20 Aralık 2016 Salı

Girişimcilik Öyküleri


ODTÜ Genç Girişimciler Topluluğu tarafından hazırlanan kitap Ali Sabancı, Bedriye Hülya, Emre Aydın, Emrehan Halıcı, Erdem Çenesiz, Fatih Ünal, Haluk Okutur, İbrahim Betil, İtila Tümer, Kaan Kayabalı, Muzaffer Çilek, Nasuh Mahruki, Nevzat Aydın, Serkan Ünsal, Şarık Tara, Tekin Acar, Vural Görener, Cankut Durgun, Murat Ersoy ve Süleyman Orakçıoğlu'nun girişimcilik öykülerini kendi anlatımlarıyla okuyucu ile buluşturmaktadır.
İş hayatına yeni başlayanlar, başlamak isteyenler, iş hayatının içerisinde olanlar ya da sadece başarı öykülerini okumak isteyenler, ODTÜ'lü gençlerden Girişimcilik Öyküleri herkes için bir rehber.
Kitap girişimcilik ekosisteminde yer almak isteyenlere ışık tutacak bir kaynak.

Arka Kapak
İşi cephede öğrenmem pederin bana yaptığı en büyük kıyakmış. Türkiye'de ilk MBA'li veznedar bendim herhalde. Ama müşterilerle birebir edindiğim bu deneyim, benim bankacılığın temellerini öğrenmemi sağladı. Ali Sabancı, Pegasus

Gençlik yılları kuralların ve alışıla gelmişliklerin daha kolay sorgulandığı zamanlardır. Bunu itici bir güce çevirip, bilinen iş yapma metotlarına bir meydan okuma gibi düşünerek, yenilikçiliğin peşine düşmek gerekir diye düşünüyorum. Erdem Çenesiz, Ece Holding

Zor hemen, imkansız biraz sonra. İtila Tümer, Tümer Mühendislik

Telif hakları vs. benim çok korktuğum konular değil açıkcası. Yani sonuçta, bu benim fikrim, bu işi en iyi ben yaparım çünkü en çok ben kafa yordum. İlk adımda "Onedio" nasıl para kazanacak diye blog bile yazdım ve bunu tweet'ledim, insanlarla paylaştım. Kaan Kayabalı, onedio.com

Başarısızlıklar olmuştur benim hayatımda da ufak tefek ama ben pes etmem. Pes etmek gibi bir adetim yoktur. Yani kafama bir şeyi bir kere takarım. Çok uzun düşünürüm... Nasuh Mahruki, AKUT

Ben hayatımda iş görüşmesine de gitmedim, mülakata da girmedim. "yemeksepeti" benim ilk işimdi zaten. Şimdi işe alımları yaparken her adayla mutlaka ben görüşüyorum. Nevzat Aydın, yemeksepeti.com

17 Aralık 2016 Cumartesi

Rotasız Seyyah


Kitabı ilk gördüğümde, Mehmet Genç'in gezdiği yerlere ait detaylı izlenimlerini (ne yenir, nerede kalınır, nereye gidilir vb.) paylaşmış olabileceğini düşünmüştüm. Yol hikayeleri, sadece anılarının okuyucuya aktarımını içermektedir. Zihninde ' bende Dünyayı gezmek istiyorum' fikri dolaşan herkesin mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum. Hayata rutinin dışında farklı bir gözle ve ideallerini gerçekleştirmek için herşeyi yaparım diyerek bakan herkese kitabı okumalarını şiddetle tavsiye ederim.

Arka Kapak

Dünyayı köşe bucak gezen, maceralarını internette yüz binlerin takip ettiği ve kısa zamanda bir internet fenomenine dönüşen Rotasız Seyyah Mehmet Genç, birbirinden ilginç, hüzünlü, komik ve yer yer gerilimli anılarını şimdi bir kitapta topluyor.

Son altı yıldır dünyayı gezmeye çalışıyorum. Eğer dokuz canım varsa, muhtemelen yollarda gelenler yüzünden birkaçını kaybettim. Ama gidilmeyen yerlere gitme ve gittiğim yerlerde yaşayan insanların fotoğraflarını çekme arzum hiç tükenmedi. Bu süre içinde yaşadığım iyi kötü olaylardan hep bir sebep sonuç ilişkisi çıkarttım. Hostellerde karşılaştığım, evlerine misafir olduğum, beraber gezdiğim yahut yolda tanıştığım insanlardan, elimden geldiğince bir şeyler öğrenmeye çabaladım. Rotasız seyahatlerim sırasında karşılaştığım, 1992 yılında her şeyini bırakıp Honduras'ın ufacık bir adasına yerleşen Alman gezgin Reiner'dan da hayata dair çok şey öğrendim. Cep telefonu, bilgisayarı ve televizyonu olmayan, interneti ise hiç kullanmayan Reiner'ın şu sözünü zihnime kazımdım:

"Parayla sağlığı, arkadaşlığı, gerçek bir gülüşü, mutluluğu ve iyi bir uykuyu satın alamazsın…" 

3 Aralık 2016 Cumartesi

Kadının Fenni

Feyza Altun'u 1 Kasım 2016'da Dijital Kadın Zirvesinde konuşmacı olduğu bir panelde tanıdım. Sahnede, feminizm erkek düşmanlığı değildir, illa ki erkeklerden nefret etmeyi gerektirmez diyen bir Avukat vardı. Panel bitiminde kitap imza standına gittim ve sempatik, kadınlara karşı aşırı duyarlı bir avukat/yazar ile tanıştım. Kitabında, kadınların yaşamdaki derdine tercüman olan bölümler, kadının yasayla imtihanına destek olan bölümler ve kadın haklarının savunucusu aktarımları mevcut. Kitap, içerisinde bulunan yasa açıklamaları ile de  kadınlar için bir kılavuz özelliği taşıyor.

Feminizm, Fransızca kökenli bir kelime olmakla birlikte Türk Dil Kurumu'nun tanımına göre, "Toplumda kadının haklarını çoğaltma, erkeğinkiler düzeyine çıkarma, eşitlik sağlama amacını güden düşünce akımı, kadın hareketidir."

Arka Kapak

"Hep başkalarınca üzerime vazife görülmeyen işlerle uğraşırken buldum kendimi. 'Sen mi kurtaracaksın?' diye dalga geçenler de oluyor, 'Sana mı kaldı?' diyenler de. Ben de, 'Evet bana kaldı,' diyorum. En azından pek çok insan gibi ikiyüzlü değilim. Doğrularımın peşinden koşuyorum. İçim rahat."

Doğrularının peşinden gitmekten asla vazgeçmeyen Avukat Feyza Altun Meriç, bir ilki gerçekleştirerek duruşmaya yedi aylık oğlu Ali Yiğit'le birlikte girdi. "Helal olsun," diyen de oldu, "Madem çocuğunu bırakacak kimsen yok, evinde otur o zaman," diyen de…

Feyza Altun Meriç Kadının Fenni kitabında genç bir kız olmanın, kadın olmanın, anne olmanın, çalışan kadın olmanın zorluklarını, güzelliklerini, tüm hallerini bütün çıplaklığıyla anlatıyor. Sırf "kadın" olduğu için susturulan, yok sayılan, söz alamayan kadınları da unutmuyor. "Hiçbir şeye alışmayın," diyor. Kadınların yaşadığı çarpıcı hikâyeleri okurken üzülecek, belki sinirleneceksiniz ama bir şeylerin de farkına varacaksınız. "Benim başıma gelmez," dediğiniz olaylarla karşı karşıya kaldığınızda ise Meriç'in bu kez avukat kimliğiyle karşınıza çıkıp size yol gösterdiğini göreceksiniz.

Feyza Altun Meriç, "Kadının fendi değil, kadının fenni erkeği yendi," diyor.

13 Kasım 2016 Pazar

Türkiye'de Genç Olmak

Yazar Bukle Ünaldı 17 yaşında bir genç. Kitabında mütevazı bir dille önce kendi mutluluğu, daha sonra ülkemize ve tüm dünyaya hizmet etmek için var olduğunu dile getiriyor. Geçmişteki bazı olayların geleceği daima tıkayacağının ve kırmızının mavi ile kesiştiği yerde mor olmamak için direneceğini ifade ediyor. Bir Türk genci olarak çevresine eleştirel bir gözle baktığını ve herkesin böyle bakması için elinden geleni yapacağını savunuyor. Kitap, insanlığımızı nerede düşürdük, yok artık, beşik, yetiştirilmek, gençlik nereye böyle, okuma(ma)k, hgs, ogs, kgs, icat çıkarmak, oynat uğur, Atatürk, bir yudum siyaset, hamurumuz, oysa biz..., bak, beğen, paylaş, nakış nakış kadın, Dünya'ya özür mektubu, benden söylemesi, uzun lafın kısası bölümlerinden oluşuyor.
Kitap, hep birlikte yaratıcılığın tüm imkanlarını kullanarak Dünya'ya güzellikler getirilebileceği cümlesi ile sona eriyor. Yaşıtlarına yol gösterici, büyüklerine gençlerin gözünden Dünya'yı değerleme imkanı yaratan keyifle okunabilecek bir kitap.

Arka Kapak

Dünya bu kadar kötü bir yer mi diye sorma bana. Ben de anlayamıyorum. Bir ömür yetmiyor zaten bu dünyanın işini anlamaya. Ben hep umutlu kalmak için şöyle düşünmeyi tercih ediyorum: "Dünya her türlü rengi barındıran muhteşem bir yer fakat maalesef insanlar renk körü." Dolayısıyla dünyayı değiştirmen mümkün değil kaldı ki dünya zaten yeterince kusursuz yaratılmış. Ancak insanlar kusurun ta kendisi ve sen bunu değiştirebilirsin.
...
"Nasıl mı yapacağız? Beraberce. Dünyayı bir çocuğun saf düşünceleriyle, yetişkinlerin mantığı arasında döndürebiliyor olacağız." İşte benim en güzel renklerle boyadığım hayallerimden bir tanesini okudunuz. İşte benim harikalar diyarımdaki eleştirel dünyama hoş geldiniz.

