30 Ekim 2017 Pazartesi

Fi, Çi, Pi serisinin son kitabı Pi'yi de tamamladım. Kitap kapağında "Bu Hikaye Burada Bitecek ve Sen Başlayacaksın..." diyor Akilah Azra Kohen. Serinin ilk iki kitabı insan ilişkileri odaklı sosyolojik bilgiler verirken, Pi hayatı bütünüyle pozitif bilimler ışığında sorgulamayı, analiz etmeyi sağlıyor.

Bu süreci kitabın son sayfasında açıklıyor Akilah;

Bir insanın tüm dünyaya sahip olup kendi ruhunu kaybetmesinin kendi varoluşuna ne yararı var?
Bir sürü saçmalığa sahip olmak için kendi ruhunu kaybedenlerin mezarlığındayız. Ne olursa olsun her an doğruyu seçmemiz, korkmadan, tereddüt etmeden varoluşun katmanlarında yolculuğumuza devam etmemiz dileğiyle, bir başka hikayede belki bir yerlerde, belki de başka bir gerçeklikte, herhangi bir zaman diliminde ya da gezegende karşılaşmak üzere...

Şimdi sıra Aeden'de...

Arka Kapak

Şimdi itiraf zamanı!

İtiraf ediyorum: Sana tuzaklar kurdum.
Adlarını Fi ve Çi koydum.

Can Manay'ın Duru'ya duyduğu açlıkla çıkardım seni yola,
Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını Deniz'le anlatmaya çalıştım sana…
Beni takip etmen için yolumuzu onların hikâyeleriyle süsledim.
Anlamları da hemen hemen her satıra gizledim. Çünkü Pi'deydi asıl anlatmak istediklerim.
Çaresizdim. Vazgeçemezdim.
Sana bu manzarayı mutlaka göstermeliydim.
Seninle nihayet burada buluşmak için çok emek verdim.

Şimdi yine gel benimle, birlikte yürümeye devam edelim.

Savaşların savaşılarak kazanılamayacağını, asıl zaferin ancak doğrudan ayrılmayınca kazanıldığını
Özge anlatsın sana,
Yaptığımız her şeyin evrende dönüp dolaşıp bize nasıl geri geldiğini
Can'dan dinle,
Analiz edebildiğimiz kadar güçlü, sadeliğimiz kadar güzel, gerçekliğimizdeki samimiyet kadar eşsiz olduğumuzu
Bilge'de gör,
Kendi değerini başkalarının gözünden biçenlerin acısını
Duru'yla anla,
Ve Deniz'in düşüncelerinde tanış geleceğin insanıyla… Gel benimle. Yolumuz uzun değil,
Nihayet sana gidiyoruz, bana… BİZ'e.

Sorgulanmamış, analiz edilmemiş bir yaşam hiç yaşanmamıştır.

24 Ekim 2017 Salı

Yalnız Kalem Unutmaz


Mine G. Kırıkkkanat'ın 2006 yılında 4.baskısını yapan ve gazete yazılarının derlendiği "Yalnız kalem unutmaz" 2 hafta önce yaptığım bir şehir içi uçak yolculuğumda bana eşlik eden bir kitaptı. İçerisinde yaklaşık 55 yazı mevcut. Kitap bana derleme olarak tüm yazılarına bir arada erişmek, yazarın kaleminin gücünü ve ironik mizah anlayışını keşfetmek için aracı oldu.

Arka Kapak

Ara sıra "uzaklaşıp", bir Paris cafe'sinden, kimi zaman da özlemle koştuğu, dostlarıyla buluştuğu Beyoğlu sokaklarından bakıyor insanlara. Ama hep, ille de ülkesi insanları için yaşanmışlıklar, onların hayatını zenginleştirecek, onları "dünya insanı" yapacak gözlemler derliyor baktığı yerlerden... Mine Kırıkkanat'ın, yazılarından yaptığı bu derlemede, "yalnız," bildiği, doğru bulduğu ne varsa evirip çevirmeden söyleyen bir "kalem"in, "unutulmaya", ezip geçen, yıkıp bozan kokuşmuş sulara direnen yazılarını bulacaksınız. Zamana, bozulmaya, kişiliksizleşmeye, onursuzlaşmaya, kurumaya direnen yazılarını...
"Geri zekalılığı mizah, kabalığı çağdaşlık, edepsizliği iktidar, kalçayı kafa, memeyi zeka, havayı başarı sanan ve bilgisizliğini sulayarak çiçek açtırmaya çalışan Türk televizyonları, "rating" diye diye zarar ededursun benim anladığım kadarıyla siz varsınız ve az buz sayılmazsınız. Pırıltısız çoğunluk üçgeninde, lambanın asıldığı tepedeki çoğul azınlıksınız siz. Siz olmadan gün doğmaz."

