7 Aralık 2019 Cumartesi

Bir Çöküşün Öyküsü

Uzun zamandır ara ara elime aldığım Stefan Zweig serisinin bir diğer kitabı Bir Çöküşün Öyküsü. 

Gözden düşme düşüncesinin insan hayatında kalben ve zihnen nelere yol açabileceğini anlatan bir öykü.

Yazar, insanlık dışı deneyimlerin, içsel kısıtlamaların ve başarısız iletişimin nasıl büyük bir tehlikeye sürükleyebildiğini psikolojik bir incelikle anlatıyor.

Arka Kapak

Madam de Prie günlerden bir gün saraydan kraliyet damgalı bir mektup alır ve artık gözden düştüğünü, saraydan kovulup Normandiya'ya sürüldüğünü öğrenir. Artık Paris'teki şatafatlı balolar geride kalmıştır. Yepyeni bir hayat onu bekliyordur. Madam de Prie bu sürgün dönemi boyunca saraya geri dönme umudunu asla yitirmez ve eski hayatına geri dönebilmek için planlar yapmaya başlar.

Normal İnsanlar

Yazar Sally Rooney, 1991 doğumlu bir yazar. Kitap, British Book Awards Yılın Kitabı ve Yılın Romanı Ödülü, An Post Irish Yılın Romanı Ödülü, 2018 Costa En İyi Roman Ödülü, 2018 Booker Ödülü Adayı, 2019 Women's Prize For Fiction Adayı.

Genç yazarlar arasında kendi kulvarında sürükleyici hikayesi olan, doğal, samimi ve yoğun bir hikaye okuyucularını bekliyor.

Arka Kapak

Connell ve Marianne, İrlanda’nın küçük bir şehrinde yaşayan, aynı okula giden iki genç. Connell okulun en popüler ve başarılı öğrencilerindenken Marianne içedönük, sevilmeyen, hatta dışlanan bir tip. İkili bir gün sohbet etmeye başlar ve bu sohbet giderek uzar, ikisinin de hayatını değiştirecek bir ilişkiye dönüşür. Normal İnsanlar arkadaşlık, karşılıklı çekim ve aşk üzerine bir roman. Sally Rooney lise yıllarından üniversiteye uzanan bir ilişkinin kaydını tutuyor; toplumda yer edinme ve özgürleşme mücadelesi veren, birbirlerinden asla ayrı kalamayan, ancak sevmek için de çetin sınavlar vermek zorunda kalan iki gencin hikâyesiyle bir kuşağı temsil ediyor.

Öfke Dansı


Dr. Harrient Lerner kalemi ile arkadaş tavsiyesi ile tanıştım ve oldukça etkilendim. Kitap ile, yakın ilişki modellerindeki davranışları sorguladım. Öfke'nin ilişkilerdeki farklı anlamlarını ve tepkisel arketiplerini gözlemledim.
Toplumda yer alan her kadının okuması gerektiğini düşündüğüm kitap; bireylerin kendi kişisel sorunları üzerinde yoğunlaşmasını ve bu sorunları yaratıp sürdüren sosyal koşulları göz ardı etmemesi gerektiğini ortaya çıkarıyor. 
Öfkemizi dikkatle dinlemeli ve değişimin hizmetine sunmalıyız.

Arka Kapak
Öfkenin nedenleri ve modelleri üzerinde duran bu kitap, önemli ilişkilerde anlamlı ve uzun vadeli değişimler gerçekleştirmeyi sağlayacak özel stratejiler sunuyor. Yazar, vardığı sonuçları on yıllık klinik araştırmalara, psikanalitik sistemler ve aile sistemleriyle ilgili en son bulgulara dayandırarak, kavga ve suçlamayla ya da sessizlik ve duygusal uzaklaşmayla dışarı vurulan öfkenin, mevcut ilişki dinamiklerini neden ve nasıl koruduğunu gösteriyor. Ayrıca, öfkeyi daha güçlü ve bağımsız bir benlik duygusu kazanmak için kullanma konusunda kadınların yaşadığı zorlukları da dile getiriyor. Kadının öfkeli ve suçlayıcı bir konumdan, kendi karmaşasıyla yüzleşmeye doğru yaptığı yolculukları dile getiren 'ÖFKE DANSI', öfkenizi yapıcı bir güce dönüştürerek yaşamınızı yeniden şekillendirmek için size rehberlik edecektir.




19 Kasım 2019 Salı

Karmakarışık Sarmaşık

Cem Mumcu yazıları ile tanıştığım birkaç saat içerisinde tamamını okuduğum, yazarın Binbir İnsan Masalları projesine ait hikayeleri arasında kaybolduğum bir kitap.

Kitaptan anektotlar;

"Canları yanar, can yakarlar. Kuytusuna saklandığınız değerlerin ne kadar da değersiz olduğunu hatırlattıkları için korkutucudurlar."

"Sen bendeki eksiğine, ben sendeki noksanıma bu kadar muhtaçken ve bu bizi aç, bu bizi arzulu, bu bizi coşkulu kılarken sen sonsuz bir tokluğa mahkum edersen bizi; yeniden aç olmayı özleyeceğiz. Ve sen başka bir eksiğin, ben başka bir noksanın peşine düşeceğiz belki de..."

"Susman, senin bir renginle hatta asıl renginle boyar sayfayı. Sayfanın da bunu anlaması, bu rengi görmesi gerekir. Boşluğundan daha fazla ne tanımlayabilir ki seni? Hangi ses, hangi yaygara, hangi renk, eksiğinden daha fazladır ki? Saklanmak için sürdüğün hangi boya daha fazla anlatabilir ki seni?"

"İnsan kendini bir diğerine sürünce tanıyor çünkü. İnsan kendisini bir diğerini kesince tanıyor."

"Buraya geldim mi ben, yoksa gittiğim yer miydi burası?"

"Bir daha hiç şaşırmaması. Dedim ya şaşkınlığı arıyorum. Ben şaşkınsam zaman kalır mı bilmiyorum. Ama andan başka tutunacak yeri olacağını, kendisini an dışında bir yerlere, ileriye veya geriye uzatabileceğini de sanmıyorum."

"Hayat dediğin unutmalar bataklığıdır, gelip geçici kuşların konup kalktığı. Çürümeyle içiçe açıp kapanan çiçeklerin her defasında solduğu ve sineklerin tatlı tatlı sokup kaşındırdığı..."