5 Kasım 2016 Cumartesi

Barış Makinesi

Kitap söyleşisinde tanıştım, Özgür Mumcu ve romanı ile. Yazarından imzali kitaplar ayrı bir zevkle okunuyor. Tekerlemeler ile başlayan roman, helal düello, şah mat, yarasalar haklıdır, kudretin kibri, vahşi kiraz, genç teğmen, ahmağın yardımı, bitmeyen saray, kadavranın ölümü, sirk mevlevisi, aslan mumyası, zamansız, müşkül mesele ve barış makinesi bölümlerinden oluşuyor. Dünyanın kalbi, canlıların kalbi, duyguları bir araya gelince barışa giden yolda hummalı bir çalışma gözler önüne seriliyor...

Arka Kapak

İnsanlık tarihinin en büyük icadı çalışacak mı?

'Barış makinesi evvela sinirlere, ruhlara, zihinlere tesir edecek, böylece harp makinelerine el sürmek kimsenin aklından dahi geçmeyecek.

Krallar, sultanlar, kraliçeler, tiranlar defedildikten sonra, bütün devletlerde ahali söz sahibi olacak.

İşte o gün bir makine dünyaya barışı getirecek.'

Mıknatıs dağının gölgesinde hür irade ve kaderin işbirliğiyle tanışan Arif Bey, Mösyö Pierre. Bir tekerlemenin tekerinde dünyayı kateden bitirim yetim Celal.

Aşk müptelası Dragan.
Duru zekâsı ve keskin güzelliğiyle Céline.
Sahir, Jean, Mösyö Komiser ve biz, hepimiz...

Filozoflar ve kâtipler, kibar hanımlar, mihraceler ve esirler, ateşi icat edenlerle atomu parçalayacak olanlar, ölülerini gömmeyi ilk akıl edenlerle İskenderiye Kütüphanesi'ni yakanlar, hiç aşı olmamışlar, bakirler ve seferlerde iskorbütten ölmüşler, bir geyiğin avına gidip de hiç dönmemişler...

Özgür Mumcu'dan topraklarımızda başlayıp sınır ötesine uzanan, tam zamanında bir ilk roman.

22 Ekim 2016 Cumartesi

Akıldışı Ama Öngörülebilir

Dan Ariely, kitabında kararlarımızı biçimlendiren gizli kuvvetleri aktarıyor. Olmaması gereken zamanda bile izafi olan şeyler, incilerin ve başka her şeyin fiyatı neden havalarda uçuyor, neden genellikle hiçbir şey ödemediğimizde çok fazla öderiz, neden bir şeyler yapmak bizi mutlu eder de onları yapmamız için bize para ödendiğinde mutlu olmayız, neden sıcak düşündüğümüzden daha sıcaktır, neden yapmak istediğimiz şeyi kendimize yaptıramayız,
neden sahip olduklarımıza fazla değer biçeriz, neden tercihler bizi asıl hedeflerimizden uzaklaştırır, neden zihin beklediğine sahip olur, neden 50 kuruşluk bir aspirin 1 kuruşluk bir aspirinin yapamadığını yapar, neden dürüst değiliz ve bu konuda ne yapabiliriz, neden nakit parayla iş görmek bizi daha dürüst yapar, davranışsal iktisat nedir ve bedava öğle yemekleri nerededir kitapta yer alan bölümlerin tanımlayıcı cümlelerini içermektedir.
Yazar, kitabının son sözünde şöyle söylemektedir. "İnsan davranışının bu kadar karmaşık, bu kadar tuhaf, bu kadar değişken olmasının evrenin mucizelerinden biri olduğu konusunda kafamda hiçbir soru işareti yok. Eğer içinizdeki Homer Simpsonları tüm kusurlarıyla ve acizlikleriyle bağrımıza basmayı öğrenebilir ve okullarımızı, sağlık planlarını, borsaları ve çevremizdeki her şeyi düzenlerken bunları hesaba katabilirsek, daha iyi bir dünya yaratabileceğimizden eminim. Davranışsal iktisadın asıl vaadi tam da budur."

Arka Kapak

Para hakkında nasıl düşünüyoruz?
Bankerlerin ekonomiyi gözden kaçırmasının nedeni neydi?
İnsanların bankalara aşırı borçlanmasının nedeni neydi?
Kararlarımızı yönlendiren akıldışı kuvvetler nelerdir?
Kendimizi ekonomik çıkmazlardan nasıl kurtarabiliriz?

New York Times ve Wall Street Journal listelerinde uzun süre birinci sırada yer alan Akıldışı Ama Öngörülebilir'in gözden geçirilmiş ve genişletilmiş bu baskısında, Duke Üniversitesi öğretim üyelerinden davranışsal iktisatçı Dan Ariely, hem mevcut ekonomik krizin temel nedenlerinden bazılarını hem de kararlarımızı şekillendiren gizli kuvvetleri araştırıyor.

Sıkça rastlanan olayları ve zekice deneyleri çığır açıcı analizlerle harmanlayan Ariely, beklentilerin, duyguların, sosyal normların ve gözle görülemeyen görünüşte mantıksız diğer kuvvetlerin akıl yürütme becerilerimizi nasıl çarpıttığını gösteriyor. Kişisel, ulusal ve küresel politikaları planlarken geleneksel iktisat teorilerine bel bağlamamızın tehlikeli olabileceğini açıklıyor. Bireysel ya da kurumsal olarak yaptığımız hatalar hiçbir zaman rasgele değildir ve bir araya geldiklerinde piyasada yıkıcı sonuçları olan bir etki oluşturabilirler. Bu sistematik ve öngörülebilir hataların sonuçları, ilk kez mevcut küresel ekonomik krizin ışığı altında açıklanıyor.

5 Ekim 2016 Çarşamba

Küçük Prens

Küçük Prens, Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupery tarafından yazılan ve 1943'te yayımlanan hikaye.
Eserde bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyası anlatılır. Özellikle Küçük Prens'in yurdundan ayrılıp altı ayrı gezegene yaptığı gezileri anlatan bölümlerde yetişkin yaşam biçimlerinin eleştrisi yapılmaktadır. Kralın gezegeni otorite tutkusunu, sanatçının gezegeni kendini beğenmişliği, sarhoşun gezegeni umutsuzluğu, işadamının gezegeni amaçsız sahip olma tutkusunu, fenercinin gezegeni sorgulamaksızın yerine getirilen görev duygusunu, coğrafyacının gezegeni ise bilimi kimin için yaptığını unutan bilim adamını sembolize eder.
Dünyanın en çok satılan ve okunan kitaplarından biri olan Küçük Prens her yaşta okunabilecek ve her yaşta farklı çıkarımlara sebep olabilecek eğitici ve öğretici bir eser.

Arka Kapak

"Hoşça git," dedi tilki. "Vereceğim sır çok basit:
İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir.
Gerçeğin mayası gözle görülmez.
" Küçük Prens unutmamak için tekrarladı:
"Gerçeğin mayası gözle görülmez."

11 Eylül 2016 Pazar

Tembellik Hakkı

Paul Lafargue, aşırı ölçüden çalışıldığında sanayinin yavaş geliştiğini ve ekonomistlere kulak verilmesi gerektiğini savunuyor. Kitap'da L.Reybaund'un "Çalışma yöntemlerinde devrim, genel olarak, el emeğine göre ayarlanır. İşçiler, yaptıkları işi düşük fiyata sağladıkları sürece, patronları bol bol onları şımartırlar, gördükleri işler daha pahalıya mal olunca da yüz vermezler onlara". çıkarımı ön plana çıkmaktadır. Tembellik hakkında sosyolojik analizlere dair bilgi edinilebilecek olan eser, Karl Max'ın mektupları ile sona ermektedir.

Arka Kapak

"Paul Lafargue, burjuvazinin iktidar olmasıyla birlikte, insanlığın kendini kaptırdığı 'ilerleme' çılgınlığıyla dalgasını geçiyor. Kitabı, yer yer bir kara mizah başyapıtı olarak da okumak mümkün." -Nokta- "Lafargue, denemelerinde kapitalist düzeni kıyasıya eleştiriyor, insanların tembellik hakkını savunuyor." -Cumhuriyet-"Yaşamlarının tamamını çalışarak geçiren insanların, bu çalışmalarının ne kadarı kendileri için? Çok azı olduğuna göre, 'Yaşasın Tembellik!'"-Tempo-"Günümüz çevrecilerinin şimdi fark ettiği gerçeği, çok önceden söylemişti Lafargue."-Sosyal Demokrat-"Komünist Manifesto"dan sonra, dünya dillerine en çok çevrilen sosyalizm klasiği. İçinde çalışma aşkı duyanlara lanet!

Korku Ruhu Kemirir


Stefan Zweig, 'Korku Ruhu Kemirir' aforizmalar ismini verdiği kitabında okuyucusuna yayınlanmış eserlerinden seçkiler sunmaktadır. Kitap; insan, toplum, kader, kuşak çatışmaları, ahlaki değerler, düşünsel dünya, özgürlük, toplumların tarihe katkıları, savaşlar, korku, farklı mezheplere ait sınırlar başlıklarını kapsayan alıntılar içermektedir.

