2 Kasım 2015 Pazartesi

Ateşböceği Yolu

Kristin Hannah'ın kalemi ile "dostluğun büyüsü üzerine olağanüstü bir roman olarak" tanıtımı gerçekleştirilen Ateşböceği Yolu ile tanıştım. Romanı ara ara geri dönüşlerle normalden uzun bir sürede tamamlayabildim. Edebi değeri fazla fakat yazın dili ağır olan roman sevgi ve sadakat üzerine temellendirilmiş bir yapıt. Kristin Hannah 70 ve 80'lerin heyecanını ve enerjisini iki kadın kahramanı arasındaki dostluğa dayandırmış bulunmaktadır. Dostluk acı tatlı tüm halleri ile okuyucusu ile buluşmaktadır.



Arka Kapak

"Bu muhteşem romanın sayfalarını çok hızlı geçmek istemeyeceksiniz. Kapıyı kilitleyin, telefonunuzu kapatın, ve yanınıza bir paket mendil alıp koltuğunuza yerleşin. (Sonra uyarmadı demeyin.) Kristin Hannah'dan başka hiç kimse kadınların dostluğunu tüm acısı, tatlısıyla bu kadar güzel yazamazdı.
Harika bir yazar."
Susan Elizabeth Phillips


"Ateşböceği Yolu'nda Kristin Hannah sevgi ve sadakat üzerine keskin ve unutulmaz bir roman yazmıştır."
Jacquelyn Mitchard


"Kristin Hannah 70 ve 80'lerin heyecanını ve enerjisini ortaya sermektedir ve bunu öyle bir derin seviyede yapmaktadır ki okuyucuları iki kadın arasındaki dostluğun tam kalbine taşıyor.
Ateşböceği Yolu bir şaheser."
Elin Hilderbrand


"Hayatımızdaki en önemli şeylerden biri olan ebedi dostluk üzerine dokunaklı, enfes bir roman."
Elizabeth Buchan


"Ateşböceği Yolu okumayı neden sevdiğimizi bize bir kez daha hatırlatıyor."
Patricia Gaffney
 

26 Eylül 2015 Cumartesi

Kavgam

Karl Ove Knausgaard'ı, tüm dünyada edebi bir sarsıntı yaratan romanlarının tanıtım bültenlerindeki övgü dolu cümleler ile okumaya başladım ve seçtiğim ilk kitabı "Kavgam" oldu. Kavgam toplam 6 kitaptan oluşuyor ve ben 3.kitabı ile yazarı ve hikayeyi kavramaya adım attım. Yazarın hayatını anlatan ve olay örgüsü şüpheye mahal vermeyecek şekilde kurgulanan roman benim gibi hızlı okuyan bir okuyucunun 1 ay gibi bir zaman diliminde ara ara okuyarak tamamlayabildiği bir roman oldu.



Arka Kapak
"Kalp için hayat basittir: Atabildiği kadar atar. Sonra durur."

Hiçbir sır bırakmayan bir dürüstlükle yazıyor Knausgaard. O yazdıkça nefesler tutuluyor, heyecandan kalp çok kereler duracak gibi oluyor. Onun yaşamına giriyor, kendi kalbinizden çok ama çok uzaklara gidiyorsunuz ama bir anda orada sadece kendi kalbinizin attığını duyuyorsunuz. Knausgaard Kavgam'da eşsiz bir ustalıkla bize yaşamlarımızı geri veriyor.

'Karl Ove'nin kayda değer yeteneği ki bu yetenek bugünlerde ender bulunuyor, tamamen anda ve kendi varlığının farkında olması. Her detay süsleme ve gösterişten uzak bir biçimde ortaya konuyor, sanki yazmak ve yaşamak eşzamanlı oluyormuş gibi. Sizi tamamen içine çekiyor. Onun hayatını onunla birlikte yaşıyorsunuz.'
-Zadie Smith, New York Review of Books-