"Zannederiz ki biten azalır. Oysa en görkemli anlardır onlar. Bir güneşin parçaladığı. Bir aşkın bittiği. Bir yaşamın yittiği. Bildiğimiz hiçbir renk değildir bir daha olmamanın rengi. Ve hiçbir sesle anlatılamaz bitmenin sessizliği. Yokluk, tahmin edilemez ve bilinemez olan her şeyi saklar gövdesinde."

Arka Kapak

Sana yazsam okuyabilecek misin? Sana eksik olduğunu sürekli hatırlatan; ama eksiğinin aslında ne olduğunu unutturan bu sahte cümbüşün ortasında sahici bir sesi ayırt edebilecek misin?
Üstüne düşecek çiy tanesinin soğukluğundan sorumluyum; bakışının kırılmasından, dudaklarına değen parmak uçlarından bile sorumluyum. Sense hala tarifler yapıyorsun. Yapmasan keşke. Yapmasan... Fark eder mi ki kim kime aşık? Kim kime dolaşık? Bu karmakarışık sarmaşık... Kökü bende, dalları sende, suyu bende, yaprakları sende... İstersen kesersin bıçak gibi bir sözünle...
Sana tam anlamıyla kendini bırakan, tamamlanmış olduğun anlar, hiçbir zaman birbirimize sarıldığımız o gizli buluşma kadar heyecan vermeyecek. Sen bendeki eksiğine, ben sendeki noksanıma bu kadar muhtaçken ve bu bizi aç, bu bizi arzulu, bu bizi coşkulu kılarken sen sonsuz bir tokluğa mahkum edersen bizi; yeniden aç olmayı özleyeceğiz.
Oysa aşk yoklukla, kayıpla, eksikle, ölümle besleniyor... Aşk "yukarı"ya uzanmak için derinlere gömülü... Aşkın nesnesi hayal, malzemesi kalp... Aşk, arıyor göründüğü şeyin değil "öte" sinin peşinde... Aşk deli... Aşk akılötesi... Aşk coşkulu, aşk tehlikeli... Aşk hem mutlu, hem mutsuz... Aşk acıya teşne... Aşk hesapsız, aşk tedbirsiz... Keşke gelseydin ellerim senin olurdu...

Cem Mumcu, Karmakarışık Sarmaşık'la beraber altı kitap ve yüz yetmiş öyküye ulaşan Binbir İnsan Masalları serisi ile insan doğasının en saklı odalarına cesaretle giriyor. Her bir öykü, bir başka deneyimin en orta yerine davet ediyor okuyucusunu. Orada saklanmak, utanmak, korkmak yok. Aklın görevi bitiyor, kalp başlıyor anlamaya. Bu, kanatlarının olduğunu, uçmayı ölesiye isterken öğrenmek gibi, gerçek bir özgürlük deneyimi.

"Mumcu bu insanlık trajedisinin arkeolojisiyle ne zaman bu denli iç içe geçti, bu kazıda kimlere çıraklık etti, bu genç yaşta nasıl böyle 'karnavalesk' bir ustalık edindi bilemiyorum. Ancak dünya edebiyatında da ender rastladığımız birbirinden çarpıcı ironilerin ışıltısıyla ilerleyen bu ilginç yazının, deliliğimizin evrensel mantığını olağanüstü doğru biçimde dokuyan bu ilginç yazarın masallarına, 'dünya durdukça duracak' demekte haklı olduğuma inanıyorum."
- Leylâ Erbil

2 Kasım 2019 Cumartesi

Rahel Tanrı'yla Hesaplaşıyor


Stefan Zweig'in modern klasiklerinden 'Rahel Tanrı'yla Hesaplaşıyor' hikayesi ile bir ideale kavuşmak isteyenler için örnek teşkil edecek öykülerden biridir. Güce, şiddete karşı bir uyarı niteliği taşıdığı gibi insanlık için bir tavsiye, bireysel hak için bir talep ve toplum için gerekli özgürlük dileği kategorisindedir.

Kitaptaki üç öyküde de insanlar huzuru, barışı, Tanrı'yı ve kendilerini arıyorlar, bu arayış sırasında kendi yaşamlarını sorguluyorlar. Yazar, üç öyküde de barış özlemini dile getirmektedir. İnsanlığa hoşgörü ve merhamet dersi vermektedir.

Arka Kapak

Zweig’ın menkıbelerinde hikâye edilen kişiler Tanrı’yı ve kendilerini ararken hayatlarının anlamını bulacaklarına dair umutlarını her daim korurlar. Yazar Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor’da Rahel ile Yakup’un Eski Ahit ’teki hikâyelerini Kutsal Kitap’taki anlatım biçimini anıştıran bir üslupla ve elbette kendi yorumunu katarak aktarır. Üçüncü Güvercinin Hikâyesi’ni de Nuh Tufanı’ndan esinlenerek kaleme almıştır. Nuh’un tufandan sonra suların çekilip çekilmediğini anlamak için gönderdiği üçüncü güvercin geri dönmez. Ancak Zweig’ın öyküsünde güvercinin dönmeyişinin nedeni Eski Ahit ’teki gibi toprağın kuruması değil, her yerde ölüm ve felaket görmesidir. Esin kaynağı Bhagavad Gita olan Ölümsüz Kardeşin Gözleri ise Virata adlı bir savaşçıyla ilgilidir. Bir savaşta bilmeden öldürdüğü ağabeyinin gözleri Virata’yı her yerde izler. İnsanlardan uzakta, günahtan arınmış olarak yaşamını sürdürmeye çalışsa da, eylemlerinin başka insanların yaşamlarını etkilemesine engel olmayacaktır. 

20 Ekim 2019 Pazar

Camdaki Kız

2019 yılı Dünya Kadınlar Günü'nde çıkan Dr. Gülseren Budayıcıoğlu'nun "Camdaki Kız" adlı romanı, yazarın hastalarından birkaçının hikayesi ile okuyucularına ulaşıyor. Kitapta, hikayeleri analiz ederken "Kader Motifi" kavramını ve sizin için anlamını, önemini, değerini keşfe çıkabilirsiniz.

Arka Kapak


“Küçükken çekilen acıların ateşi kolay sönmüyor, kolay unutulmuyor ve izlerini hayatımız boyunca üstümüzde taşıyoruz.”
Aşk yakıyor
Ayrılık kavuruyor
Aldatılmaksa hep çok acıtıyor…

Bize çocukluk acılarını tekrar yaşatacak kişileri gözünden tanır, başkasına değil, ona âşık oluruz. Hayat onu kendi ellerimizle buldurur bize.
Kaderimiz aslında doğduğumuz evlerde yazılır. Yine o evlerde yaralanır, o yaralarla büyür, sonunda o yaraların bizi götürdüğü yere gideriz. Ancak mutluluk her zaman o yolda değildir…
“Bu kitapta her zamanki gibi gerçek bir yaşam hikâyesi anlatacağım sizlere. Hep lüks içinde yaşamış ama kaderi daha baştan kötü yazılmış Camdaki Kız ile bir varoş çocuğunun aşk hikâyesi bu.”