Arka Kapak

"Korku Ruhu Kemirir", Stefan Zweig'ın eserlerinden özenle derlenmiş bir seçkidir. "Kalp, çabucak unutmak istediği şeyleri en derinlere gömme kabiliyetine sahiptir.""Sessiz kaldığımız sürece hepimiz suçluyuzdur."

5 Eylül 2016 Pazartesi

Şimdi'nin Gücü Uygulama Kitabı

Eckhart Tolle, 30 Haziran 2016'da yayınladığım 'Şimdi'nin Gücü' kitabının uygulamarını içeren eserinde hayat öğretilerine karşı nasıl bir yaklaşım ile hareket edilmesi gerektiğini anlatmaktadır. Eckhat Tolle, hayata dair tüm duygu durumlarına şimdinin gücünü kullanarak nasıl erişilebileceğini açıklamaktadır. Tasavvufun yanı sıra Budizm, Taoizm ve üç semai dinin de temel öğretilerini sade bir dil ile betimlemektedir.

Arka Kapak

Üstat Eckhart Tolle kısa sürede bir bestseller haline gelen bilgelik dolu bu eserinde bilincimizde ve yaşamımızda mucizevi bir değişim yaratabilecek evrensel bir öğreti sunuyor. Tolle, tüm ıstırap, endişe ve korkulalarımızın, dolayısıyla mutsuzluğumuzun gerçek kaynağını çarpıcı bir biçimde gösterip, onu şimdi ve burada nasıl aşabileceğimizi, huzur ve mutluluğa hemen şimdi nasıl kavuşabileceğimizi, bilincimizi hemen şimdi dönüşüme uğratıp nasıl aydınlanabileceğimizi, gerçek Var'lığımızla hemen şimdi nasıl birleşebileceğimizi anlatıyor. Eleştirmenler böyle bir kitabın çok nadir olarak geldiği konusunda görüş birliğine varırken, okurlar yaşamlarında olağanüstü değişimlerin meydana geldiğini bildiriyorlar. Şimdi'nin Gücü yaşamımızın her anının bir mucize olduğunu fark etmemizi sağlıyor ve büyük bir yetkinlikle Şimdi'nin gücüne nasıl erişebileceğimizi açıklıyor.
 

Kelebeğin Hayat Sırları

Fazla söze gerek yok, sadece izleyin...

https://www.youtube.com/watch?v=-yYCL5S2QI0

Arka Kapak

İnsan nasıl yaşarsa parlar?
Nasıl yaşarsa mutluluğu yakalar?
Nasıl yaşarsa yaşadığına değer?

Nil'in kelebeklerde keşfettiği hayat sırları elinizde…

17 yaşıma dönseydim, kendime şunları söylerdim: En önemli şey aşk; onu doya doya yaşa!

Birkaç kişinin elini sıkı sıkı tut. Onların dertleriyle dertlen, mutluluklarıyla uç, dediklerine kulak ver. Başkalarının kriterlerine göre seçim yapma. O zaman başkalarının gideceği yerlere gidersin. Oralarda ne işin var? Her gün oku. Her şeyi oku. Ağaç olmak nasıldır? Van Gogh olmak nasıldır? İkinci Dünya Savaşı'na katılmış olmak nasıldır? Öğren. Kendinle sosyalleş. Yoksa unutursun nasıl biri olduğunu. Her gün şükret. Karanlık günler olacak. Düşeceksin de. Yaralar da açılacak. O zamanlarda şunu unutma: Tünel bitecek. Kalkacaksın da. Kabuk da bağlayacaksın. Korkmaktan korkma. Ödün bile kopsun. Sonra kapa gözünü bas karanlığına. Belki biri taş döşemiştir; kim bilir. Böbürlenme. Kibirlenme. Köpürme. Abart. Çoğalt. Parlat. Her gün, bir yazar tarafından hayatının hikâyelendirildiğini düşün ve dinle. Böyle bir kahraman olmak ister miydin? İstiyorsan başarıyorsun. Ne mutlu sana.

29 Ağustos 2016 Pazartesi

Havva'nın Üç Kızı


İnanca, inançsızlığa, arayışa, farklı kadınlara ve aşka dair baş döndürücü bir yolculuk...

Elif Şafak'ın Havva'nın Üç Kızı'nı yazma öyküsünü anlattığı bir televizyon yayınında 'Kadın'a dair' kaleme aldığı romanı beni etkiledi. Kitaplarını İngilizce yazan daha sonra Türkçe çevirilerinin üzerinden geçen yazar okurlarına tarifsiz bir haz yaşatıyor.

Arka Kapak

 Ben ne annem gibi dindarım, ne babam gibi kâinatın, beş duyumla kavradığım şeylerden ibaret olduğuna kaniyim. Öyleyse ben neredeyim? Ne mutlak dindarlığa, ne de mutlak akılcılığa dahil olmak isteyenler için bir başka yaklaşım, yeni bir varoluş şekli yok mu acaba? Bir üçüncü yol mesela? Kim bilir?

Şirin, Mona ve Peri… Günahkâr, İnanan ve Şaşkın. Münkir, Mümin ve Mütereddit… Böylesine farklı üç genç kadın nasıl bir araya gelebilir? Arkadaş olabilirler mi sahi? Hatta kız kardeş?

Tanrı, bilim, kimlik, aidiyet, Doğu-Batı tartışmalarının tam ortasında hiç kimselere benzemeyen, karizmatik bir adam, sarsıcı bir skandal ve sıra dışı bir aşk... yarım kalan... seneler sonra yeniden canlanan...

Elif Şafak büyüleyici dili ve sağlam olay örgüsüyle inanca, inançsızlığa, arayışa, farklı kadınlara ve aşka dair baş döndürücü bir yolculuğa çıkarıyor bizleri.

Havva'nın Üç Kızı Türkiye ile Avrupa, dün ve bugün arasında gidip gelen güncel bir hikâye anlatıyor.

Yüzyılımızın en çok tartışılacak konularından birini kışkırtıcı kahramanlar aracılığıyla ele alan, temposu hiç düşmeyen, kolay kolay unutamayacağınız bir roman.

17 Ağustos 2016 Çarşamba

Aziz Sancar ve Nobel'in Öyküsü

Yazar Orhan Bursalı, arkadaşı Aziz Sancar'ın Nobel öyküsünü okurları ile buluşturmak üzere kaleme almış bulunmaktadır. Kitap, Aziz Sancar'ın Nobel yolculuğunu, karakterini, çalışma azmini, destansı Nobel hikayesini içermektedir. Aynı zamanda Nobel'in kaynağı 'fotoliyaz' enzimi üzerindeki derin laboratuvar çalışmalarını ve paralelinde DNA onarım mekanizmalarının detaylarını içermektedir.
Orhan Bursalı okurlarına, özü, odağı, yorumu ve uslübu ile uyumlu bir biyografi sunmaktadır. Aziz Sancar için "Hayatın peşinde sürüklenmedi, hayatı peşinde sürükledi." diyerek kitabı sonlandırmaktadır.

Arka Kapak

"Bilim gazeteciliği" denilince ülkemizde akla ilk gelen isim olan Orhan Bursalı, 2015 Nobel Kimya Ödülü'ne değer görülen Aziz Sancar'ın yaşamını ve çalışmalarını anlatıyor.

Mardin'in Savur ilçesinden Stockholm'deki Nobel törenine uzanan müthiş bir başarı öyküsü yer alıyor elinizdeki kitapta. Laboratuvarlarda geçen bir ömrün ve bilim dünyasını sarsan keşiflerin yanı sıra Aziz Sancar'ın özel dünyasına çok yakından bakıyor, bu büyük bilim insanının tutkularına tanıklık ediyorsunuz.

Aziz Sancar ve Nobel'in Öyküsü, futbol tutkusundan kanser tedavisinde açtığı yeni kapılara, altı şişe birayla eve kapanmasından en çok etkilendiği Nobel tebrikine, ailesinden çalışma arkadaşlarına kadar, Nobelli bir bilim insanının dört dörtlük portresini sunuyor.

"Nobel almak güzel ama ondan da güzel şey Nobel'i almaya giden yol ve yapılan keşiflerdir."
-Aziz Sancar-

8 Ağustos 2016 Pazartesi

TED Gibi Konuş

TED Gibi Konuş üç kısıma ayrılmıştır, her biri ilham verici bir sunumun üç bileşenini ortaya çıkarır. En ilgi çekici sunumlar:
  • Duygusaldır - Yüreğime dokunur.
  • Yenidir - Bana yeni bir şey öğretir.
  • Akılda Kalıcıdır - İçeriği hiç unutmayacağım yollarla sunar.
Topluluk önünde konuşmanın 9 sırrı:
  1. İçinizdeki ustayı çıkarın.
  2. Hikaye anlatma sanatında ustalaşın.
  3. Sohbet edin.
  4. Bana yeni bir şey öğretin.
  5. Ağızları açık bırakan anlar yaratın.
  6. Neşelenin.
  7. 18 Dakika kuralına bağlı kalın.
  8. Çoklu duyusal deneyimlerle zihinsel bir resim boyayın.
  9. Şeridinizde kalın.
Arka Kapak

Teknoloji, Eğlence ve Dizayn sözcüklerinin baş harflerinden adını alan TED konferanslarının gördüğü ilgi bütün dünyada artarak sürüyor. "Paylaşmaya değer fikirler" sloganıyla anılan, insanları bu denli etkileyen 18 dakikalık TED konuşmaları internette 4 milyardan fazla izlendi. Peki niçin? Bu kadar çok insanı bu kadar etkileyen konuşmaların sırrı ne? Etkili, ikna edici, ilham veren bir sunum yapmak için en çok neye gereksinim duyarız? Yetenek? 

