25 Nisan 2021 Pazar

Göğü Delen Adam

 

Eric Scheurmann'ın kabile reisi Tuiavii'nin konuşması olarak sunduğu eşsiz kitabı. Yazar okuyucusunu, "Papalagi'yi okumak yetmez. Bizim içimizde küllenmiş olan duygularımızı yeniden canlandırmayı da öğrenmemiz gerekiyor." cümleleri ile karşılıyor. 

Papalagi'nin etini örtmesi, çeşit çeşit kılıfları ve örtülerine dair, taştan kutular, taş yarıklar, yine taştan adalar ve bunların arasında kalanlara dair, yuvarlak metal ve ağır kağıda dair, Papalagi'nin "şey"leri onu yoksullaştırıyor, Papalagi'nin hiç zamanı yok, Büyük Ruh makineden daha güçlü, Papalagi'nin mesleklerine ve onun içinde yolunu kaybetmesine dair, Yalancı yaşamlar mekanı ve bir sürü kağıda dair, Düşünmenin ölümcül hastalığı, Papalagi, bizi kendi karanlığına çekmek istiyor, bölümlerinden oluşmaktadır. 

Arka Kapak

Papalagi denince “beyazlar” ya da “yabancılar” anlaşılır, ama sözcüğü sözcüğüne çevrilirse “göğü delen” anlamına gelir.

Samoa’ya ilk misyoner, bir yelkenliyle gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği bir delik. O, göğü delip geçmişti.

Yüzyılımızın başlarında yayımlanan Göğü Delen Adam bugün artık bir yeşil klasiği olarak okunurken, başlığının kaynaklandığı şiirsel metafor, bir de düz anlam içermeye başlıyor; çünkü Papalagi sonunda göğü gerçekten delmeyi başardı, “ozon deliğinin” içinden ne tür bir yelkenlinin çıkageleceğiniyse zaman gösterecek.

-Ahmet Güngören, Çerçeve-


Teknolojinin günlük yaşamımıza getirdiği açmazlar her gün dünyamızda yeni “handikap”ların kapılarını aralamıyor mu? Birincisi bu “handikap”ları yalın, süssüz bir dille anlattığı için önemli Göğü Delen Adam. Uygarlığımızın bu karmaşasında yönelttiği acımasız okların hedefini bulması açısından önemli. Basit de olsa eleştirisini haklı gerekçelere dayandırması açısından önemli. İkincisi, bize pek az bildiğimiz dünyaların ufkunu açmasından önemli.

-Refik Durbaş, Milliyet Sanat-


Sadece keyif için değil, üniversitede sosyoloji, antropoloji derslerinde ve hatta liselerde sosyal bilgiler derslerinde bile okutulabilir. (...) Gerçek bir Samoalının gözleriyle Batı’yı görmek, insanın ufkunu çok genişleten, yorumlara yepyeni boyutlar kazandıran bir süreç.

-Semra Somersan, Cumhuriyet-

24 Nisan 2021 Cumartesi

Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz

 

Ocean Vuong'un yirmili yaşlarda bir oğulun okuma yazma bilmeyen annesine hitaben yazdığı mektup-roman türleri arasında değerlendirebilecek ilk kitabı.

Beden, dil, hikâye, kelime, insan, ülke, yazı türleri, yazar olmak, kültür, ırk, erkeklik, renkler, ışık, onaylanma arzusu, toplumsal cinsiyet rolleri, sınırlar, şiddet, sınıf, nesiller, ölüm, cinsellik, sonsuzluk ve imgeler arasında ateşten bir yumak gibi uçurumlardan aşağıya doğru sarmallar halinde yuvarlanıyor. Coşkulu bir nehirde akıntıyla birlikte sürüklenirken, sağlam bir yere tutunmak isteyen okuru dilin sağaltıcı tesiriyle ekseninde tutuyor.

Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz üst üste yığılan hikâyeleri, şiir yarasıyla açılan duygusal katmanları, yeni dil ve form arayışıyla ilk romanını yazan genç şair Ocean Vuong için parıltılı bir başlangıç olmuş.

Arka Kapak

“Her kar tanesinin birbirinden farklı olduğunu söylerler, ama kar fırtınası hepimizin üstünü aynı şekilde örtüyor”

Şair Ocean Vuong, yirmili yaşlarında bir oğulun okuma yazma bilmeyen annesine hitaben yazdığı bir mektup formundaki ilk romanı Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz’de, Vietnamlı bir ailenin ırkçı şiddetin kol gezdiği beyaz Amerika’daki hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.