Korku

Stefan Zweig’ın 1920’de kaleme aldığı ve bir kadının duyguları üzerine yazdığı, en etkili hikâyelerinden biri olan Korku, burjuva yaşamın kapılarından girerek kadın erkek ilişkilerini dramatik bir dille anlatıyor okurlara.
Korkunun insan ruhunu adım adım ele geçirdiği hikâyede; utanç duygusu, suçluluk ve öfkeyle dolup taşan bir kadının dünyası, en can alıcı noktalarıyla gözler önüne seriliyor.
Varoluşun sorgulanması, kadın erkek ilişkilerinin içyüzü ve toplumsal baskıların insanları nasıl değiştirdiği Stefan Zweig’ın gerçekçi ve detaycı üslubuyla Korku hikâyesinde ele alınıyor.

Arka Kapak


Rahat ve korunaklı bir yaşam süren saygın bir kadın, sekiz yıllık evliliğinden sıkılmış, burjuva dünyasının kozasından çıkarak kendini genç bir piyanistin kollarına atmıştır. Ancak bu gizli ilişkiden haberdar olan bir şantajcının ansızın zuhur etmesiyle, hayatında yeni farkına vardığı bütün güzellikleri yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalır ve kahredici bir korkunun pençesine düşer.


Korku insanı bilinçdışına itilmiş utanç verici deneyimlerden, bastırılmış pişmanlıklardan özgürleştirebilecek güçte bir yapıt.

6 Ekim 2019 Pazar

Unutma Beni Apartmanı

Nermin Yıldırım kaleminden ilk okuduğum kitap Unutma Beni Apartmanı. "Çok eskiden, tarih kadar eski bir zamanda, bir yerlerde öyle büyük bir boşluk açılmıştı ki, kaybını kaldıramayacaklarımın varlığına da tahammül edemez olmuştum." cümlesinin zihinde yarattığı etki ile başlıyor.

Hayatını hayalet yazar olarak sürdüren roman kahramanı o güne kadar hiç görmediği annesinin sesini beklenmedik bir telefon ile duyduğunda başlıyor yeni serüveni. Ömrü boyunca kendisinden vazgeçenleri, kendi vazgeçtiklerini, kaçırdığı fırsatları, kuramadığı yakınlıkları gözden geçiriyor.

Nermin Yıldırım, roman kahramanının hayatı ekseninde, toplumsal ve siyasi yönden ülke gerçeklerine değiniyor. Ve okura sorular soruyor: İnsan ne zaman kendisi olur? Mutluluk diye bir şey var mı? Peki ev diye bir yer var mı? Çok mu uzakta?

Kitap, terkedenler ve kalanlar üzerine de okuyucuyu düşünmeye sevk ediyor.

Arka Kapak

Annesinin sesini ilk kez kırk üç yaşında, o da bir telefon konuşmasında duyan bir kadının hikâyesi bu. Yıllar sonra hiç beklenmedik bir zamanda ve beklenmedik bir biçimde, henüz bebekken kendisini terk eden annesinin telefonuyla hayatını tekrar gözden geçiren kırk üç yaşındaki Süreyya’nın hikâyesi. Süreyya’nın yalnızlığının tarihinden hareketle, yakın Türkiye tarihinin, ölümlerin, bitişlerin, yok oluşların hikâyesi.
Yıllar sonra ortaya çıkan annesinin anlattıklarının yarattığı duygusal karmaşayla birlikte, annelik mevhumunun kendisi için ifade ettiklerini sorgulamaya başlayan Süreyya, annesinin yokluğundan ve bu yokluğun yarattığı diğer eksikliklerden
hareketle kendisini terk edenleri, terk ettiklerini, kaçırdığı fırsatları, kuramadığı yakınlıkları, kısacası kırk üç yıllık hayatını
gözden geçiriyor. Dokunmadan adlı son romanıyla okurların yüreğine dokunan Nermin Yıldırım’dan çok katmanlı bir ilk roman.

25 Eylül 2019 Çarşamba

Savaş Sanatı

Hasan Ali Yücel klasikler dizisi kitaplarından Savaş Sanatı.
İçerisinde, hesaplama, savaş, taktik saldırı, duruş (konuşlanış), güç (vaziyet), zayıflık-güçlülük, harekat, dokuz değişken: binbir olasılık, orduyu harekete geçirme (yürüyüş), arazi, dokuz arazi, ateşle saldırı, casus kullanma bölümleri yer almaktadır.

En çok etkilendiğim paragraf;
Bilge olmayanlar casus kullanamazlar, insancıl ve adil olmayanlar casuslardan faydalanamazlar, zeki olmayanlar casusların getirdikleri bilgiden yararlanamazlar. 
Sadece akıllı hükümdarlar ve erdemli komutan üstün ve zeki kişileri casusları yapar ve büyük başarılar elde eder. Bu savaşta çok önemlidir, ordu buna dayanarak hareket eder.

Arka Kapak

Sun Zi / Sun Tzu (MÖ 6. yy): Yazarın adı Wade-Giles transkripsiyon sisteminde Sun Tzu, Pin-Yin transkripsiyon sisteminde Sun Zi olarak yazılmaktadır. Doğum ve ölüm tarihi tam olarak bilinmemektedir. Komutan ve düşünür olarak ünlenen Sun Zi’nin Savaş Sanatı adlı eseri insanlık tarihinin en eski ve en fazla araştırılan ve tartışılan strateji eseridir. Bütün dünyada sadece askerlik alanında değil, iş idaresi ve kişisel gelişim gibi pek çok alanda da bir strateji klasiği olarak kabul görmüştür.

25 Ağustos 2019 Pazar

2001 Eski Türkiye'nin Son Yılı

2019 deniz tatilimin süresi içerisinde otel kitaplığında keşfettiğim ve sürükleyici yazı dili ile hızlıca bitirdiğim bir kitap oldu.

Türkiye'nin değişim sürecinde bir çok farklı kanaldan temin edilen arşiv bilgilerinin derlendiği, bölüm sonlarında ise olaylarda adı geçen şahısların röportajlarını barındıran bir inceleme kitabı olduğunu belirtebilirim.