Hayır, bildiğiniz gibi değil. Topluluk önünde konuşmak o kadar da korkutucu değil. Carmine Gallo'nun, Wall Street Journal çoksatar listesine girmiş bu kitabı, 100'den fazla TED konuşmasının çözümlemesi, TED'in en sevilen konuşmacılarıyla söyleşiler, psikoloji, nörobilim ve iletişim uzmanlarının görüşlerini bir araya getiriyor.

12 Temmuz 2016 Salı

Simyacı

Simyacı, Brezilyalı yazar Paulo Coelho'nun eleştirmenler tarafından bir fenomen olarak değerlendirilen üçüncü romanıdır.
Kitabın konusu, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinin hazinesini aramaya gelen Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsünü konu edinmektedir.
Roman, yüreğinde çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir klasik kimliği taşımaktadır.

Arka Kapak

Simyacı, dünyaca ünlü Brezilyalı yazar Paulo Coelho'nun üçüncü romanı. 1996 yılından bu yana Türkiye'de de çok okundu, çok sevildi, çok övüldü bu kitap. Bir büyük Doğu klasiği olan Mevlâna'nın ünlü Mesnevî'sinde yer alan bir küçük öyküden yola çıkarak yazılan bu roman, yüreğinde çocukluğunun çırpınışlarını taşıyan okurlar için bir "klasik" yapıt haline geldi.

Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir "nasihatnâme"; "Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın?" gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen bu romanın, dünyanın dört bir yanında bunca sevilmesinin gizi, kuşkusuz bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor.

Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp, güneşin doğuşunu izlemeye benziyor.

10 Temmuz 2016 Pazar

Trendeki Kız


22-28 Nisan Dünya Kitap Günü etkinlik kitabım 'Trendeki Kız'. Paula Hawkins'i Türk okurları ile buluşturan ilk kitap. Aynı zamanda yazarın ilk gerilim polisiye türü romanı.
New York Times Bestseller'ı olan roman da; Rachel adındaki karakterin yaşadıkları anlatılıyor. Rachel eşi tarafından aldatılmış ve bu yüzden alkolik olan işsiz bir kadındır. Yaşadığı bunalım ve alkol nedeni ile hafızasında sürekli gitgeller yaşıyor ve her gün aynı tren ile yolculuk yapıyor. Bu yolculuklar sırasında sürekli trenin penceresinden aynı mutlu çifti görüyor ve onların hayatı ile kendisinin terk edilmese yaşayacağı hayatı karşılaştırıyor.
Daha sonra demiryolunun yakınında bir kadın öldürülüyor ve hikaye de tam burada başlıyor. Rachel, boşandığı eşinin yakınında oturan bir kadının öldürülmesi ile işin içine dahil oluyor.
Romanın başları sıkıcı olmakla birlikte çeviri hatalarıda sürükleyiciliği negatif yönde etkilemektedir.

Arka Kapak

Rachel her gün aynı trene binip aynı çifti izliyordu. Çiftin başına gelenleri bütün ülke duyduktan sonra, hayatlarına dâhil olmaya karar verdi.

"Büyüleyici, sürükleyici, üst seviye bir gerilim. Mutlaka okuyun!"
-S.J. Watson-

"Hem karakter yaratımı hem olay örgüsü muhteşem, harika bir kitap! Yeni neslin Alfred Hitchcock'u." -Terry Hayes-

"Zeki, gerilim dolu ve baştan aşağıya sürükleyici bir roman."
-Lisa Gardner-

"Aklınızı başınızdan alacak, zekice yazılmış bu psikolojik-gerilim romanı hem muhteşem hem de tren enkazı kadar korkunç!"
-Publishers Weekly-

"Nefesleri kesen bir ilk roman. En dikkatli okurlar bile, Hawkins olayları teker teker açığa çıkarıp, aşkın ve takıntının şiddetle olan kaçınılmaz bağını ortaya koyarken şaşırmaktan kendilerini alamayacaklar." -Kirkus-

"Trendeki Kız, her şeyi anladığınızı düşündüğünüz an sizi farklı bir sürprizle karşılıyor."
-Entertainment Weekly-

30 Haziran 2016 Perşembe

Şimdi'nin Gücü

Gerçeği arayanların mutlaka okumaları gereken bir kitap sloganı ile ilgimi çeken Eckhart Tolle'un kitabı yaşamın her anının kişiye mucizelerle sunulduğunu geçmişin etkisinden kurtulup, gelecek kaygısı ile zihni yormadan şimdiye odaklanmayı anlatıyor. Yazarın aynı isimde birde uygulama kitabı mevcut. Yeni dönemin ruhani öğretmen ve yazarlarından olduğu belirtilen Eckhart Tole'un, hiçbir din ve gelenek ile bağlantısının olmaması kitabı ve felsefesini ilgi çekici kılmaktadır.

Arka Kapak

Üstat Eckhart Tolle kısa sürede bir bestseller haline gelen bilgelik dolu bu eserinde bilincimizde ve yaşamımızda mucizevi bir değişiklik yaratabilecek evrensel bir öğreti sunuyor. Tolle,tüm ıstırap,endişe ve korkularımızın dolayısıyla mutsuzluğumuzun gerçek kaynağını çarpıcı bir biçimde gösterip,onu şimdi ve burada nasıl aşabileceğimizi,huzur ve mutluluğa hemen şimdi nasıl kavuşabileceğimizi,bilincimizi hemen şimdi dönüşüme uğratıp nasıl aydınlanabileceğimizi anlatıyor. Eleştirmenler böyle bir kitabın çok nadir olarak geldiği konusunda görüş birliğine varırken,okurlar yaşamlarında olağanüstü değişimlerin meydana geldiğini bildiriyorlar. Şimdi'nin Gücü yaşamımızın her anının bir mucize olduğunu fark etmemizi sağlıyor ve büyük bir yetkinlikle Şimdinin Gücüne nasıl erişebileceğimizi açıklıyor.

20 Haziran 2016 Pazartesi

Ustaca Sevmek

Don Miquel Ruiz'in Ustaca Sevmek isimli kitabı "Sonsuzluğun ötesi içinizdedir." mottosu ile okurları ile buluşmaktadır. Kitap Toltek öyküsü ile başlamaktadır. Binlerce yıl önce, Meksika'nın güneyindeki Toltek "bilginin kadınları ve erkekleri" olarak bilinmektedir. Bir Toltek, sanatların en güzelini, Düş Sanatını durmaksızın yaratan Sevgi sanatçısıdır, Ruhun sanatçısı. Yaşam bir düşten ibarettir, eğer sanatçıysak bizler, Sevgi ile yaratırız yaşamımızı ve düşümüz bir başyapıta dönüşür.

Kitap devamında Üstat, Yaralı Zihin, Yitirilen Masumluk, Sevgiye İnanmayan Adam, Sevgi Yolu Korku Yolu, Kusursuz İlişki, Sihirli Mutfak, Düş Ustası, Cinsellik: Cehennemin En Azılı Zebanisi, Kutsal Avcı, Sevginin Gözleriyle Görmek, Duygusal Bedeni İyileştirmek, İçinizdeki Tanrı ve Dualar bölümlerini içermektedir. 

Arka Kapak

Yoğun bir yabancılaşma alıyor bizi, öz benliğimizden uzaklara sürüklüyor. Kendimizi oynadığımız rollerden ibaret görüyoruz. Özümüz yerine imajımızla bir tutuyoruz kendimizi. Bu da bizi başkalarının onayına bağımlı kılıyor. Sevgiyi dışımızda aramaya başlıyor, birbiri ardına bağımlılık ilişkileri kuruyoruz.

Neyiz biz?
Başkalarının sevgisine umutsuzca gereksinen varlıklar mı?

Nasıl ilişkiler kuruyoruz?
Uyuşturucu bağımlısıyla uyuşturucu satıcısı arasındaki vazgeçilmez ilişki gibi 'cehennem ilişkileri' mi?

Dünyayı nasıl algılıyoruz?
Yüreğimizi en yakın bildiklerimize bile açamadığımız tehdit dolu bir yer olarak mı?

Peki ya gerçek doğamız?
Kim olduğumuz?
Gerçek yaşam kaynağımız?

Ustaca Sevmek, ustalıkların en büyüğü üzerine. Özgür sevgi, yaşayan ilişkiler, insanın unuttuğu öz benliği üzerine.
Kendimizle, birbirimizle, yaşamla ilişkilerimizi cehennem ilişkilerinden cennet ilişkilerine dönüştürmek üzerine.

12 Haziran 2016 Pazar

İnsan Olmak

Engin Geçtan'ın okuduğum ilk kitabı 'İnsan Olmak'. Yirmi yılın ardından yeniden basılan ve okuyucuları ile yine yeni yeniden buluşan kitap psikiyatrı alanını konu alan çerçeveyi gözler önüne seriyor. Yazarın, 'Hayat', 'Kimbilir', 'Kızarmış Palamutun Kokusu' isimli kitapları da mevcut. 'İnsan Olmak'da Geçtan, en gelişmiş canlı olan insanın yine insan tarafından incelenmesi neticesinde ortaya çıkan tabloyu ve yaşanmışlıkları analiz etmektedir. Kitap, ortalama insanın davranışlarının gerisindeki dinamik güçleri meslekdışı okuyucuya tanıtmayı amaçlamaktadır. İnsanın kendi kendisine tutsak olmasına yol açan kısırdöngülerin oluşum nedenleri ve yaşanış biçimleri aktarılmaktadır. Kitap, insanın kendisindeki ve çevresindeki bilinmeyenlerinin sayısını azaltmayı amaçlamaktadır.
Birey ve Toplum, Ana-Baba ve Çocuk, İnsanlardan Korkmak, Öfke ve Düşmanlık, Değersizlik Duygusu, Kaygı, Sorumluluktan Kaçış, Yalnızlık, Ortakyaşam İlişkisi, Nevrotik Kısırdöngü, Yaşam ve Ölüm, Kendini Yaşamak, Epilog kitap içerisindeki bölüm başlıklarını oluşturmaktadır.