Kavgam'ın ilk iki cildinde sıtma ateşine tutulmuş gibi oldum. 4 gün boyunca okumaktan başka çok az şey yaptım, e-postalarımı cevaplamadım, köpeğimi yürüyüşe çıkarmadım, bulaşıklar lavaboda yığıldı. Anlatının ışıkları sizi olduğunuz yere mıhlıyor, tıpkı otobanın ortasında kalakalmış bir hayvan gibi.'
-Dwight Garner, The New York Times-

'Kavgam, Knausgaard'ın sıra dışı 6 ciltlik romanı tüm bilinen ticari reklamları alt üst ederek yazarını bir rock yıldızı haline getirdi. Sadece Norveç'te 450.000 adet satıldı, her 9 yetişkinden biri Kavgam'ı okudu.'
-Emma Brockes, The Guardian-

'Bırakamıyorum, bırakmak istiyorum, bırakamıyorum, sadece bir sayfa daha, sonra akşam yemeğini hazırlayacağım, bir sayfa daha…'
-Västerbottens-kuriren, İsveç-

'Bu destansı maceranın ilk ilk bölümü, bıkkın ve yorgun okurları bile hayata bağlayacak.'
-The Independent-

'Knausgaard'ı okumak Google Earth'e ilk kez bakmak gibi; uzaydan kıtayı, ülkeyi, sonra büyüdüğünüz kasabayı ve caddeyi yakınlaştırıp tıklıyorsunuz. Hepsi orada, sadece tıklamaya devam edin.'
-London Review of Books-

"Kavgam dürüst ve ustaca çekilmiş bir 'selfie'"
-John Powers-

'Kavgam şaşırtıcı bir biçimde büyülüyor - ayrıntılar ve içtenliğin birleşimi, başka birinin beynine girme illüzyonu yaratıyor. Kavgam, kavgaya değer.'
-GQ-

'Ardı ardına gelen her kitapta Bay Knausgaard, günümüzün en önemli yazarlarından biri olma ününü pekiştiriyor.'
-The Observer (UK)-

'Knausgaard hayatını tüm ayrıntıları ile yazıyor, içine girerek ve içindeki titreşimleri kağıda dökerek.'
-Joshua Rothman, Page-Turner-

'Çok güçlü ve canlı… Nefis, kalıcı ve tanrısal paragraflar… Knausgaard son derece çarpıcı ve tamamen dürüst. Evrensel endişelerin sıradan, banal seslerinden korkmuyor çünkü bunlar zaten hayatın akışı ve hepsi farklı şekillerde de olsa herkesin başına geliyor. Knausgaard'ın kitabında, aralıksız, sonu gelmeyen bir tat var. Sonuç cümleleri sakin, yalın ve başarılı. Walter Benjamin'in 'gerçeğin efsanevi yönü' dediği şeye sahipler.'
-James Wood, The New Yorker-

'Müthiş bir roman... Çaresiz bir halde devamını bekliyorum cümlesinden başka bir şey söyleyemeyeceğim.'
-Dagsavisen, Norveç-

'Tamamen sürükleyici, şaşırtıcı bir içgörü ile aydınlanmış sayfaları ve yürek paraçalayıcı dürüstlüğü ile Kavgam dünya edebiyatına tek bir karakteri sunarak bizi insanoğlunun zihninin derinliklerine çekiyor.'
-Phillip Lopate-

'Kavgam insanın bakış açısını değiştiren bir kitap. İncil gibi.'
-Heather Mallick, The Toronto Star-

13 Eylül 2015 Pazar

Delice

Yazdığı romanlar ile geniş bir hayran kitlesine hitap eden Hande Altaylı'nın yeni romanı Delice, okuyucusunu mest eden bir aşk hikayesini konu almaktadır.

İnsanın hata olduğunu bilmesine rağmen yapmaya devam ettiği davranışlarının aktarımı ile kurgulanan roman "Kalpteki nefret kalpteki acıdan hafif midir." sorusuna cevap aratıyor.

Arka Kapak

Birini sevince hayat cennet de olur cehennem de.