Arka Kapak

“Türkiye nasıl değişti? Bazı şeyler nasıl da hiç değişmemiş? Her şey başka türlü olabilir miydi? Ve tabii asıl soru: Biz buraya nereden geldik?” Mirgün Cabas, 2001’in, Eski Türkiye’nin son yılının hikâyesini anlatıyor. Önce iktidarın, sonra düzenin, nihayetinde rejimin değiştiği bir sürecin sıfır noktasında ne vardı? 
Masadan havalanıp krize konan anayasa kitapçığı… Başbakanlık önünde sıraya giren protestocular… Banka enkazları vardı. First class kaçıp ekonomi sınıfında polislerin arasında geri getirilen işadamları… İsimlerinden fal tutulan yolsuzluk operasyonları… Piyasaların görevden aldığı bakanlar… “Başbakan sağlıksız mı yoksa sadece bakımsız mı?” tartışmaları vardı. TÜSİAD’ın her konuda fikrinin olduğu ve bunları açıklayabildiği günler… “Tek kişi partisi olmayacağız,” diyen AKP’nin Anayasa Mahkemesi sayesinde “normal doğum”la dünyaya gelişi… Askerlerin siyasetçilere bitmeyen kini... Tüm bunların arasından uzaylıya taş atan köylü, İtalya’ya Fiorentina biletiyle gidip Milan üzerinden dönen Fatih Terim, “profesör” lakaplı kapkaççılar, konuklarına, “Efendim siz şarlatan mısınız?” diye soran anchorman’ler, mallarını karılarıyla paylaşmak istemeyen ama dondurulmuş embriyoya miras bırakma peşindeki milletvekilleri, Öcalan’ı İmralı’dan kaçırma teklifini reddeden PKK’lılar, cezaevinde kafa kesen çeteciler bize bakıyor. Aktörlerinin ve tanıklarının da katkılarıyla 31 kısım tekmili birden, Eski Türkiye’nin yoğun bakımdaki günlerinin hikâyesi…

16 Ağustos 2019 Cuma

Uyuyan Ölüm

Agatha Christie'nin büyüleyici olay örgülerinden birinde daha uyuyan ölümü uyandırmaya çalışanların maceralarında kaybolmaya hazırsanız okumanızı tavsiye ederim. Sonunda yine yeni yeniden ters köşe olduğum bir cinayet çözümlemesi ile karşılaştığımı belirtmeden geçemeyeceğim.

Arka Kapak

Gwenda yeni evine taşındıktan kısa bir süre sonra, garip olaylar meydana gelmeye başlar. Evi modern bir hale sokmak için verdiği uğraşlara rağmen, evin ürkütücü geçmişiyle ilgili pek çok şey öğrenir. Daha kötüsü, merdivenlerden üst kata her çıkışında anlamsız bir korku tüm benliğini sarmaya başlar.

Korkuya kapılan Gwenda hayatını kuşatan hayaletlerden kurtulmak için Miss Marple'dan yardım ister. Ve iki kadın, yıllarca önce işlenmiş mükemmel bir cinayeti çözmek için bir araya gelirler.

"Sonunda büyük bir tatmin duygusu bırakan çapraşık sürprizlerle dolu bir bulmaca" Sunday Express

Şansın Matematiği

Joseph Mazur, rastlantıların matematiği ve efsanesi şeklinde tanıttığı kitabını hikayeler, matematik, analiz ve kafa kaşıyanlar bölümleri ile oluşturmuş bulunmaktadır. Kitap okuyucusuna, rastlantıların gizemine, nasıl olageldiklerine ve mucizelerini nasıl sürdürebildiklerine odaklanan meraklı bir mercek sunmaktadır. Kitap, rastlantıların neden olduğunu açıklamak için onların gerçekleşme sıklıklarının ardındaki sürprizleri ifşa etmekle kalmayıp, olgulara bakma biçiminizi de değiştirmektedir. Yaşadığımız günlük olayların ve içinde bulunduğumuz koşulların büyük çoğunluğu basit yollarla başımıza gelmezler, aslında bizim dikkat sınırlarımızın ötesinde başka birçok olay ve koşullarla bağlantılıdırlar sonucuna ulaşmaktadır.

Arka Kapak

“Joseph Mazur’un Şansın Matematiği, okuru en uç olasılıkların tehlikeli ve tuhaf topraklarında gezdirirken elini hiç bırakmıyor; nedeni bağıntıdan ve olayı salt rastlantıdan ayırt ediyor.”
-Jordan Ellenberg, How Not to Be Wrong: The Power of Mathematical Thinking’in yazarı-
“Gerçek hayat veya kurgudan alınan çok sayıda ilgi çekici rastlantıyı olasılık ve istatistiğin basit ve o kadar da basit olmayan matematiksel kavramlarıyla birlikte örerken, çeşitli tuhaf olayları ince detaylarıyla açıklayan usta bir yazarlık, bir yetenek gösterisi. Mazur’un kitabı size bu matematiğin bir kısmını öğretirken, şansın yaşamınızdaki rolünü büyülü düşünmeye başvurmadan anlama konusunda oldukça iyi bir donanım kazandırmış olacak.”
-Gizem Karaali, Journal of Humanistic Mathematics dergisinin editörü-
“Joseph Mazur, şans ve sürprizin tuhaf topraklarında bize açıklık ve çekicilikle yol gösteriyor. Bariz bir şekilde dikkat çeken rastlantıların, biz dünyanın büyüklüğünü hafife aldığımız için genellikle bizim hayal ettiğimizden daha fazla ihtimal dâhilinde olduğunu açıklıyor… Muhteşem bir kitap, batıl inanç ile kolay aldatılmanın panzehiri.”
-Ian Stewart, Güzellik Neden Gerçekliktir ve Yaşamın Matematiği kitaplarının yazarı-
“Bazı insanlar anlayamadıkları olayların arkasında tanrıya kadar gidebilecek mucizeler ararlar, bazen de yaratırlar. Örneğin, bir saniye önce aklınızdan geçen birisini köşeyi döndüğünüzde karşınızda bulursunuz ve bir an için medyum olduğunuzu ya da olağanüstü kabiliyetleriniz olduğunu sanırsınız. Kitapta buna benzer akıl almaz tesadüflerin hiç de gerçekleşemeyecek tesadüfler olmadığı, matematik-olasılık biliminin bu gibi tesadüfleri çok da basit, hemen hemen herkesin anlayabileceği hesaplamalarla izah edilebildiği gösterilmektedir. Herkesin merak, zevk ve ilgi ile okuyabileceği bir kitap!”
-Yılmaz Akyıldız, Matematik Profesörü-
“Bu tanıtım yazısını okuma şansınız oldukça düşüktü. En kaba hesapla bu ancak 50.000’de bir. Ama yine de ... işte buradasınız. Bu çok uzak görünen rastlantının gerçekleşmiş olması ne kadar tuhaf? İşte, sevgili okur elinizdeki kitap bu sorunun doğru yanıtını içeriyor.”
-Charles Seife, Zero: The Biography of a Dangerous Idea’nın yazarı-
“Şans ve rastlantının gizemlerini keşfe çıkan kitaplar arasına The Black Swan (Siyah Kuğu) ve The Improbability Principle tadında heyecan verici bir katkı.”
-David J. Hand, Imperial College’da matematik profesörü ve The Improbability Principle’ın yazarı-
“Sıradan bir okur olarak Şansın Matematiği sizi şaşırtacak. Örneğin DNA eşleşmesinin mahkemede her zaman kesin kanıt olmadığını ya da Disneyland’a yaptığınız tek seyahatte bir tanıdığınıza rastlama olasılığının düşündüğünüz kadar da beklenmedik bir şey olmadığını öğreneceksiniz. Matematikçi Joe Mazur, olasılığa dayalı sonuçların aslında çoğu zaman beklenmedik ve sezilmesi olanaksız şeyler olmadıklarını gösterdiği mükemmel bir kitaba imza atmış.”
-Florin Diacu, Ödüllü kitap Megadisasters: The Science of Predicting the Next Catastrophe’un yazarı-