22 Ekim 2017 Pazar

Sıradaki Teşekkürüm Bana Yanlış Yapanlara

Nilgün Bodur kitabına "dürüst, duygusal, anaç ve hafif toplu olmanın işe yaramadığını düşündüğüm bu dünyada, bana aksini ispatlayan her bir kişiye, her tecrübeye teşekkürler." diyerek başlıyor. Kitabın editörü İclal Aydın. İclal Aydın, kitap için yazdığı önsözde "bazı kadınlar, bazı adamlar kendi yaraları için ilaç ararken başkalarına da teselli olurlar. Bazen bir sitem, bazen bir tebessüm, bazen dolu halinde seyreden bir öfke yağışı olarak çıkar ortaya bu iyileşme..." diyor.
Gelelim kitabın adını içeren başlığın altındaki şahane metne:
SIRADAKİ TEŞEKKÜRÜM BANA YANLIŞ yapanlara, beni kıskananlara, arkamdan vuranlara, edebimden sustuklarımı acizlik sananlara, egolarını benimle tatmin edenlere, ben mutlu olduğumda kaçacak delik arayanlara, başarılarıma şaşıranlara, yenilgilerimde ortaya çıkanlara, yüzüme söyleyemediklerini arkamdan söyleyenlere, çıkarı olduğunda yanıma gelenlere, gönlü ayrı, sözü ayrı olanlara, sevdiğini söyleyip sevmeyi bilmeyenlere, geleceğini söyleyip hiç gelmeyenlere, egosunu ruhumla tatmin edip kaldırdığım poposuyla yer çekimine rest çekenlere, bir gülümsemesiyle neleri değiştireceklerini bilmeyip asık suratlarıyla hayatımın içine edenlere, bir şey rica edildiğinde, sanki etinden bir parçası gidenlere, sadece ben deyip sen nasılsın demeyenlere... Yani hayatımda olduğunu sandığım ama olmayanlara ve hayatımdan çıkanlara. Çok teşekkürler. Siz olmasaydınız ben doğrunun, iyinin ve güzelin kıymetini bilmezdim. Sevdiğim her şeyi böyle güzel sevemezdim. İyi ki varsınız. Biz, sizin sayenizde bugünkü insanlarız.

Arka Kapak

“Hayatı boyunca hep çalışmış, olup biteni ve sevdiklerini anlamaya çalışmış, kırılmış, canı o kadar yanmış ki, belki zaman zaman bu yüzden kırmış, hep savaşmış, anlaşılamamaktan yorulmuş ama hep yeniden başlamış, başına gelen hayat dediğimiz şahane hadisenin fırtınalı günlerinden sonra dost bildiklerini post edip çıkarmış, olmadık malzemeden olmadık güzellikler oluşturmayı başarmış becerikli kadınlar... Size yapılan yanlışları bir bir ardınızda bırakırken, Nilgün satırlarıyla yol arkadaşınız olacak. Okurken gülümseyecek, gülümserken kim bilir neler hatırlayacaksınız.”
–İCLAL AYDIN-

Her güne gülümseyerek başlamak için bir sebep bulmak, canınızı sıkanları umursamamanız gerektiğini hatırlamak, standart kusursuz hayatlar yerine kendi hayalinizi yaşamanın o kadar da zor olmadığını fark etmek, kendi değerinize, sağlığınıza, huzurunuza sahip çıkmak, herkese yetmek, her işe yetişmek her zaman kolay değil belki. Ancak bir yol arkadaşı elinizden tutarsa başka...
Hayatı boyunca biraz daha fazla kahkahanın peşinde koşan, anılar biriktiren, hayaller kuran, yorulup tökezledikçe yeniden ayağa kalkmaktan usanmayan, geleceği hep umutla bekleyen, gözyaşına da, hatalarına da sahip çıkan, neşesinden kolay kolay vazgeçmeyen bir kadının hikâyesi bu. Herkese tanıdık gelecek.

10 Ekim 2017 Salı

Bir Gün Mutlaka

Ataol Behramoğlu'nu okurken yazarın bireysel sorunları irdelediği, çağın gereklerini kavramaya çalıştığı ve hayatı ölçümlediği bir anlatım ile karşılaşılmaktadır. Şiirleri çağdaştır. Aşk, güzellik, mutluluk, hüzün, ölüm vb. bütün duygular mevcuttur.

Arka Kapak

"Tümüyle yaklaşıyorum bir ozana. Ataol Behramoğlu’na, şiirini yokluyorum, şiirinin vuruşunun damarını yakalıyorum: Akan taze bir içtenlik kanı! Soruyor sevgilisine: ‘Darağacından Notları okudun mu.? ’ "
(Ceyhun Atıf Kansu, Varlık, Ocak 1977) 

"Coşku, heyecan, dünya ve toplum karşısında ilgi ve merak, daha iyiye, daha güzele duyulan özlem, dünyayı hemen değiştirme isteği ve dünyanın değiştirilebilir olduğundan, değiştirileceğinden hiç kuşku duymayan bir sabırsızlık... Şiirin (Bir Gün Mutlaka) yazılmasından üç yıl sonra 1968 Mayıs’ında Sorbonne Üniversitesi’nin ve Paris’in tüm duvarlarına yazılan sloganlarda ifadesini bulan: Prag’dan Saygon’a, Amerikan kampüslerindan Paris fabrikalarına dünyanın dört bir yanında solunan hava... Devrim, değişim ve özgürlük havası. Behramoğlu’nun şiiri hiçbir ustalık taslamadan, ama büyük bir ustalıkla bu havayı yaşatıyor okuyucuya. Hem dönemini yansıttığı, hem iyi bir şiir olduğu için de büyük şiir katına çıkıyor." 
(Roni Margulies, Adam Sanat) 

"(....) Bu karmaşık durumun belirtilmesi amacıyla ‘bilinç akımı’na yaklaşan ve şiirimiz için ‘yenilik’ olan bir teknik kullanır." (Asım Bezirci, On Şair - On Şiir, 1971)