sıra sıra cesetler, tek gerçeğin savaş ve üreme olduğunu hatırlatıyordu. Özgürlük hatırlanmayacak kadar uzaktaydı… Damızlık Kızın Öyküsü, distopyalar çağında yeniden keşfedildi. Çoksatanlar arasına girdi, ünlü bir TV dizisine konu oldu. Şimdi de Renée Nault'un olağanüstü çizimleriyle çizgi roman olarak karşınızda.

21 Mart 2021 Pazar

Saç Örgüsü


Kitap kulübü okumalarımdan biri Saç Örgüsü. Fransa'da 1 milyon satış rakamı, 40 dile çeviri ve 9 ödül bilgileri mevcut.

Üç farklı coğrafyadan, statüden kadının hikayesini anlatıyor. Birbirinden bağımsız üç hayatın saç örgüsü metaforu ile birbirlerine dokunmasının hikayesi. Hayır diyebilen, var olan tüm gücü ve azmi ile hayatta kalma mücadelesi veren cesur kadınların muazzam hikayeleri...

Arka Kapak

Üç kadın. Üç hayat. Üç kıta… 

Tek bir talep: özgürlük!

İtalya. Giulia, babasının atölyesinde çalışan genç bir kadın. Babasının geçirdiği kaza sonrası nesillerdir faaliyet gösteren, aile yadigârı o atölye ile ilgili bir gerçekle karşı karşıya kalıyor. Giulia’nın iki seçeneği var: Ya içinde sıkıştığı koşullardan kurtulmanın yolunu bulacak ya da orada boğulacak.

Kanada. Başarılı ve tanınmış Avukat Sarah, çalıştığı hukuk bürosunda uğruna ömrünü harcadığı terfinin arifesinde bir şey fark ediyor: bir hastalık. Tüm kariyer planları alt üst olmak üzere.

Hindistan. Smita, kast sisteminin en alt tabakası olan “Dalit”lerden biri. Tek bir hayali var: Kızını, içinde bulundukları yoksul ve acınacak hayat koşullarından kurtarıp okula gönderebilmek.

Birbirlerinden habersiz ve ayrı dünyalarda yaşayan Giulia, Sarah ve Smita’nın hikâyesi bu. Kapağını açacağınız bu kitapla önünüze serilecek olan; birbirlerine ne kadar yürekten ve eşsiz bağlarla bağlı olduklarını bilmeden, kaderlerine razı olmayıp savaşmaya karar veren üç kadının umut ve dayanışmayla dokudukları hayatları.

“Kitabın kapağını kapattıktan sonra bile kopamayacağınız canlılıkta karakterlerin olduğu gerçek bir evrensel roman.”

Ambo Anthos

“‘Hayır’ deme gücünü keşfeden üç kadının eşsiz hikâyesi.”

Elle

“Saç Örgüsü içerisinde her şeyi barındırıyor: karakter, çaresizlik, azim, mücadele…”

La Grande Librairie