3 Ağustos 2019 Cumartesi

Makineler Her Şeyi Yaptığında Biz Ne Yapacağız

Kitap 3 yazara sahip; Malcolm Frank, Paul Roehrig ve Ben Pring. Yapay Zeka, Algoritmalar, Botlar ve Büyük Veri Çağında öne geçmek için yapılması gerekenleri bir rol haritası mantığında aktarmaktadır. Gelecek beş yılda yapay zekanın neler yapacağına dair pragmatik öneriler istiyorsanız doğru kitabı buldunuz demektir. 

Makineler mevcut çalışanların işlerini elinden aldığında, büyük ölçekte bakıldığında, yeni makineler daha önce hiç olmadığı kadar iyi, verimli ve tatminkar işler de yaratacak. Yaşam standardımızı yükseltecekler ve Batı dünyasında son elli yılda gördüğümüzden çok daha güçlü olacak bir yaygın ekonomik büyüme dönemini başlatacaklar. 

Arka Kapak

Yapay zekâ ve robotlar film sahnelerinden çıkalı çok oldu, artık evde ya da ofiste Siri’den Alexa’ya, Uber’den Waze’e kendi kendine öğrenen akıllı makinelerle çevriliyiz. Üstelik bu daha başlangıç. Makineler gün geçtikçe işlerimizi bizden daha iyi yapmaya başlıyor.
Peki makineler her şeyi yaptığı zaman siz ne yapacaksınız? Robotun biri işinizi elinizden mi alacak? Çalıştığınız şirkete ne olacak? Yaptığınız iş on yıl sonra neye benzeyecek?
Ünlü danışmanlık firması Cognizant-Center for the Future of Work’ün liderleri Malcolm Frank, Paul Roehrig ve Benjamin Pring, Makineler Her Şeyi Yaptığında Biz Ne Yapacağız’da dünyanın önde gelen şirketleriyle yaptıkları çalışma ve araştırmalar sayesinde geliştirdikleri AHEAD modelini anlatıyor, işinizde uygulayabileceğiniz akılcı ve uygulanabilir önerilerde bulunuyorlar.
Sadece teknoloji alanında değil hangi sektörde olursanız olun, ister kurumsal bir şirkette çalışın, ister kendi işinizi yapın, Makineler Her Şeyi Yaptığında Biz Ne Yapacağız yeni dijital çağda ayakta kalmak ve bir adım öne geçmek için rehberiniz olacak.

Çekirge (Oyun, Yaşam ve Ütopya)

Kitaptaki Çekirge, Ezop'un tedbirsizlik simgesi olarak sonsuza dek ünlendirildiği Çekirge'dir. Masal, yaşam ve ölüm çizgisinde Çekirge'nin ütopik varoluşunun oyun oynama ile çok derinden ilgili olduğu savı bulunur; bu nedenle kitap bir oyun kuramı oluşturmaya adanmıştır. 
Kitap, geleneksel bir felsefe kitabı niteliğindedir. Bu, bir tanımı bulma ve formüle etme; bu buluşun ima ettiği şeyleri, bizi şaşırtıcı, bazen düzen bozucu yönlere götürseler de izleme girişimidir. 

Arka Kapak

Günümüzde boş zamanı doldurma aracı olarak görülen ve yararsız diye küçümsenen oyun, bir varoluş ideali olarak ütopyanın en temel öğesi olabilir mi? Bernard Suits, esprili bir üslupla yazılmasına karşın ciddi bir felsefe metni olan bu kitabında, sorunu, Doğu’nun oyuncu ve bilge Çekirge’si aracılığı ile çok farklı bir duruş noktasından tartışmayı deniyor.Alternatif bir oyun teorisi ortaya koymak üzere yola çıkan Suits, öncelikle güçlü mantık yürütmelere dayalı argümanlarla oyunun tanımını yapmaya çalışıyor. Oyun kavramına net bir çerçeve çizme çabasıyla, satrançtan spora, kağıt oyunlarından insanların birbirine oynadığı oyunlara kadar oyun kapsamına giren her şeyi didik didik ediyor. Ciddi, ama aynı zamanda son derece eğlenceli bir felsefe metni olan Çekirge, diyaloglardan oluşmuş rahat okunan bir kitaptır; ve hayatımızın en temel öğelerinden biri olduğu halde iktisadi akıl tarafından dışlanan oyunu bir varoluş ideali olarak tekrar hatırlatmaktadır.Oyun yeteneğini henüz yitirmemişler için...

9 Temmuz 2019 Salı

Direğin Tepesinde Bir Adam

Yazarın yeniden basımı yapılan kitabı, bilinmeyen hayatı işliyor. Hikayeler gerçek hayat kesitleri ile renklendirilmiş durumdadır. Selimoğlu, köyünden, kasabasından, Karadeniz'den ayrılıp uzak denizlere açılan insan hikayelerini konu etmektedir. 