"... Aliço Meryem'i içeri itip kapıyı kapattı ve ay dışarıda kaldı, yıldızlar dışarıda kaldı, ay ışığı da dışarıda kaldı. Kırık dökük kaldırımlar, tozlu yollar, iğde kokan hava, otların arasında bitmiş kır çiçekleri... Hepsi dışarıda kaldı. Ağustosböcekleri, tembel tembel hışırdayan yapraklar ve o gece usul esen poyraz, onlar da dışarıda kaldı."

İnsanın yapmadan duramayacağı hatalar vardı. Tıpkı sevmeden duramayacağı insanlar olduğu gibi. Bizi biz yapan şeylerdi bunlar. Meryem'i Meryem yapan da, Aliço'yu hayatının hatası olarak seçmesiydi.

7 Ağustos 2015 Cuma

Dünyamızı Nasıl Değiştiririz

Kişisel gelişim kitaplarının genelinin aksine farklı bir bakış açısı ile okurunu karşılayan Dünyamızı Nasıl Değiştiririz, John Paul Flintoff'un, Hayat Okulu Kitapları kategorisinden faydalanarak para, akıl sağlığı, iş yaşamı, teknoloji vb. konuları ele almaktadır.
The School of Life (Hayat Okulu) Londra'da Alain de Botton öncülüğünde "gündelik yaşam için parlak fikirler" sloganıyla yola çıkmış, iş hayatından mutluluğa, felsefeden sosyalleşmeye, cinsellikten psikolojiye çeşitli konularda seminerlerin verildiği ve sıradışı aktivitelerin gerçekleştirildiği bir kuruluştur.
Farkındalığını arttırmak isteyen her bireyin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünmekteyim.

Arka Kapak
Dünyada nasıl bir fark yaratabilirsiniz?

Hepimiz daha iyi bir dünyada yaşamak isteriz ama bazen bir fark yaratacak güce ya da etkiye sahip değilmişiz gibi gelir. John-Paul Flintoff toplumların, kuşaklar boyunca benimsemediği bir şeyi değiştirebileceğine inanan bireyler tarafından dönüştürüldüğünü hatırlatıyor. Tarihten, siyasetten ve modern kültürden yenilikçi anlayışları biraraya getiren bu kitap, sizi atalet ve kayıtsızlığın üstesinden gelme cesaretiyle donatacak, en büyük endişelerinizi tanımanıza yardımcı olacak ve değişime doğru atacağınız o ilk önemli adımı teşvik edecek.

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Konstantiniyye Oteli

Zülfü Livaneli'nin yıllara yayılan, yıllarla beslenen, zenginleşen deneyim ve gözlemlerinden yola çıkarak yazdığı şaheserlerden biri Konstantiniyye Oteli. Yazar bu romanında, zengin bir insan panoramasıyla İstanbul'un derinliklerine inerken şehrin büyülü, ama bir o kadar da acımasız atmosferiyle buluşturduğu okuru sıra dışı yolculuğa çıkarıyor. Konstantiniyye otelinin açılış günü ile başlayan roman, karakterlerinin özel hayatları ve ilgi çekici bir olay örgüsü ile okuyucuya aktarılıyor.



Arka Kapak
2014 yılı Aralık ayının son günleri… Yedi yıldızlı Konstantiniyye Oteli'nin açılış günü ve erken bir yılbaşı kutlaması… İstanbul'un seçkin, kalburüstü simaları, Sultanahmet'teki eski Bizans sarayının kalıntıları üzerine yapılan otelde bir araya geliyor. Aralarında kimler yok ki? Politikacılar, belediye başkanları, Amerikan büyükelçisi, Fener Rum patriği, ünlü gazeteciler, gazete patronları, televizyon "yıldızlar"ı, eski ve yeni zenginler, büyük işadamları…

İstanbul'un yüzlerce yıldır yeraltında yatan ölüleri de davete çağrılmadıkları halde arzı endam etmekte sakınca görmeyip bu cümbüşe dahil oluyorlar. Ve elbette, bir otelin olmazsa olmaz çalışanları, garsonları, komileri, güvenlik görevlileri…