Arka Kapak

İlk kez yayımlandığı 1983'ten günümüze defalarca baskı yapmış ve okurla kurduğu yapıcı ilişkiyi kanıtlamış olan bu kitabında Engin Geçtan insan olmanın ikilemini şöyle anlatır: "Çağdaş toplumlar kendine özgü bir olguyu da birlikte getirmiştir. İnsan eskisinden çok daha fazla sayıda insanla, çok daha kısa süreli, daha yüzeysel ilişkiler kurma eğilimindedir. Bu, soğuk bir günde karşılaşan bir grup kirpinin öyküsüne benzer. Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar, ama dikenleri birbirine batar. Birbirlerinden ayrıldıklarındaysa soğuktan rahatsız olurlar. İleri geri hareket ederek sonunda dikenlerini batırmadan birbirlerini ısıtabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar."

Son yirmi yılın dünyasındaki sosyal ve maddi değişimler düşünülürse, kirpilerin birbirine daha da çok ihtiyaç duyduğunu, her kirpinin bu ikilem karşısında kendi cevabını bulması gerektiğini, tam da bu yüzden İnsan Olmak'ın bugün daha da güncel olduğunu söyleyebiliriz.

21 Mayıs 2016 Cumartesi

Sevdiğiniz Yaşamı Tasarlayın

Ayşe Birsel, "Hayatımızın en önemli projemiz olduğuna inanıyorum." mottosu ile çıkmış kitap yolculuğuna. Yaşam içerisinde istenilen her şeye sahip olunabilmesinin ise yaratıcı ve tasarım odaklı düşünmeden geçtiğini belirtiyor. Kitap yenilikçi düşünce yöntemi BOZ:YAP'ı okurlarına aktarıyor.

Ayşe Birsel, kitabına şu sözlerle başlamış:
Tasarımcı gibi düşünmek için;
  • Olumlu düşünün,
  • Kendinizi başkalarının yerine koyun ve olaylara onların bakış açılarından bakın,
  • Büyük resmi görün,
  • Başkalarıyla işbirliği yapın çünkü bu fikirlerinizi çok zenginleştirir,
  • Son olarak kendinize ‘’Peki acaba….?’’ sorusunu sorun ve cevaplarınızı ciddiye alın.
Kitapta ayrıca hayal ettiğiniz gibi bir hayat için ‘Boz: Yap’ formülü sunuluyor.
1. Yaşamınızı Bozun.  İlk adım ‘boz’mak. Yaşamınızın yapısını çözümleyin. Aile, iş, dostlar, hobiler… Hayatınızı oluşturan parçaların neler olduğuna bakın. 2. İlham Arayın. Kahramanlar bize değerlerimiz, inançlarımız ve sürmek istediğimiz yaşama dair fikirler verir. 3. Yaşamınız İçin Bir Bakış Açısı Oluşturun. Bakış açınızı değiştirin. Alıştığımız şeylere farklı bir gözle bakabilme becerisi yaratıcılığın temelidir. 4. Yaşamınızı Yapın. Şimdi işin ‘yap’ kısmında sıra… Hayatınızı oluşturan parçalardan nelerin sizin için önemli olduğuna karar verin. Yaşamımızı tasarlamamızın amacı, sevdiğimiz şeyleri muhafaza etmek, istemediklerimizden kurtulmak, kullanamadığımız şeyleri dönüştürmektir. 5. Yaşamınızı Yeni Bir Tasarım Olarak İfade Edin. Fikirlerinizi kelimelerle, mektuplarla, şiirlerle, manifestolarla ve kitaplarla; eskiz ve çizimlerle, görsellerle ve filmlerle; şarkılarla, müzikle ve dansla; modeller, prototipler, ürünler ve deneyimlerle ifade edin. İfade etmek hem kendinizle hem de başkalarıyla iletişim kurmanıza yardımcı olur.

Sevdiği yaşamı tasarlamaya gönüllü olanlar için uygulamalar yapabilecekleri bu kitap tavsiye olunur.

Arka Kapak
"Zaman doldurarak ve birilerinin size talimatlar vermesini bekleyerek karamsar bir yaşam sürdürmenin kolay bir şey olduğunu biliyorum. Ama kolay olması öyle yapmanız gerektiği anlamına gelmez. Ayşe Birsel'in daha iyi bir fikri var."

Seth Godın, Mor İnek ve Bütün Pazarlamacılar Yalancıdır kitaplarının yazarı

Hiçbir kitap rafında hayatınızı ciddi, eğlenceli ve yaratıcı bir şekilde gözden geçirmenizi sağlayacak başka bir kitap bulamazsınız. Sevdiğiniz Yaşamı Tasarlayın ürün tasarımlarıyla pek çok ödül kazanmış Ayşe Birsel'in meslek yaşamında geliştirdiği ilkeleri ve yaratıcı süreci daha anlamlı bir hayat oluşturmaya uyguladığı benzersiz bir kişisel gelişim/yaşam kültürü kitabı.

Kitap klasik kişisel gelişim kitaplarındaki gibi talimatlar içermiyor; tam tersine çeşitli faaliyet ve alıştırmalarla okuru yaşamını iyileştirme yolunda esinlendiriyor. Kendi el yazısı ve çizimleriyle yazar bizleri hayatımızdaki huzur, anlam ve ilham arayışı gibi karmaşık konularda kendi çözümlerimizi geliştirmeye teşvik ediyor.


8 Mayıs 2016 Pazar

Sıfır Sayı




Sıfır Sayı, Umberto Eco'nun okuduğum ilk kitabı. Aynı zamanda yazar ile tanışmamı sağlayan ilk eseri. İtalyan bilim adamı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen ve düşünür yazara ait tanımlamalar olarak sıralanabilir. Yazar, kitle kültürüne yönelik eserleri edebiyat dünyasına kazandırmaktadır.
Sıfır Sayı, Umberto Eco'nun 2015 yılında yayımlanan romanı. Sıfır Sayı, gazete ve dergilerin dağıtımına başlanmadan önce yapılan deneme sayılarının adıdır. Romanın kahramanı Colonna, İtalya’da Gladio davalarının görüldüğü yıl 1992’de bir günlük gazete için hazırlanan 12 "sıfır sayıyı" yönetir. Hiç dağıtılmayacak olan bu günlük gazete gerçekte gazete sahibi tarafından bir şantaj aracı olarak kullanılmak üzere hazırlanmaktadır. Gazete çalışanlarından birisi olan Braggadocio “Benito Mussolini hâlâ yaşıyor olabilir mi?" sorusunu araştırır.

Arka Kapak

Umberto Eco'nun yeni romanı: Kötü gazetecilik konusunda bir rehber.

Tam bir "kaybeden" olan Colonna (50), gazeteci Simei'den iyi bir iş teklifi alıyor: "Yazı işleri sorumlusu ya da benzeri bir şey" sıfatıyla bir yıl boyunca bir günlük gazete için hazırlanan 12 "sıfır sayı"yı yönetecek ve "asla çıkmayacak olan bir günlük gazetenin hazırlanışıyla geçen bir yılın öyküsü"nü anlatan bir kitap yazacak.

Patron Vimercate, bu gazete sayesinde "finans ve politika dünyasının güzel salonunu rahatsız edebileceğini kanıtladıktan sonra, olasılıkla bu güzel salon ona bu düşünceden vazgeçmesini rica edecek, o da Yarın tasarısını bir kenara kaldırıp güzel salona giriş yapma iznini koparmış olacak."

Teklif sahibi Simei'nin de kendi planı var: "her şey suya düşerse kitabı yayımlarım. Bomba gibi patlayacak ve yayın hakkı adına bana belli bir gelir sağlayacaktır. Ya da, olur ya, birileri yayımlamamı istemez ve bana bir total verir. Net."

Olaylar böyle başlıyor ve Eco gözde konuları aracılığıyla İtalya'nın 50 yıllık tarihini yeniden yazıyor: Gladio, bir Papa'ya suikast, başka bir Papa'nın öldürülmesi, hükümet darbeleri, gizli servislerle terör örgütlerinin karmaşık ilişkileri… Ve bir soru: Acaba Mussolini sağ mı?

28 Nisan 2016 Perşembe

Acı Çikolata

Laura Esquivel'in, içinde yemek tarifleri, aşk öyküleri ve kocakarı ilaçları bulunan kitabı okuyanları 1 yıllık bir serüvene her ay'a ayrı bir yemek tarifi sığdırarak çıkarmaktadır. Yemeklerin malzeme listesi ve nasıl yapıldıkları ile başlayan bölümler, ailenin iç dinamiklerinin aktarılması ile acı-tatlı kıvama gelmektedir. Acı ve hastalık çekenlerin derdini yaptığı yemeklere yansıttığı bu roman kitapseverlere tavsiyemdir.