Arka Kapak
Direğin Tepesinde Bir Adam, Zeyyat Selimoğlu’nun deniz insanlarını anlatan öykülerini bir araya getiriyor.
Karadan kopup açık denizlere açılan gemilerde çalışan insanların hayatlarından kesitleri etkileyici bir yalınlıkta yansıtır. Öyle ki; insandaki insanı anlatırken onların dünyalarını biçimleyen denizin gerçekliği de bütün yanlarıyla öykülere siner.
 Lirik, etkileyici, bir o kadar da dil şenliğinde bir dünyanın yansılarını getirir bize bu öyküler.
Direğin Tepesinde Bir Adam’ı okuduğumda, süslemelerden uzak, söz sanatlarına itibar etmeyen, kendine özgü bir gerçekçilik anlayışı olduğuna karar vermiştim. Kitap da Sait Faik Armağanı’nı kazanmıştı.

4 Temmuz 2019 Perşembe

Sen Ölünce Kim Ağlar?

Kitap, Ferrari'sini Satan Bilge'den yaşam dersleri niteliğinde. Yine bir arkadaş tavsiyesi ile okuduğum, okuyucuya adanmış, sayfalarda keşfedilecek dersleri olan bir kitap. Keşfedeceğiniz dersleri hem yeteneklerinizi doruğa çıkarıp hem de etrafınızdaki insanların yaşamlarında değişiklikler yaratarak uygulayabilirsiniz.

Kitap, Norman Cousins'in "Yaşamın trajedisi ölüm değil, yaşarken içimizde ölmesine izin verdiğimiz şeylerdir." 101 adet kısa öyküden oluşan kitap, ruhunuza iyi gelecektir.

Arka Kapak
Hayatınızı tekrar yaşama şansınız olsaydı ne yapardınız?
Çocukluk yıllarımda babam, bana asla unutmayacağım bir şey söylemişti: "Evlat, doğduğunda tüm dünya gülümserken sen ağlıyordun. Öyle bir yaşam sür ki öldüğünde tüm dünya ağlıyorken, senin yüzünde gülümseme olsun." Hayatın gerçekte ne olduğunu unuttuğumuz bir çağda yaşıyoruz. Bir insanı rahatlıkla Ay'a gönderebiliyoruz ama caddenin karşısına geçip komşumuzla buluşma konusunda sıkıntı yaşıyoruz. Dünyanın diğer tarafındaki bir hedefi bir füzeyle hatasız bir biçimde vurabiliyoruz ama çocuklarımızla kütüphaneye gitmek için zaman ayırma konusunda sıkıntı yaşıyoruz. İnsanlığımızla bağlarımızı yitirdik. Amaçlarımızı kaybettik. En önemli değerlerimizi göz ardı ettik.Ölüm döşeğinde George Bernard Shaw'a, "Hayatınızı tekrar yaşama şansınız olsaydı ne yapardınız?" diye sorulmuş. Bernard Shaw kısa bir süre düşünmüş ve iç çekerek cevap vermiş. "Aslında olabilecekken hiç olamadığım kişi olmak isterdim." Aynı şeyin sizin de başınıza gelmemesi için bu kitabı yazdım.Bu nedenle, size içtenlikle soruyorum, siz ölünce kim ağlayacak? Bu gezegende dolaşma ayrıcalığına hâlâ sahipken, kaç yaşamı etkileme fırsatınız olacak? Yaşamınızın sizden sonraki nesiller üzerinde ne gibi etkileri olacak? Son nefesinizin ardından bırakacağınız miras ne olacak?

29 Haziran 2019 Cumartesi

Görme Biçimleri

Türkiye'de bütün kitaplarıyla her zaman kendisine geniş bir okur kitlesi bulan John Berger'in klasiği Görme Biçimleri. Bana da sevdiğim bir arkadaşımın hediyesi oldu.

Kitap, Yağlı boya resimlerinden reklamlara, görselliği ve imgeleri anlamanın, eleştirel bir görme biçimin aktarımı.  

Kitap, "görme konuşmadan önce gelmiştir. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir." / görme sözcükten de önce gelmiştir, dünyayı sözcüklerle anlatırız ama sözcükler dünyayla çevrelenmiş olmamızı hiçbir zaman değiştirmez. Gördüklerimiz ve bildiklerimiz arasındaki ilişki asla durulmaz, ana-fikri ile bizi buluşturmaktadır.

Kitap yedi denemeden oluşmaktadır. Denemelerin dördünde hem sözcükler hem de imgeler, üçünde yalnız imgeler kullanılmıştır. Yalnız resimlerden oluşan (kadınlara bakma biçimlerini ve yağlı-boya resim geleneğinin çeşitli çelişik yanlarını inceleyen) bu denemeler, yazılı denemeler gibi seyirci-okurun kafasında soru uyandırmak amacıyla yer almaktadır. 

19 Haziran 2019 Çarşamba

Küresel Dijital Ekonomide Emek

Birleşik Krallık'ta Hertfordshire Üniversitesinde profesör olan Ursula Haws, bilgi temelli ekonomi'de mesleki kimliklerin yok olması, 21.yüzyıl kentinde iş, kimlik ve iş bölümünün mekansal görünümü, düşünsel faaliyetin kendisi ve metalaşması, emeğin küreselleşmesi ve ulusal hükumetlerin rolü, yaratıcı emekte özerklik ve denetimin diyalektiği, kamu hizmetlerinin metalaşması yoluyla yeni birikim, dijital çağda sınıf dayanakları: geçim, emek ve değer başlıkları altında bilgilerini aktarmaktadır.

Kitabın sonunda küresel değer zincirlerinin karmaşıklığını çözmek ve emek süreçlerimizi buna bağlı olarak konumlandırmak her ne kadar güç olsa da, eğer bu sistemin nasıl değiştirilebileceğini, değiştirmek için topluca hareket etmeyi ve ne gibi seçeneklerin mümkün olabileceğini düşünmeye başlamayı öğreneceksek, bu kesinlikle bir görevdir ifadeleri yer almaktadır. 