Velhasıl Konstantiniyye Oteli, aslında binlerce yıllık koskoca bir şehir olarak çıkıyor karşımıza. Değişen, dönüşen, ama barındırdığı şiddet nedense aynı kalan bir şehir…

12 Temmuz 2015 Pazar

Daha Kaliteli Bir Yaşam

Kitap, Dale Carnegie & Associates'e 22 yıl boyunca danışmanlık yapmış ve şirket tarafından Dale Carnegie'nin, Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı isimli kitabını düzenlemesi ve güncelleştirmesi için seçilmiş Dr.Arthur Pell tarafından derlenmiş ve düzenlenmiştir.
Kitap, Dale Carnegie'in sosyal yaşam sanatını okuyucularına aktarmaya çalıştığı ilkerlerini içerisinde örnek uygulamalar ile barındıran ve daha kaliteli bir yaşamın anahtarını sunan bir içeriğe sahiptir.



Dale Carnegie'nin İlkeleri
Daha Arkadaş Canlısı Biri Olmak
  1. Eleştirmeyin, suçlamayın ya da yakınmayın.
  2. Kişileri dürüstçe ve içtenlikle değerlendirin.
  3. Başkalarında güçlü heves uyandırın.
  4. Diğer insanlarla gerçekten ilgilenin.
  5. Gülümseyin.
  6. Bir kişinin isminin, hangi dilde olursa olsun, onun için en tatlı ses olduğunu unutmayın.
  7. İyi bir dinleyici olun. Diğerlerini, kendileri hakkında konuşmaları için cesaretlendirin.
  8. Başkalarının ilgi alanları ile ilgili konuşun.
  9. Başkalarının kendilerini önemli hissetmelerini sağlayın ve bunu içtenlikle yapın.
  10. Bir tartışmadan kazançlı çıkmanın en iyi yolu, ondan kaçınmaktır.
  11. Başkalarının düşüncelerine saygı gösterin. Kimseye yanıldığını söylemeyin.
  12. Siz yanılıyorsanız, bunu hemen kabul edin.
  13. Herkese dostça yaklaşın.
  14. Karşınızdaki kişinin hemen "evet" demesini sağlayın.
  15. Konuşmanın büyük bir bölümünü karşınızdaki kişinin yapmasına izin verin.
  16. Karşınızdakinin, fikrin kendisinden çıktığını düşünmesine izin verin.
  17. Olayları başkalarının bakış açısından görmeyi dürüst bir şekilde deneyin.
  18. Başkalarının düşüncelerine ve isteklerine karşı anlayışlı olun.
  19. Asil isteklere sahip olun.
  20. Düşüncelerinizi genişletin.
  21. Meydan okuyun.
  22. Konuşmalarınıza övgü dolu ve dürüst bir değerlendirme ile başlayın.
  23. İnsanların yanlışlarına dolaylı olarak dikkat çekin.
  24. Karşınızdaki kişinin yanlışlarını eleştirmeden önce kendi yanlışlarınızdan söz edin.
  25. Doğrudan emir vermek yerine sorular sorun.
  26. Karşınızdakinin başını dik tutmasına izin verin.
  27. En küçüğü de dahil olmak üzere tüm gelişmeleri övün. Beğenilerinizde içten, övgülerinizde cömert olun.
  28. Karşınızdakine, ulaşmak için yaşayacağı bir şöhret verin.
  29. Cesaretlendirme yöntemini kullanın. Yanlışın kolay düzeltilebilir gibi görünmesini sağlayın.
  30. Karşınızdakinin, önerdiğiniz şeyi yapmaktan mutlu olmasını sağlayın.
  31. Endişe alışkanlığı sizi yenmeden siz onu yenin.
  32. Kendinizi meşgul edin.
  33. Önemsiz şeyler için sızlanmayın.
  34. Endişelenmeyi yasaklamak için Ortalamalar Yasasını kullanın.
  35. Kaçınılmazla işbirliği yapın.
  36. Bir şeyin endişelenmeye ne kadar değer olduğuna karar verin ve daha fazla endişelenmekten kaçının.
  37. Geçmiş konusunda endişelenmeyin.
  38. Huzur ve mutluluk getirecek zihinsel bir tutum geliştirin.
  39. Zihninizi huzur, cesaret, sağlık ve umut dolu düşüncelerle doldurun.
  40. Düşmanlarınızdan intikam almaya çalışmayın.
  41. Nankörlüğe hazırlıklı olun. 
  42. Sorunlarınızı değil sahip olduğunuz nimetleri sayın.
  43. Başkalarını taklit etmeyin.
  44. Kayıplarınızdan ders alın.
  45. Başkaları için mutluluklar yaratın.
 Endişenin Üstesinden Gelmenin Prensipleri
  1. Günü yaşayın.
  2. Sorunlarla başa çıkmanın yollarını araştırın.
  3. Kendinize sorun: "En kötüsü ne olabilir."
  4. En kötüsünü kabullenmeye hazırlanın.
  5. En kötüsünü iyileştirmeye çalışın.
  6. Sağlığınız açısından endişenin karşılığı olarak ödeyeceğiniz büyük bedeli kendinize hatırlatın.
Endişeyi Çözümlemenin Temel Teknikleri
  1. Tüm gerçekleri toparlayın.
  2. Tüm gerçekleri tartın, sonra bir karara varın.
  3. Karara vardığınızda, harekete geçin!
  4. Kendinize şu soruları sorun ve yazarak yanıtlayın:
  • Sorun nedir?
  • Sorunun kaynakları nelerdir?
  • Olası çözümler nelerdir?
  • En iyi olası çözüm nedir? 
Arka Kapak
Hayata karşı tutumunuz nasıl?