Arka Kapak

Yemek pişirerek, yemek yiyerek, yemekler aracılığıyla aşk ilanı, tinsel ve tensel iletişim gerçekleşebilir mi? Laura Esquivel, "Acı Çikolata" ile, içinde yemek tarifleri, aşk öyküleri ve kocakarı ilaçları bulunan bu romanla bu iletişimin gerçekleşebileceğini kanıtlıyor. Yüzyıl başlarında Meksika'da devrim, eski kolonyal toplumun son kalıntılarını temizlerken, aile geleneğine göre evlenmesi olanaksız, ama buna karşın Pedro'ya delicesine tutkun Tita, yemek yapmayı aşkının iletişim aracına dönüştürüyor. Laura Esquivel bu olanaksız aşkı yemek ve kocakarı ilaçları tanımlarıyla dile getiriyor ve sarsıcı, büyüleyici bir dille bu aşkın ezgisini yaratıyor; yarım kilo soğan, iki baş sarmısak, bir tutam fesleğen, romanın her satırından fışkıran yakıcı aşkın simgesine dönüşüyor. Yazarın ironik, neşeli ve yumuşak bir dili var; yaşam sevgisi ve tensel aşk bu dil içinde büyülü gerçekliğe bağlanıyor. Hiçbir kadın yazar, kadın dünyasını bu düzeyde dile getiremedi. Kısa zamanda on beş dile çevrilen ve yazarın senaryosuyla sinemaya aktarılan, filmi ülkemizde de büyük ilgiyle karşılanan "Acı Çikolata", başta Meksika ve ABD olmak üzere yayımlandığı her ülkede satış rekorları kırdı. Bir kez okumakla yetinemeyeceğiniz bir roman.

21 Nisan 2016 Perşembe

Kitap Hediye Günü kapsamında bana hediye gelen bir kitap "Kayıp Gül". Yazar Serdar Özkan'ın ilk romanı, Türklerin Küçük Prens'i olarak adlandırılıyor. Anafikir gerçek mutluluğu ve benliği keşfetmek üzere kurgulanmış durumda. Uluslararası platformlarda da adını duyuran romanı, hayal dünyasından gerçek dünyaya yolculuk yapmak isteyenler okuyabilir.

Arka Kapak

Kanada'dan Japonya'ya, Brezilya'dan Endonezya'ya yüzbinlerce okurun gönlünde taht kuran KAYIP GÜL genç Türk romancı Serdar Özkan'ın ilk romanı.

Tüm zamanların en çok okunan ve sevilen kitaplarından St. Exupéry'nin Küçük Prens'i, Richard Bach'ın Martı'sı ve Paulo Coelho'nun Simyacı'sına denk tutulan Kayıp Gül, bugüne kadar 29 dile çevrildi, birçok ülkede haftalarca bestseller listelerinde yeraldı.
Kayıp Gül'ün kahramanı Diana'nın peşine takılan okur, başta Türk kültürüne olmak üzere, Yunan mitolojisinden Yunus Emre'ye; William Blake'ten Sokrates'e; doğu mistisizminden Küçük Prens'e; Meryem Ana'dan Nasrettin Hoca'ya; modern yaşantıdan metafiziğe; gerçek dünyadan güllerin ve düşlerin dünyasına gizemli bir yolculuğa çıkıyor.

“Çağdas bir fabl, derin ve bilgece - St. Exupéry'nin başyapıtı Küçük Prens'in tadında.” DPA - ALMANYA

“Muhteşem bir öykü. Bu romanın yaptığı muhteşem. Denilebilir ki, bu romanın bizi birleştirmeye gücü var.” TVA Televizyonu - KANADA

“Türklerin Küçük Prens'i tüm dünyayı büyülüyor.” Helsinki Sanomat - FİNLANDİYA

“Gerçek mutluluğu aramak üzerine ilham verici harikulade bir öykü.” Magazin 2000plus – ALMANYA

“Büyük bir global başarı. Simyacı, Küçük Prens ve Martı'yı sevenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap.” Air Beletrina - SLOVENYA

“Kayıp Gül Doğu ile Batı arasında bir köprü.” Vijesti - SIRBİSTAN ve KARADAĞ

“Kayıp Gül hayatımda okuduğum en güzel öykülerden biri. Kitabı bitirdiğiniz zaman, kendinizi bir hediye almış gibi hissediyorsunuz. Ben öyle hissettim.” Christine Michaud, TVA Televizyonu - KANADA

"Çok başarılı, masalsı bir roman." Prof. Talât Sait Halman - Bilkent Üni. Edebiyat Fakültesi Dekanı

"Serdar Özkan genç ve yetenekli bir romancı, onun adını önümüzdeki yıllarda sık sık duyacağınıza sizi temin edebilirim." İskender Pala – Kasım 2003

18 Nisan 2016 Pazartesi

Tiyatro Önerisi: Kredi

7. Ataşehir Tiyatro Festivali kapsamında izleme şansı bulduğum son oyun "Kredi". Güven Kıraç ve Emre Karayel, "Kredi" isimli tiyatro oyununda aynı sahneyi paylaşıyor. Oyun, toplumsal borç batağıyla çevrelenmiş, özgün, dinamik olay örgüsü ile izleyicilerini hem güldürüyor hem de düşündürüyor.
Ünlü İspanyol yazar Jordi Galceran'ın kaleme aldığı, Türkçe çevirisini Deniz Yıldız'ın yaptığı ve 2 perdeden oluşan oyun tiyatro sahnelerinde izlenebilir.

Beden ile Zihni Dengelemek


Osho'nun " Beden ile Zihni Dengelemek" kitabı ile iş ve sosyal hayat koşuşturmacasında kısa bir mola verebilirsiniz. Günlük hayatın stresinden uzaklaşıp, kendimize, bedenimize, ruhumuza önem vermemiz ve bunlar arasındaki dengeyi sağlamamıza imkan tanıyan iyi bir meditasyon kitabı. Ayrıca içerisinde CD'si de mevcut.

Arka Kapak

..Beden gözle görünen ruhtur ve ruh gözle görünmeyen bedendir.Beden ve ruh birbirinin parçasıdır,bir bütünün parçalarıdır.Bedeni kabullenmelisin, bedeni sevmelisin, bedene saygı duymalısın, bedene minnettar kalmalısın..
Beden var olan en karmaşık mekanizmadır-tam anlamıyla bir şaheserdir !
Hayranlık duymaya kendi bedeninle başla,çünkü sana en yakın olanı o.
Bedeninde okyanusun suları var, bedeninde yıldızların ve güneşin ateşi var, bedeninde hava var, bedenin topraktan yoğrulmuş. Bedenin evrenin tümünü temsil ediyor. Ve nasıl da bir değişim ! Nasıl da bir metamorfoz ! Toprağa bak ve sonra kendi bedenine bak, bu nasıl değişimdir böyle ve sen ona hiç hayranlık duymadın ! Toz kutsal hale geldi-bundan büyük mucize olur mu ?.

..Tek görevin mutlu olmak.Mutlu değilsen her ne yapıyorsan orada bir terslik var ve ciddi bir değişime ihtiyaç duyuluyor demektir.O yüzden bir şey yaptığında hep neler olduğuna bak: eğer huzurlu ve rahatsan işler yolundadır. Kriter budur;başka hiçbir şey kriter olamaz. Senin için doğru olan bir başkası için yanlış olabilir bunu da unutma. Sana kolay gelen başkasına kolay gelmeyebilir;ona da başka bir şey kolay geliyordur..

..Yaşam ufacık şeylerden oluşuyor.Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla dedikodu yapmak,sabah yürüyüşe çıkmaktır,amaçsız.Yaşam sevdiğin birine yemek hazırlamaktır, kendine yemek hazırlamaktır, elbiselerini yıkamak, yerleri silmek, bitkileri sulamaktır-yaşam işte bu ufak,ufacık şeylerdir. Bir yabancıya merhaba demek. Bir yabancıyı selamlayabilen bir ağaca da merhaba diyebilir, bir çiçeğe de, kuşlara da. Kuşlar her gün şakır ve sen bugüne dek bunu hiç dikkate almadın. Sadece küçük şeyler, küçücük şeyler.
Yaşamına saygı göster. Bu saygı sayesinde başkalarının yaşamına da saygı gösterirsin..

15 Nisan 2016 Cuma

Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım

Yenilikçi ve seçkin dil anlayışıyla eşsiz metinler yaratan Herta Müller, "Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım" adlı kitabında, yabancılaşma, aidiyet ve yurt kavramlarını, yine öz yaşam hikayesinin izlerine tanıklık edebileceğimiz bir kurguyla sergiliyor.

Arka Kapak

Nobel edebiyat ödüllü Herta Müller'den, faşizmin gölgesinde yaşayan ve yaşananlara dair sarsıcı bir roman: Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım. Müller, sorguya çağrılı adsız kahramanıyla birlikte okurunu uzun bir tramvay yolculuğuna çıkarıyor ve camın dışında akan manzara, bütün bir yaşamın dökümü halinde sayfalara yansıyor. Tramvay hattın üzerinde dümdüz ilerlese de dünya yavaş yavaş rayından çıkıyor ve bir kadınla bir erkeğin arasındaki en kısa mesafe, sonsuzluğa uzanıyor.

Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım, sürekli yeni çehrelere bürünen ve adına hayat da denen aldanışın, hayal kırıklıklarıyla hayatını inşa etmeye çabalayan bir kadının öyküsü. Herta Müller'in kahramanının yolculuğu, yaşamın yükünü, geçmişin acılarını, ilişkilerin imkânsızlığını kapsıyor; sevgi işkenceye, işkence bağlılığa, bağlılık yalnızlığa dönüşüyor. İhbarcılar her daim kapı önlerinde dolanıyor, herkes birbirini gözetliyor, sorgular bitmek bilmiyor. Bizi yere çalmaya yeminli bu dünyanın üzerinde, dilenecek tek şey var belki de: Delirmeyelim.

14 Nisan 2016 Perşembe

Erkan Oğur ’Telvin’ & MadenÖktemErsönmez @XJAZZ Istanbul

Erkan Oğur ‘ Telvin’ & MadenÖktemErsönmez'i, 13 Nisan'da XJAZZ İstanbul festivali kapsamında Kadıköy Sahne'de dinledim. Festival kapsamında Sahne İstanbul programına buradan ulaşabilirsiniz. Keyifli bir mola için şiddetle tavsiye edilir.