Arka Kapak


Bu kitabı okuyanların bir kısmı, belki de çoğu, bu okuma eylemini bir bilgisayar ekranından ya da taşınabilir bir aygıttan gerçekleştirecektir. İçinde yaşadığımız dijital çağda bu durumu giderek daha çok kanıksıyoruz. Bu, 21. yüzyıl kapitalizminin getirdiği yeniliklerin bir göstergesidir; ama aynı zamanda onun itici gücünü, yani yaşamlarımızı her bakımdan metalaştıran amansız bir dürtüyü anlamamızın da anahtarıdır.
Ursula Huws, günümüz küresel kapitalist ekonomisinin farklı görünümleriyle ilgili kışkırtıcı analiziyle, son yılların iktisadi, kültürel ve siyasi olgularını bir araya getiriyor ve gelişmiş bilişim ve iletişim teknolojisinin, sermaye birikimine nasıl yepyeni alanlar açtığını inceliyor.
Kültür ve sanat, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi, taşınabilir aygıtlar ve toplumsal ağlar aracılığıyla insanın sosyalliğinin metalaştırılması da bu alanlar arasında yer alıyor. Ayrıca çalışma düzenlerinin yaşadığı çarpıcı değişimler, 21. yüzyılda emek ve sermayenin farklı biçimlerde yüzleşmesi, proletaryadan sibertaryaya yaşanan dönüşüm, gezegenimizin her yanındaki işçi dayanışma ve mücadelesinin yeni çelişki ve biçimlerin yolunu açması da, bu genel eğilimlere eşlik ediyor.
On yıllar içerisinde sisteme kök salmış sömürü mekanizmaları ile kapitalizmin özünü aydınlatan serbest bilgi akışı kavramlarının ötesine geçen bu kitap, günümüzdeki baş döndürücü dijital dönüşümün, çağdaş, güçlü bir eleştirisini sunuyor…

9 Haziran 2019 Pazar

Gör Beni

Gör Beni, Azra Kohen'in kendi deyimi ile 3.kitabı. Azra Kohen, Fi-Çi-Pi serisini 1.kitabı, Aeden'i 2.kitabı, Gör Beni'yi ise 3.kitabı olarak addetmektedir. Seriyi ise 9 kitapta tamamlayacağını biliyoruz. 
Gör Beni - İki Devrin Hikayesi içerisinde farkındalığı, tarihi, kültürü, dinsel öğretileri, aşkı barındıran, son sayfalarına doğru okuru daha da çok hikaye içerisinde sürükleyen bir roman. 

Kitabı okurken yazarın sayfalar ve bölümler arasında dipnotlarla aktardığı tavsiye müzikleri de ayrıca değerlendirmenizi tavsiye ederim.

Arka Kapak


Bedenimin içindeki canı gör, sadece etimi değil. Gözlerimin içindeki hayatı gör, sadece bakışımı değil. Hissettiklerimi gör, sadece tepkilerimi değil. Beni gör. Derinliğimde boğulmadan,Sorularımda kaybolmadan, Korkularında yok olmadan,Gör Beni. Bir fısıltıya koydum kendimi.Kalbine soruyorum yerimi:Başarabilir misin beni görmeyi? Cesaretin yeter mi? Topla cesaretini ve Gör Beni. Birileri bizden fırtına bekliyor, onlara gökkuşağı vermeye hazır mısınız?

4 Haziran 2019 Salı

Merhaba Dünya

Hannah Fry'a ait Merhaba Dünya, kim olduğumuz, nereye gittiğimiz, bizim için neyin önemli olduğu ve bunun teknoloji aracılığı ile nasıl değiştiğini anlatmaktadır. Günlük yaşantımızda kullandığımız algoritmalar ile ilişkilerimiz; yanı başımızda çalışıp becerilerimizi artıran, hatalarımızı düzelten, sorunlarımızı çözen ve bu esnada yenilerini yaratan algoritmalardan bahsetmektedir. 
Bir algoritmanın toplum için faydasını sorgulamaktadır. Ne zaman kendi yargılarımız yerine bir makineye güvenmemiz ya da ne zaman kontrolü makinelere bırakmamız gerektiğini sorgulamaktadır. 
Kitabın ana fikri: "Algoritma çağında , insan daha önce hiç olmadığı kadar önemlidir."

Arka Kapak

Bir suç işlediğinizde cezanıza kim karar versin istersiniz? Matematiksel açıdan tutarlı ama empatiden yoksun bir algoritma mı yoksa önyargılı bir hâkim mi? Sürücüsüz bir araba almak isteseniz bir kaza anında çoğunluğun hayatını kurtarmak üzere programlanmış bir araba mı tercih edersiniz yoksa yolcusunu koruyanı mı? Peki araştırmacıların kanserin tedavisini bulmasına yardımcı olacağını söyleseler ailenizin tıbbi tarihini paylaşır mısınız? Bunlar makinelerin hâkimiyeti ele geçireceği algoritmalar çağına yaklaşırken düştüğümüz ikilemlerden bazıları. Halihazırda zaten birtakım kodlar bize ne izleyeceğimizi, nereye gideceğimizi, kiminle randevuya çıkacağımızı, hatta kimi hapse göndereceğimizi söylüyor. Fakat suç, adalet, sağlık, ulaşım ve para gibi önemli meselelerde kararı algoritmalara bırakmak dünyanın nereye gitmesini istediğimizle ilgili sorular yaratıyor. Hangisi daha önemli? Teşhiste doktorlara yardım etmek mi yoksa gizliliği muhafaza etmek mi? Suçluları korumak mı yoksa masum insanların boş yere cezalandırılmasını engellemek mi? Merhaba Dünya bizi, günlük hayatta etrafımızı kuşatan algoritmaların karmaşık dünyasına götürüyor. Matematikçi Hannah Fry algoritmaların nasıl oluşturulduğunu, nasıl çalıştığını anlatıp insani önyargıların nasıl koda dönüştürüldüğünü gösteriyor. Gerçek hayattan aldığı ilgi çekici hikâyelerle algoritmaların gücünü anlamamıza, sınırlarını keşfetmemize yardımcı oluyor.

29 Mart 2019 Cuma

Davut ve Golyat


Malcom Gladwell ile 'Outliers - Çizginin Dışındakiler' kitabı ile tanıştım. Kitaplarında, bol araştırma, iç içe geçmiş konular, farklı hikayeler ve tarihi bilgiler yer alıyor. Okurken bir çok farklı bilgiye sahip olabiliyorsunuz.

Sıradan insanlarla devlerin kadim mücadelesine dair birbirinden farklı hikayelerden oluşan kitapta "Dev" ile kastedilen her türlü güçlü rakip.

Yazarın kitapta sunduğu ilkeleri;

  • Bireylerin, her zaman kaybeden değil kazanan olabilecekleri,
  • Büyük denizde küçük balık olmaktansa küçük denizde büyük balık olmanın her zaman daha iyi olduğu,
  • Avantajlarının dezavantajlara dönüşebileceği, dezavantajların ise avantajlara dönüşebileceği.