Bu geçmişe dönüşler ve sorularla dolu mektubun “Küçük Köpek” takma adlı yazarı, kendi kimliğini keşfetme macerasıyla ailesinin Vietnam Savaşı’nın damga vurduğu hikâyesini iç içe geçirirken, hayatının daha önce annesinden sakladığı taraflarını da paylaşıyor. Küçük Köpek’ten İngilizceyi yeni öğrenen bir çocukken okulda yaşadıklarını, mevsimlik işçi olarak tütün tarlalarında geçirdiği yazları, annesiyle çatışmalı ama sıcak ilişkisini, ilk aşkının yürek burkucu hikâyesini ve nasıl yavaş yavaş bir yazara dönüştüğünü dinlerken sadece günümüz Amerika’sının acımasız gerçekliğine değil, dilin iyileştirici, hatta kurtarıcı gücüne de tanıklık ediyoruz.

Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz, ırkçılık, sınıf, şiddet, erkeklik gibi meselelere şaşırtıcı bir cesaretle giren, unutulmaz bir roman. Kendi sesini bulan bir oğulun, sesini hiçbir zaman duyuramayacak annesine, sonunda, yazıyla ödediği borç.

11 Nisan 2021 Pazar

Öngörülemeyenler

Akan Abdula, Future Bright kurucusu ZMET iş ortağıdır. TEDx videolarını da izleyebileceğiniz yazar, okurlarını algoritmaların yarattığı dünyanın yatıştırıcısı değil, tepki göstereni olmaya teşvik ediyor.
Dört bölümden oluşan kitap, çember, devrim, Türkiye'nin örtülü hafızası ve öngörülemeyenler başlıklarını içermektedir.
Yazarın rejimlerle açılan çemberi, algoritmik dünyanın ruhlarımızı nasıl odalara sıkıştırdığı düşüncesi ile devam ediyor. Bütün bunların sonuçlarının yeni bir çağı oluşturacağı fikri ile derin düşüncelere daldığınız bir serüvenin içerisine çekiliyorsunuz. 
Verilmesi gereken mücadele daha empatik bir uygarlık için, biyolojik ve bilişsel bilimleri anlayarak, bilinçle çalışmayı gerektiriyor. 
Arka Kapak
Akan Abdula, 80’lerin totaliter Yugoslavya’sında soğuk ve zorba bir apartman blokunda başlayan çocukluğunun, Noel Baba’nın kucağından atılmasıyla sonsuza dek dönüşen hayatının zorlu ve lirik öyküsünü anlatıyor. Rejimin coğrafyadan da sert olduğu o yıllarda yaşananlarla şimdi sözde özgürlükler vaat eden yeni çağa girerken başımıza gelecekler arasındaki korkunç benzerliği gözler önüne seriyor.
Gerçeklik ötesi çağının tutsaklarına, yalanlardan gerçeklik üreten teknolojik sistemlerin kurbanlarına, yani bizlere, erdemlerin ve hakikatin peşine düşmenin, tutsak eden çemberler karşısında öngörülemez olmanın yollarını anlatıyor.
Elinizde tuttuğunuz kitap, bir otobiyografi ya da yakın tarih metni değil, düpedüz bir teknoloji kitabıdır. Teknolojinin sert yüzüne karşı atılmış cesur bir çığlıktır. Çünkü gerçekler ve özgürlükler her zaman korkulardan büyüktür.
Gerçekler korkulardan daha büyük olmalıdır.
Oyunu bozun.
Öngörülemez olun.
Bu kitapta artık adı olmayan yitik bir ülkenin çarpıtılmış gerçeklerle yönetilen topraklarında büyüyen bir çocuğun hikâyesini okuyacaksınız. Hiç bitmeyen bir döngünün, sürekli kendisini tamamlayan bir çemberin içinde tutsak olduğunu fark eden bir çocuk...
Bir çocuğu kurtarmak için mısır tarlalarında başlayan sıkı bir koşu bu.

6 Nisan 2021 Salı

Yeni Bilim: Bağlantısallık Yeni Kültür: Yaşamdaşlık

 

Prof.Dr. Türker Kılıç; beyin cerrahisi profesörüdür. İnsan Konnektom Projesinin paylaşıldığı kitapta, insan beynine ait yapısal bağlantısallıkla birlikte fonksiyonel bağlantısallığın da haritalandırılmasının hedeflendiği ifade edilmektedir.