Erkan Oğur ‘Telvin’
Telvin, 1995'te İstanbul'da çalışmalarına başladıktan sonra ilk çıkışını yurtdışında yaptı, Houston ve New Orleans'ta konserler verdi. 2 defa katıldıkları Hollanda - North Sea Jazz Festivali'nde Trio çok beğenildi, Türkiye’de de verdikleri sayılı konserlerle Caz çevrelerinden övgüler aldı. Grup uzun bir çalışma, kaynaşma döneminin ardından 2001 yılında, kimi zaman etnik vurmalı ve nefeslileri de misafir ederek, konserler vermeye başladı. Klasik görünen oluşumuna rağmen Telvin Trio Anadolu'nun müzik mirasını Caz’a yaklaştırmasıyla özgün bir tınıya ve sınırsız doğaçlamaların zenginleştirdiği düzeyli sahne performansıyla ayrı bir sihre sahip.
Erkan Oğur – Gitarlar, Kopuz
Alp Ersönmez – Bas
Turgut Alp Bekoğlu – Bateri
MadenÖktemErsönmez
MÖE spontane ve karşılıklı etkileşime açık bir müzik yapıyor. Müziklerinde caz, rock, drum’n bass, punk, noise, elektronik, ambient tınılar duymak mümkün.
Sarp Maden – Gitar
Volkan Öktem – Bateri
Alp Ersönmez - Bas

13 Nisan 2016 Çarşamba

Benim Adım Alexi

Yazarın ilk kitabı, etkileyici ve şaşırtıcı hikayesi ile elimden bırakamadığım bir roman oldu. Kitabın ana karakteri Ela'nın geçmişten gelen soru işaretlerini giderebilmek ve geleceğe umutla bakabilmek için çıktığı yolculuk ve bu yolculuk esnasında karşılaştığı olay örgüsü yalın bir anlatım ile okuyucuya sunulmuş bulunmaktadır. Günlük yaşamın yogunlugundan bir nebze olsun sıyrılmak isteyenlerin tercih edebileceği bir kitap diyebilirim.

Arka Kapak

Elinizde eksik parçaları olan bir yapboz varsa, o parçayı buluncaya kadar tamamlayamayacağınız bir resminiz var demektir.
Hanzade Ela Değirmenci; parlak kariyerine, çok sevdiği arkadaşları ve ailesine rağmen gördüğü rüyalar yüzünden bir türlü huzura eremiyordu.
Onu çağıran bir yer, çözülmesi gereken sırlar ve iki seçeneği vardı. Ya kalıp kabusları ile savaşacak ya da ucunda ölümü olduğunu bilse de hikayenin başladığı o yere, Yunanistan'a gidip, her şeye bir son verecektir.
Nesrin Öz'ün duru ve dokunaklı kalemi ile tanışacağınız bu ilk romanı bir çırpıda okuyacak, uzun zaman aklınızdan çıkaramayacaksınız.

8 Nisan 2016 Cuma

Tiyatro Önerisi: Frankenstein

7.Ataşehir Tiyatro Festivali kapsamında izleme şansı bulduğum Frankenstein, muhteşem oyun kurgusu, dekoru, ses&müzik efektleri ile tiyatroseverlere keyifli bir seyir yaşatmaktadır. Oyun Çolpan İlhan ve Sadri Alışık tiyatrosunun 20.yıl oyunu olarak sahnelenmektedir. Son zamanlarda tiyatro sahnelerine de entegre edilen 3 boyutlu yapı, oyunda zaman kavramınında eklenmesi ile 4 boyutlu olarak işlenmektedir.

Tanıtım Metni 

Mary Shelley'in romanından Nick Dear tarafından uyarlanan dünya sinemasının kült filmleri arasında gösterilen Frankenstein Şakir Gürzumar yönetimininde  Çolpan İlhan - Sadri Alışık Tiyatrosu tarafından sahneleniyor. Londra National Theatre'da 5 sezondur kapalı gişe olarak sahnelenen oyun SAKM Birim Sahne bünyesinde 20. Yıl Oyunu olarak Türkiye'de ilk kez sahnelenecek.  

Eser: Mary Shelley
Uyarlayan: Nick Dear
Çeviren: Selen Korad Birkiye
Yöneten: Şakir Gürzumar
Dekor-Kostüm Tasarımı: Şirin Dağtekin Yenen
Işık Tasarımı: Yakup Çartık
Müzik- Ses Efekt: Cenk Taşkan
Koreografi: Alpaslan Karaduman 
Oyuncular: Cansel Elçin, Deniz Uğur, Yılmaz Gruda, Engin Gürmen, Merve Erdoğan, Batuhan Pamukçu, Ömür Kayakırılmaz, Burcu Görek, Ozan Akif Serman, Nalan Deliormanlı, Şahin Adıgüzel, Feride Ceyda Elkaya, Ali Keçeli ve Kerem Alışık

7 Nisan 2016 Perşembe

Tiyatro Önerisi: Böyle Gelmiş Böyle Gitmez

7.Ataşehir Tiyatro Festivali kapsamında izlediğim oyun, Aziz Nesin'in ölümsüz eserinden uyarlanmış bulunmaktadır. Samsun Sanat Tiyatrosu festival kapsamında 200. oyununu sahnelemiştir. 
Aziz Nesin'in eşsiz mizah duygusunun ne kadar öngörülü olduğunu bir kez daha anlatan içinde müzikal ezgilerde bulunan oyunu tüm tiyatroseverlere öneririm. 
Oyun içerisinde birbirine bağlı 7 farklı öykü bulunmaktadır. Günümüze geçmişten ışık tutan ve değişen hiçbir şeyin olmadığını anlatan, söylenenin tam tersinin kastedildiği söylemlerin bulunduğu bir oyundur.  

Tiyatro Önerisi: Kurusıkı

7.Ataşehir Tiyatro Festivali kapsamında izlediğim Kurusıkı, şaşırtıcı oyun kurgusu ile izleyicileri sürekli oyunun içinde tutan bir hikayeye sahip. Suçun ve suçlunun birbirine karıştığı bir hayatı komedi ile sahneye taşıyan oyunu tüm tiyatroseverlere öneririm.

Tanıtım Metni
Levent Kazak'ın yazıp yönettiği; Mete Horozoğlu, Selen Uçer, Beyti Engin, Bülent Alkış ve Bihter Dinçel'in oynadığı "Kurusıkı", sizlerle buluşmaya devam ediyor.
Herkesin başına gelebilecek basit bir kaza çığ gibi büyürse ne olur?

Oyun, iyi ile kötünün, dolu ile boşun sık sık karıştırıldığı, somut gerçeklerin bile göreceli olduğu, haber vermek yerine haberlerin sıfırdan kurgulandığı günümüz dünyasına oldukça farklı bir mizahla yaklaşıyor.











19 Mart 2016 Cumartesi

Cesur Yeni Dünya

Cesur Yeni Dünya sadece kurguları ile değil, kurgudışı kitaplarıyla da tanınan yazar Aldous Huxley'in romanıdır. Romanın özgün adı ise Brave New World. Romanın kurgusu Londra'da 26. yüzyılda geçmektedir ve distopik bir atmosfer söz konusudur. Romanda üreme teknolojisi, uykuda öğretim sayesinde gözlenen toplumsal değişim konu edinilmektedir. Romanda tanımlanan dünya ironik bir ütopyayı temsil etmektedir. İnsanlık sağlıklı, teknolojik açıdan gelişmiş, savaşlar ve yoksulluk yok edilmiştir; tüm ırkların eşit olduğu ve herkesin mutlu olduğu bir dünya vardır. Tüm bunların yanı sıra birey için önemli olan aile, kültürel çeşitlilik, sanat, edebiyat, din ve felsefe kavramları yoktur. Aile kavramının yozlaşma göstergesi olarak algılandığı bu çağ, soma adı verilen hap sayesinde herkesin mutlu ve hayattan keyif aldığı bir sistem üretir. 

Arka Kapak
"Cesur Yeni Dünya" bizi "Ford'dan sonra 632 yılına" götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında "Cemaat, Özdeşlik, İstikrar" yazan Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi'nde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, "annelik' ve 'babalık' pornografik birer kavram olarak görülür Toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya -uykuda eğitim- ile sağlanır. Hipnopedya sayesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir. "Herkes herkes içindir."
"Cesur Yeni Dünya"nın önemi yalnızca ardılları için bir standart oluşturması ve karamsar bir gelecek tasarımının güçlü betimlemesiyle değil, aynı zamanda 'birey yok edilse de süren macerasının' sağlam bir üslupta anlatılmasıyla da ilgili. Huxley, yapıtını ütopa geleneğinin kuru anlatımının dışına çıkarıp 'iyi edebiyat' kategorisine yükseltiyor.
Hiç kimse daha önce beraber olduğu kişiyle bir kez daha beraber olmaz, çünkü "herkes herkes içindir". İnsanlar makinelerden doğar, üretim kalitesine göre ise Alfa, Epsilon gibi sınıflara ayrılır. Ancak bu sistemin dışında, şehirden uzak bir yerlerde komün hayatı sürdüren bir başka topluluk daha vardır.
Bu topluluğun sürdüğü yaşam, teknolojinin egemenliğine bir alternatif olabilir mi? Yoksa bu ütopya da başarısız olmaya mahkum mudur?
Cesur Yeni Dünua, korkak bir geleceğin en eski anlatılarından.