Günlük rutin dışında hevesinizi mi kaybettiniz?

Yoksa hedeflerinizi ve hayallerinizi bir kenara mı attınız?

Haydi! Daha kaliteli bir hayat için özgüveninizi geri kazanın ve başarılı olmaktan korkmayın!

Dale Carnegie'nin ilkelerinden yola çıkılarak derlenen bu kitap sayesinde, hayatınızı anlamlı ve heyecanlı kılmanın imkansız olmadığını göreceksiniz.

15 Mayıs 2015 Cuma

Hayata Yoculuk

Hasan Söylemez, büyük bir cesaret örneği ile herkesin yapmak isteyipde yapamadığı bir maceraya atılmış ve yaşadıklarını, gördüklerini, öğrendiklerini okur ile buluşturmak için kitaplaştırmış. Kitapla birlikte keyifli saatler sizleri bekliyor... 

Arka Kapak
İnsan, insana ve tabiata dokundukça insan kalır!

Hakiki yolculuk, gittiğin yerlere harita üzerinde çarpı işareti atmak değil, o çarpı işaretlerini ruhundaki yaralara yara bandı yapmaktır.


O öyle yaptı. Gitti, hamdı, pişti! Hem iyileşti, hem iyileştirdi!

Hasan Söylemez, banka kartlarını kırdı, cebindeki son parayı çocuklara dağıttı, bisikletle 8 ayda 10 bin kilometre yaparak Türkiye'yi dolaştı. Herkes hayallerini gerçekleştirememeyi parasızlığa bağlar, o, kafalarda örülen para duvarını yıkarak önceliğin para olmadığını kanıtladı! Ve şimdi film gibi bu yolculuk kitaplaştırıldı...

Hayata Yolculuk sevgi, dayanışma, paylaşım, vefa ve umut üzerine bir 'iç' gezi kitabı. İnsanlığın ölmediği yerde, Anadolu'da geçiyor. Her şeyi bırakıp gitmek isteyenlere, gerçek hayatın gökdelenlerden uzakta olduğuna inananlara cesaret veriyor. Yolculara şöyle fısıldıyor: "Yolunuzu kaybetmemenin tek yolu ruha dokunmaktır; kendinizin, insanların ve tabiatın ruhuna..."

Şimdi tüm kişisel gelişim kitaplarını bir tarafa bırakın, sadece yola çıkın. Farkı anlayacaksınız!