Yazar, insan konnektom projesi neden önemli, beyin-zihin arasındaki ilişki, nörobilim ve gelecek, bireysellikten yaşamdaşlığa, yaşamdaşlık kültürünün yaratılmasında mekanın ve bilimin yeri vb. sorulara yanıtlar aradığı bilimsel çalışmalarını okuyucuları ile paylaşmaktadır.

"İnsanoğlu 'evren' dediğimiz 'bütünün' zaman ve uzay ile sınırlanmış bir parçasıdır. Kendi düşünce ve duygularını sanki bütünün geri kalanından ayrışmış gibi yaşar, bu bilincin ona oynadığı bir çeşit optik illüzyondur." Albert Einstein

"Nasıl göreceğinizi öğrenirseniz, her şeyin birbiri ile nasıl bağlantılı olduğunu anlayacaksınız." Leonardo da Vinci

"...Bütün, yalnızca, kendi gelişim süreciyle tamlığına ulaşan doğal özdür." "Zihin Fenomenolojisi", Hegel  

Arka Kapak

Türker Kılıç, bana göre bir “kozmos cerrahı” ve bu ifade herhangi bir anlamda metafor içermiyor! “Beyin” [mucizevi ama asla mucize değil!] bu dünyanın özel bir eseri ve onu üreten gerçekliğin bütün izlerini kendinde saklıyor ve sürekli yeniliyor. Yazar -bizim beyin dediğimizbu eserle öylesine hemhâl olmuş ki izleri titizce sürüyor ve karşımıza çıkan eşsiz tablonun bize nasıl bir yaşam tarzı fısıldadığını anlatıyor. Bilgi, beceri, sezgi ve bilgelik elbirliği yapmış! Sahiden önemli bir kitap

Prof. Dr. Çetin Balanuye (Ekim 2020)

Beyni düşünmek ve yazmak, beyin cerrahisi kadar zordur; o inanılmazlık, içinde kaybolma, düşünceleri bilime bağlayamama riskini taşır. Türker’in bunu yapabilme ihtimali var, başından beri beyin bilimi, beyin cerrahisi ile birlikte başarıyla yürüttü.

Prof. Dr. Yücel Kanpolat (Aralık 2014)

Türker’i öğrenciliğinden beri tanırım. Çok iyi bir öğrenciydi, çok iyi bir cerrah oldu, çok iyi bir bilim insanı oldu, çok iyi bir eğitimci oldu. Bugün öğrendiklerimden anlıyorum ki iyi de bir bilim anlatıcısı da olacak. Düşünceme göre bir bilim insanı için, en önemli H-indeks’i öğrencisinin yaptıkları; Türker’in yaptıklarında benim de payım var ve bununla övünüyorum.

Prof. Dr. Tunçalp Özgen (Şubat 2019)

Bilim “bağlantısallık” kavramıyla, evrene ve doğaya ve insana yeni bir bakışla yaklaşıyor, kendi başına bir dünya olduğunu sanan insanlığın önüne de “yaşamdaşlık” kültürünü koyuyor. Yeni bilime göre, en yetkin bilgi işleme sistemi insan beyni değil yaşamın kendisi; biyolojik ve fiziksel her varlık muazzam bir bağlantısallık içinde var. Kainatın bir parçasıyız, bir ağacın ve yaprağın. Tüm toplumu ve dünyayı esir alan 5 mikron ölçeğinde bir virüs bile, insanın nereye ait olduğunu, insan – virüs arasındaki ilişkisi bilince çıkartıyor. Her gün elinde tuttuğu, iyileştirmeye ve anlamaya çalıştığı insan beyni, Prof. Dr. Türker Kılıç’ı, yeni bilimin Konnektom ve Yaşamdaşlık kavramının okyanusuna attı. Kılıç, uluslararası ve ulusal konferansları ve yazılarıyla, konunun evrensel önde gelen uzmanlarından oldu. Ve başta gençler olmak üzere hepimiz için Yaşamdaşlık’ı popüler bilim kitabına dönüştürmesi dileklerimizi sonunda gerçekleştirdi. Çok özgün ve bir ilk kitapla karşı karşıyayız. Bu sihirli kavramın, her şeyini yeniden tartıştığımız küresel düzenin insani ekonomik ve toplumsal olarak nasıl yeniden yapılanması gerektiği üzerine tartışmalara da ışık tutması dileğimizle...

Orhan Bursalı (Kasım 2020)

4 Nisan 2021 Pazar

Kuşların Felsefesi

 

Hayat öğretilerinin kuşların felsefesi ile metaforunu içeren kitap, etkileyici olduğu kadar bilgilendirici bir tema da içermektedir.