8 Mart 2016 Salı

Guguk Kuşu

Guguk Kuşu, tiyatroseverlerin izlemesi gereken bir oyun. Doğası gereği yavrularına bakmayan, yavrularını bakması için başka kuşlara teslim eden annelik ve babalık duyguları körelmiş kuş türü, akıl hastanesinde bulunan mahkumlar üzerinden betimlenmektedir. 3 saat süren oyun sonunda deli doğulmaz deli olunur gibi bir tümevarım yapabilirsiniz.

Oyun Künyesi

Ken Kesey’in romanından sinemaya uyarlanan Jack Nicholson'un yıldızı olduğu beyaz perdenin kült filmleri arasında yer alan 1975 yapımı "Guguk Kuşu" (One Flew Over Cucko's Nest), Şakir Gürzumar yönetiminde Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu’nda sahnelenmeye hazırlanıyor. 

Guguk Kuşu, başrollerinde Oktay Kaynarca, Deniz Uğur, Galip Erdal, Bahattin Doğan, Levent Can, Kevork Türker  ve Kayhan Yıldızoğlu'nun olduğu 20 kişilik dev kadrosuyla sanatseverlerle buluşuyor.

“Guguk Kuşu” tutuklu olduğu cezaevinde çalışmaktan kurtulmak için deli taklidi yaparak güvenlik önlemleri daha az olan bir akıl hastanesine sevk edilen bir mahkûmun (McMurphy / Oktay Kaynarca) burada geçirdiği zamanı konu alıyor. McMurphy özelinde “deli kimdir?” “delileri sistem mi yaratır?”, “kim deli ya da kim akıllı” sorularına yanıt arıyor. Mahkûm McMurphy bu süre içerisinde hem kurallara uymuyor hem kaçma planları yapıyor hem de diğer hastalarla farklı bir diyalog kuruyor. Terapilerdeki kendi başına buyruk hareketleri ve özgürlüğüne olan düşkünlüğü nedeniyle soğuk, tavırlı, suratsız, otoriter Başhemşire Ratched (Deniz Uğur) ile de büyük sorunlar yaşıyor ve aralarında ciddi bir çatışma başlıyor. Oyunda gelişen bir dizi olaylar üzerinden birbirlerine üstünlük kurma çabaları normal olmaya çalışmanın deli olmaya çalışmaktan daha zor olduğu mizahi bir dille anlatılıyor.

Yazan: Ken Kesey
Uyarlayan: Dale Wasserman
Çeviren: Bilge Koloğlu
Yöneten: Şakir Gürzumar
Oyuncular: Oktay Kaynarca,Deniz Uğur,Galip Erdal, Levent Can, Kevork Türker, Yiğit Pakmen, Melda Narin, Ali Deniz Çelik, Onur Kırat, Umut Avcı, Gamze Uçar, Dorukan Kenger, Engin Demircioğlu, Onur Yenidünya ve Kayhan Yıldızoğlu

Acı Çikolata

Farklı bir yazarın imza günü için gittiğim yayınevinde beklerken, kitapların sihirli dünyasına daldığım bir anda keşfettim Toyin Adewale'ın "Acı Çikolata" isimli kitabını. Kitap arka kapağı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü arifesinde okunabilecek bir eseri resmediyordu. Kitap'da Nijerya'da yaşayan kadınlara, onların yaşamlarına, karşılaştıkları zorluklara dair 20 tane öykü mevcut. Bu kitap ile Afrika edebiyatına dair bir izlenimde kazanmış oldum. Öğrendim ki günümüz Nijerya'sında kadın toplumun en zayıf halkası, en çok ezilen bireyi. Kaba kuvvetin ve rüşvetin günlük yaşamın 'olağan' bir parçası olduğu ülkede sadece tarlasında çalışan köylü kadın ezilmiyor. Nijerya'da olup bitene karşı çıkan, durumu kabullenmeyen, tepelerindeki baskıya teslim olmayı reddeden tahsilli, politik görüşlü kadınlar da büyük bir savaşım vermek zorunda.
Toyin Adewale'in bu kitabı bugüne kadar ülkesi Nijerya'da yayınlanması mümkün olmayan, meraklıları için tavsiye edebileceğim bir Afrika edebiyatı eseri.

Arka Kapak
Afrika'da modern edebiyat ilk adımlarını attığı 1960'lı yıllarda; Nijerya, özellikle roman ve öykü dallarında en verimli ülkelerden biriydi. Ancak aradan geçen yıllarda bir krizden ötekine sürüklenen Nijerya'da edebiyat bir kenara itilmiş, ona toplumda pek bir yer kalmamıştır.
Toyin Adewale'nin bu kitaba alınan yirmi öyküsü Nijerya kadınının sorunlarla dolu günlük yaşamına değiniyor. "Acı Çikolata", Nijerya gerçeğinin çok inandırıcı bir mozaiği. Yazar öykülerinde güçsüzlerin avukatlığını yapıyor, yaşam gerçeğindeki düşlerini anlatıyor, güçsüzlerin gücünden söz ediyor. Adewale'in her satırında kadının yürekliliği seziliyor. Nijerya gerçeği bir mozaik olarak okurun karşısına çıkıyor. İşte bu nedenle Toyin Adewale'in elinizde tuttuğunuz "Acı Çikolata" adlı kitabı İngiltere, Fransa ve Almanya'da yayımlandığında büyük ilgi görmesine rağmen, kendi ülkesi Nijerya'da halen yayımlanmamıştır.

4 Mart 2016 Cuma

İYİ HİSSETMEK


Duygusal olarak yoğun bir dönem geçirdiğim esnada Psikiyatrist bir arkadaşımın önerisi ile elime aldığım "İyi Hissetmek" okudukça içinde bulunduğum duygudurum algımın hafiflemesine neden oldu. Kitap, ruhsal sağlık sorunları olan kişilere yardım etmek için, bilişsel davranışçı terapi tekniklerini kişilerarası, yaşantısal ve psikodinamik terapi öğeleri ile birleştiren bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Bu yaklaşım, birçok olumsuz bilişsel durumun geçmiş deneyimlere dayandığını ileri sürer ve sonuç olarak değişimi ortaya çıkarmak amacıyla, negatif düşünce ve davranışlara meydan okumak ve onları değiştirmek için modeller sunmaktadır.
Yazar, iyi hissetmek harika bir duygu. İyi hissetmek kendinize olan borcunuzdur sloganı ile kitabının iddiasını desteklemektedir.
Doktorların, psikolojik tedavilere ek olarak tavsiye ettiği ve tedavileri esnasında bireylerin iyileşme süreçlerini deneyimlediği bu kitabı kendini iyi hissetmek isteyen herkes okuyabilir.

Arka Kapak


İyi Hissetmek İyi Hissettiriyor 
İşte size iyi bir haber; kendinizi kaygı, suçluluk, kötümserlik, erteleme, düşük benlik saygısı ve depresyonun diğer "dipsiz kuyuları" ndan ilaçsız kurtarabilirsiniz! İYİ HİSSETMEK'te, psikiyatrist David Burns duygularınızı harekete geçirecek ve hayata daha olumlu bakmanızı sağlayacak, bilimsel olarak test edilmiş teknikler sunuluyor. 


  • Duygudurumunuzdaki dalgalanmaların nedenlerini anlayın
  • Olumsuz fikirleri kafanızdan silip atın
  • Suçluluk duygunuzla başa çıkın
  • Sevgi ve onay bağımlılığınızın üstesinden gelin
  • Özgüveninizi arttırın
  • "Hiçbir şey yapmamak" ile baş edin
  • Depresyonun acı veren girdabından kurtulun

  • "Okunacak ve tekrar okunacak bir kitap!" 
    -Los Angeles Times-

    1 Şubat 2016 Pazartesi

    İş ve Para

    Çıtır çıtır felsefe dizisinden hayatı anlatan kitaplardan biri 'İş ve Para'. Yazar Brigitte Labbe'nin kitabı, yaşamını ve Dünya'nın işleyişini anlamaya çalışan çocuklara yardımcı olacak temel sorularla kurgulanıyor. Kitap, çocukları doğru sorular sorarak düşündürmeye yöneltirken, gerçek yaşamdan renkli örnekler ile olguları somutlaştırmaktadır.
    Arka Kapak
    İş, yapılması zorunlu olduğundan can sıkıcı gelebilir. Çünkü, zorunlu şeyleri pek sevmeyiz. Okula gitmek bir iştir, bir zorunluluktur. Eğer, okula canımızın istediği günler gitseydik, buna oyun ya da etkinlik derdik. Evet, çalışmak zordur; ama boşuna değildir. Hayatın daha kolay, daha rahat, daha güzel olması için çalışmanın yarattığı ürünlere ihtiyacımız var. Ve bu ürünleri değiş tokuş etmeye de, paraya da...
    Yazar
    Brigitte Labbé uzun süre iletişim sektöründe görev aldıktan sonra Paris Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe eğitimi gördü. Çalışmalarını, karışık felsefi kavramları çocuklara aktarabilmek üzerine yoğunlaştırdı. Çok dogmatik bulduğu felsefe alanına duyduğu tepkiyle kaleme aldığı Çıtır Çıtır Felsefe dizisinde, çocuklar için felsefenin sürekli kendini yenileyen bir sorgulama olduğunu göstermek istedi. Okullarda, kütüphanelerde ve kafelerde, çikolata, kurabiye ve şeker eşliğinde çocuklar için “Çıtır Çıtır Felsefe” günleri düzenleyip tartışmalar yapan Labbé, katıldığı ulusal ve uluslararası konferanslarda, yetişkinler için, çocuklara zor konuları anlatmak üzerine sunumlar gerçekleştiriyor. Yazar, müzisyen eşi Wassim Soubra ve iki kızıyla birlikte Paris’te yaşıyor.