23 Nisan 2015 Perşembe

Bu Roman O Kız Okusun Diye Yazıldı

Televizyon program yapımcısı, sosyolog ve siyasetçi kimliklerinin yanında ödüllü bir romancı olan Enver Aysever'in okuduğum ilk kitabıdır 'Bu Roman O Kız Okusun Diye Yazıldı'. Hüzünlü bir aşk hikayesi siyaset, darbeler, ırk ayrılıkları ile birlikte okuyucuyu uzun soluklu bir serüvene çekmektedir.
Özet
Yunus Nadi Roman Ödüllü yazar Enver Aysever’in yeni romanı geçtiğimiz haftalarda çıktı. İstanbul’un çeşitli semtlerinde geçen, dönemin olaylarını konu alan bir roman. Bu romanda neler yok ki… 12 Eylül Darbesi, arabeskin çıkışı ve magazinin hayata girmesi, darbeler, dağa çıkanlar, ölenler vurulanlar ve hatta Cumartesi Anneleri… Mekan olarak sadece kahramanların yaşadıkları yer Göztepe değil, Kadıköy, Nişantaşı, Beyoğlu, Büyükada fon olarak kullanılmış. Bu bilgilere bakarak dönemsel bir roman diye düşünmeyin sakın. Bu bir aşk romanı. Hem de yasaklı bir aşk romanı. Bal Gözlü Yahudi Kız Eda/Rita ve adını öğrenemediğimiz kahramanımız Kahraman Pardösülü Çocuğun yasadışı aşkı…
“İstanbul’a yağmur yağıyordu. Bu bir aşk romanı girişi için uygun cümle kuruldu.” diye başlıyor roman. Kahramanımız Kahverengi Pardösülü Adam Nişantaşı sokaklarında yürüyordur. Boynunun hemen yanında, sol omzunda bir yumru olduğunu fark eder. Doktor kuzenine gider. İşte buraya geliş amacı da budur. Bunun bir kanser türü olduğunu ve yakında öleceğini öğrenir. İşte bu dakikadan sonra yaşadığını fark ettiğini anladığı ana, aşık olduğu zamana döner. Göztepe’de ailesiyle beraber oturuyorlardır. Otobüs beklediği zamanlar bir kızı fark eder. Kız devamlı iştahlı bir şekilde sigara içiyordur. Kızdan çok etkilenir. Keman taşıdığını fark ettiği bir gün gitarıyla beraber cesaret ederek kızla konuşmaya çalışır. Hayranı olduğu şair Cemal Süreya’nın şiir kitabını da yanına alarak ondan cesaret alır. İşte o konuşma hayatının dönüm noktası olur. Hafta sonları otellerde çaldıklarından bahseder. Böylece her şey başlamış olur. Beyoğlu’nun barlarında beraber müzik programı yapmaya başlarlar. Ama Kahverengi Pardösülü Çocuk bir türlü kıza açılmaya cesaret edemez. İçin için aşk ateşiyle kavruluyordur aslında. Artık hüzünlüdür hayat onun için. Aklını kullanamaz, kalbiyle hareket ediyordur. Bir gün kavga çıkar barda. Kahramanımız çocuğa biri vurunca devrilir ve kendini yerde bulur, bayılır. Eda buna o kadar çok üzülür ki, ona karşı hissettiği duygular değişmeye başlar. Artık aralarındaki platonik bir aşk değil, delicesine birbirini arzulayan, çılgınlar gibi birbirlerine bağımlı bir sevdaya dönüşür. Ancak Rita’nın içi rahat değildir. Ailesinin bu ilişkiye karşı