Kendindeki kırılganlığı kabul etmek ördek ile, denklik dersi kumru zihni ile, iyi alışkanlıklar sanatı kuşların tümü ile, yön bulma duyumuz denizçulluğu ve guguk kuşu ile, aile guguk kuşu ve kaz ahlakı ile, gerçek cesaret kartal ve kızıl gerdan ile, sevmek kumru şefkati ile, dünyanın güzelliği cennet kuşu ile, özgürlük kuş kafesi ile, sadakat çit sesleri ile, merak kızıl gerdan ile, seyahat denizkırlangıcı ile, hiyerarşi karga ve akbaba ile, mutluluk ispinoz ile, zeka serçe ile betimlenmektedir.

Arka Kapak

Yaşamın sağduyulu ustaları kuşların, doğallıkları ve hafiflikleriyle bize söyleyecekleri çok şey var. Yeter ki onlara kulak verelim.

Ömrünü kuşları izleyerek geçirmiş Fransız kuş bilimci Philippe J. Dubois ve filozof Élise Rousseau, kuşların yaşamlarından ilham almış yirmi iki küçük hayat dersi ile bizi –evrimin tepesinde olduğunu düşünerek kendini “dünyanın efendisi” ilan eden bizi!– önce kendimiz üzerine düşünmeye, sonra da kanatlarımızı açmaya davet ediyor.

15 dile çevrilen Kuşların Felsefesi’ni okurken kızıl gerdanın neden kartaldan daha cesur olduğunu, kuzey denizkırlangıcının bize “yola çıkmak” hakkında neler öğretebileceğini ve –yeşilbaş ve penguenin göstereceği üzere– sevmenin en iyi yolunun akıldan mı yoksa kalpten mi geçtiğini keşfedeceksiniz. Doğanın ritmini duymamızı sağlayan, hayatı nasıl yaşayabileceğimize dair taptaze bir bakış açısı kazandıran bir kitap bu.

“Nefis, büyülü, çarpıcı. Artık kuşları eskisi gibi görmem mümkün değil.” -Peter Wohlleben, Ağaçların Gizli Yaşamı’nın yazarı

3 Nisan 2021 Cumartesi

Bugün Kalan Hayatımın İlk Günü

Fransız çok satan kitapları bana samimi geliyor. Kitap kulübü okumalarımdan biri oldu. Kahramanın hayalini kurduğu hayatı, seçimleri ve farkındalıkları ile yönlendirdiği bir kurgusu var. Düşündüğünüz kadar yakın gerçekleştiremeyeceğiniz kadar uzak hissi yaratan ve sizi sorgulamalarla baş başa bırakan bir hikaye!

Arka Kapak

“Ruhunuzu besleyecek ve hatta hayatınızı kurtaracak bir hikâye!”

- Christine Michaud -

“Herkesin sahip olmak istediği şeylere sahibim ama hayatımdan memnun değilim, sence bu nasıl mümkün oluyor?”
“Eskiden ben de öyleydim: İstediğim her şeyi satın alma gücüm vardı, hayatım duygusal anlamda tatmin ediciydi ve sağlıklıydım. Ama bütün bunlara rağmen bir şeylerin yolunda gitmediğini hissediyordum. Ne olduğunu tam olarak bilemesem de kendimi bu dünyaya ait hissetmiyordum. Bu genel kasvet hâli beni rahatsız ediyordu. Özümü bulamıyordum.”
“Tıpkı benim gibi! Ben de aynı şeyleri hissediyorum. Mutluluklarım kısa sürüyor, bir şey yolunda gitmediğinde veya biriyle ters düştüğümde hemen mutsuz oluyorum, sürekli gergin hissediyorum… Ben de senin gibi değişmeyi çok isterdim. Ama nasıl?

Fransa’da Bestseller
100.000 Satış Rakamı
Amazon Puanı: 4.8/5

Maëlle her şeyi kontrol altında tutmaya çalışan, yoğun tempoda koşturmaktan kendi mutluluğunu önceliği yapmayı unutmuş, Parisli mutsuz bir kadındır. En yakın arkadaşı Romane ile buluştuğunda öğrendiği gerçek sonucunda bir seçim yapmak zorunda kalır ve ondan istenen uzun, zorlu bir yolculuğa çıkar. Böylece mutluluğa giden hikâyesi de başlamış olur. Tam da Tolstoy’un dediği gibi, “Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: Ya biri bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.”


Büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımızda hikâyenin sonuna gelip gelmediğimizi bilmiyoruz. Oysa bu elbette büyük bir maceranın da başlangıcı olabilir.

- Pema Chödrön -