çıkacaklarından adı gibi emindir. Evde Rita dışarıda Eda olan bu kız her şeyin farkındadır. Azınlıktır çünkü onlar. Diğerleri gibi değildir. Örfleri, adetleri asla kendi ırklarından, kendi dinlerinden olmayan biriyle evlenmelerine hatta flört dahi etmelerine izin vermez. Katiyen yasaktır. Öyle de olmuştur. Gençler birbirlerine o kadar çok aşık olmuşlardır ki karar vermiştir Rita. Kendini tamamıyla aşkına sunacak, ilki o olacaktır. Seher adında gecekondu mahallesinde yaşayan Eda’nın bir arkadaşı vardır. Eda o kadar çok sever ki Seher’i ve kızı Mine’yi, bütün sırlarını ona anlatır. Sevgilisini onunla tanıştırır. Bir gün Seher’in evinde beraber olurlar ve Eda masumiyetini sevgilisine sunmuştur. Yalnız, aileler duyduğunda kıyamet kopar, her iki aile de darmaduman olur. Tek çare kızlarını eve hapsetmektir. Artık üniversiteye kızlarını bir aile dostları Ari diye biri götürür. Aslında kızlarının arasının olmasını istedikleri biridir. Çünkü kendi ırkından ve Yahudi’dir. Bir gün kahverengi pardösülü çocuk ve arkadaşı bir plan yapıp kızı kaçırırlar, Büyükada’ya giderler. Levy Pansiyon’da aşıklar yine baş başa bir gece geçirir. Rita’nın ailesi artık durumun dayanılmaz vaziyette olduğunu anlar ve kimseye haber vermeden taşınırlar. Kızlarını da yurtdışına İsrail’de üniversite okutmaya sonra da Amerika’da akrabalarının yanına göndermeye karar verirler. Aşıklar bir daha görüşemezler. Sadece Seher’in arada taşıdığı mektuplar dışında. Eda hamile kalmıştır, çok mutlu olur. Aşkından bir parça taşımaktadır, fakat aile öğrenir ve zorla bebeği aldırmaya zorlarlar. Sonra sessizlik dönemi başlar. Gencimiz üniversiteyi bitirir, hoca olur. Sayısız kadınlar girer hayatına. Eda’sını hiç unutmaz. Seher’le görüştüğü halde hiç ondan bahsetmez. Ama şuanda durum farklıdır. Ölecektir ve son kez vedalaşmak için Seher’den bir ipucu ister. Tahmin ettiği gibi Seher Rita’yla görüşüyordur. O da deli gibi merak ettiği halde hiçbir şekilde haber vermemesini rica eder, çünkü ailesinin ona bir şey yapmasından korkar. Seher yabancı kodlu bir numara verir. “Çeviriyorsun, pıt diye düşüyor yüreğe. Buna dayanabilir miyim, emin değilim..” diye düşünür. Son kez bir Cemal Süreya şiiriyle bitirir:
“Yaralı avuçlarım, Güvercinlerin ayak izleri kanıyor…”
Kahverengi Pardösülü Adam ( artık koca bir adam olmuştur) ölümsüz aşkı Bal Gözlü Kız Eda’yı arayıp vedalaştı mı bilmiyoruz… Ama şunu biliyoruz ki, aşklar töreye mahkum olmasın, artık özgür olsun…
Arka Kapak
İstanbullu bir aşk bizim yaşadığımız
Bal renkli gözlü, rüzgârla gelen kız
Pardösüm uçurtma olmuş, ayaklarımı yerden keser
İlk şiirler söylenmeden içimde büyür keder.

Dans eden hayaline bakıyorum penceremde
Yıldızlara bulandım, yaralı sözler bu gece
Ses vermek için sana çırpınır bir haldeyim
Nefesim tükendi artık, aşk için acemiyim.

Ayrılık sözleri yakışmaz İstanbullu aşka
Seni bana getirdi dizelerle Cemal Süreya
Bu mektup o kız okusun diye yazıldı
Bu şarkı o kız söylesin diye yapıldı.

3 Nisan 2015 Cuma

Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım

Paulo Coelho, bu romanında Tanrı'nın kadın yüzünü keşfediyor. Mucizevi bir üne sahip, kendini dine adamış bir erkek ve onun aşkını isteyen, bu aşkı Tanrı'yla bile paylaşmaya razı olmayan bir kadın: Pilar. Güçlü, ayakları sağlam basan bir kadın olan Pilar, çocukluk yıllarında yakın arkadaş olduğu bir erkekle on bir yıl sonra bir konferansta karşılaşır, onun büyüsüne yeniden kapılır. Oysa adam onun duygularını paylaşsa da karar verememekte, arzularını özgür bırakamamaktadır. Birlikte çıktıkları bu yolculuk, Pilar'ın kalbini farklı deneyimlere açar. Farklı bir tutkunun hikayesi olan kitap okunmaya ve paylaşmaya değer...
Arka Kapak
'Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum, Ağladım', yazarın Türkçe'deki ikinci kitabı. Bu kitap, bir tutkunun, bir aşkın öyküsü. Öyle bir aşk ki, bir kadınla bir erkek arasındaki tutkunun, giderek bir sonsuzluk tutkusuna dönüştüğünü görüyoruz. 'Paulo Coelho', gerçekle gerçeküstünü, ülkesinin mitolojisinden yararlanarak bütünleştirebilen ilginç bir yazar; bu romanında, dünyanın gizlerini içinde taşıyan bir aşkın öyküsünü dile getiriyor. Yirmi üç dile çevrilen ve dünyada 2,5 milyon okurla buluşan bu romanın da 'Simyacı' gibi sevilerek okunacağını umuyoruz.

1 Mart 2015 Pazar

Romeo e Giulietta

Shakespeare’in 420 yıl önceki hayali, bugünün hayal gücüyle İstanbul'da izleyicileri ile buluştu... İzleme fırsatı bulduğum muhteşem bir görsel şölen ile yansıtılan hikaye izleyenlerine hafızalardan silinmeyecek bir 3 saat yaşattı...


Tanıtım Yazısı
Sonsuz aşkın müzikle dansı...

Cesur bir prodüktör, çılgın bir yönetmen ve 45 eşsiz oyuncu, dansçı ve akrobat; Shakespeare'in o günlerde hayal bile edemeyeceği 3 boyutlu dijital bir sahnede bu unutulmaz hikayeye yeniden hayat veriyor.

İtalya'da 8 ay gibi kısa bir sürede 400 bin kişiyi büyüleyen Romeo e Giulietta, Ama e Cambia il Mondo 270'ten fazla benzersiz kostüm, 23 sahne değişimi ve üstün teknolojik altyapısıyla İstanbullu sanatseverlere bugüne kadar yaşamadıkları bir deneyim yaşatmak için geliyor.

İtalya'da gelmiş geçmiş en görkemli gösteri olarak adlandırılan bu muhteşem şov, 21 Şubat'ta Zorlu Center PSM’de perdelerini açıyor.

Aşkla Değişir Dünya

Verona'nın iki soylu ailesi, Montegue ve Capuleti'lerin ölümcül nefretleri iki gencin ilk görüşte başlayan ve kaderlerini mühürleyecek olan aşkına engel olamaz. Aşıkların trajik intiharıyla ölüm aşkı ebediyete yüceltirken, düşman aileleri vicdan azabıyla tüketir.

Shakespeare'in eserinde aşk, insani bir tecrübeden tüm evreni içine alacak evrensel bir boyuta taşınıyor. Shakespeare, karanlığın ve ışığın üzerinde duruyor.

Romeo e Giulietta, Ama e Cambia il Mondo'da müzik, hikayeyi yeniden yaratıyor. Her özgün yorumunda olduğu gibi klasik eserin özüne hem saygı duyuyor hem ihanet ediyor.

Çatışmaları aydınlatan, tutkuları gizleyen ışık bu özgün yorumda bize müzikle dönüyor ve kötülüğün renklerini güçle doldururken, iyiliğin çerçevesini yumuşak tonlarla çiziyor.

Müzikler ve ritim kimi zaman deliliği, kimi zaman ahlakın terk edilişini simgeliyor. Aşk resmedilirken ise bunun aksine iki aşığın tutkusunun, sonsuz bekleyişinin ve çektikleri işkencenin altını çiziyor.

Yazan:
William Shakespeare
Yapımcı:
David Zard
Müzik:
Gérard Presgurvic
İtalyanca Uyarlama:
Vincenzo Incenzo
Yönetmen:
Giuliano Peparini