Arka Kapak

Devler göründükleri kadar güçlü değildir.

Adını, kutsal metinlerde de söz edilen meşhur düellodan alan Davut ve Golyat, sıradan insanlarla devlerin kadim mücadelesine dair bir kitap. "Dev" ile kastedilen ise her türden güçlü rakip: Ordular, kudretli savaşçılar, engellilik, talihsizlik ve baskı...

Yazara göre devler, aslında göründükleri kadar heybetli değiller. Onları güçlü gösteren tüm özellikler, aynı zamanda zayıflıklarının da kaynağı. Öte yandan kaybetmesi beklenen tarafta olmak, devle karşılaşan kişiyi öngörülemeyen şekillerde değiştirebilir: Yeni kapılar açabilir, fırsatlar yaratabilir, eğitebilir ve hatta aydınlatabilir. 

Bağlam kurma ustası Malcolm Gladwell bu kez "avantaj" ve "dezavantaj" kavramlarını sorguluyor ve bizi yine felsefeden bilime, psikolojiden sanata uzanan bir yolculuğa davet ediyor. Üstelik bu yolculuğu gerçek hayat hikayeleriyle daha sürükleyici kılıyor ve devlerle karşılaşmanın kaçınılmaz olduğu bir dünyada bize ışık tutuyor.

"Gladwell'in anlatımı her zamanki gibi nefes kesici ve kışkırtıcı... İlk kitabından beri hayranıyım." 
-Joe Nocera, New York Times-

23 Şubat 2019 Cumartesi

Eğitimde Finlandiya Modeli

Kitap, küçük bir kuzey ülkesini eğitimde zirveye taşıyan temel ilkeler ve uygulamaların temelinde "insana ve eğitime" dair inançların farklı oluşunun olduğunu belirtiyor. Hatta reformlardaki başarının sırrının da bu felsefede olduğunu vurguluyor.

Okullara ve bölgelere özerklik verilmesi gerektiğini belirtilen yazar, ölçülebilir eğitim uygulamalarını destekliyor. "Sayılara yansımayınca değişimi hayata geçirmek zor oluyor. Buradaysa değişim, duygulara yansıyor." diyen Rhea'dan alıntılar yapıyor.

Arka Kapak

“Finlandiya’nın göz kamaştırıcı eğitim sistemini dünyaya tanıtan Pasi Sahlberg, hangi ülkeden olduğu fark etmeksizin tüm eğitim liderlerinin faydalanabileceği dört dersi ortaya koyuyor. Sahlberg’in açık, ikna edici ve sohbet havası taşıyan bu etkili çalışmasına kulak vermenin tam zamanı.”
Prof. Howard Gardner
Harvard Üniversitesi

“Çağı yakalamak ve modern ülkeler arasında ‘hak ettiğimiz’ yeri almak için çocuklarımızın eğitiminin çok önemli olduğu konusunda hemfikiriz. Ancak, yıllardır devamlı vites değiştirip zikzak yaptık. Eğitim konusunda izleyeceğimiz uzun vadeli yolu, yani politikaları, bir türlü tespit edemedik; ideolojik tercihlerin esiri olduk. Oysa çalışmadan, akıl kullanmadan, iyi örneklerden ders çıkarmadan, verilere önem vermeden hiçbir şey gerçekleştirilemez, ‘hak edilemez.’
Bu kitapta okuyacağınız fikirlerin eğitim dünyamıza yeni ve taze bir soluk getireceğini düşünüyorum. Pasi Sahlberg, ABD’de John Dewey, Howard Gardner gibi düşünür ve bilim insanlarının geliştirdiği eğitim kuramlarının Finlandiya eğitim sistemini nasıl başarıya taşıdığını bu kitapta son derece akıcı bir anlatımla bizlere sunuyor.”
Prof. Dr. Üstün Ergüder
Eğitim Reformu Girişimi Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı 

Teknolojiye Karşı İnsanlık

Bilim, Teknoloji ve Gelecek serisinden Alman Fütürist Gerd Leonhard'a ait kitap, insan ve makinenin yaklaşan çatışmasını kitapseverlerle buluşturuyor.

Dünyanın içerisinde bulunduğu aşırı süratli dönüşümde Gerd, bu yüzyılın merkezindeki, en önemli soruyu soruyor: Etik. Kitap, güzel ve zengin bir geleceğe giden yolu seçmemizi; bilinçsizce yapılan, aslında karar bile olmayan kararlarla yaşamlarımızı şekillendirmemizi gözler önüne seriyor.

Mekanik yöntemlerce düşüncenin geliştirildiği çağımızda en kaygı verici kavramı sevgiyi sorgulatıyor. Yeni kavramlar, yeni teoriler aktaran kitap aşırı derecede tavsiye edilir.

Arka Kapak


İnsanlık, katlanarak büyüyen ve her şeyi saran teknolojik değişimle nasıl başa çıkabilir ?
Gerd Leonhard, mekanik yöntemlerce düşüncenin geliştirildiği çağımıza dair,en kaygı verici sorunlardan bazılarının tam göbeğine dalıyor.İnsanlığımızdan fedakarlık etmeden bu çağın avantajlarından yararlanmak, ‘’kazan-kazan’’senaryosu yazmak mümkün mü ? Biyolojik zihne sahip bizler,makine zihinlere yeni tür bir etiği öğretebilir miyiz ? Peki sevgiyi ?

20 Ocak 2019 Pazar

Daha İyi Bir Dünya İçin Yapay Zeka


Onur Koç, kitabında gündemdeki bazı sorulara yanıtlar aramaktadır:

  • İnsanlar yapay zeka yüzünden işlerini kaybedecek mi?
  • Makineler insan ruhunu taklit edebilir mi?
  • Sorumlu ve şeffaf bir yapay zeka yaratılabilir mi?
  • Teknoloji insana gelecekte ne gibi ufuklar açacak?
  • Yapay zeka daha iyi bir dünya için nasıl kullanılabilir?
Yazar, belirttiği sorulara, önce hayal vardı, hayalden araca, biz neden farklıyız, yapay zekanın dünü ve bugünü, akıllı makineler, yapay zeka ile yeni hayat, işler değişiyor, genel yapay zeka (singularity), yapay zeka ve etik, kuantum bilişim ve yapay zeka başlıklı bölümler ile yanıt aramaktadır.

" Yapay Zeka; yaratıcılık, bilgelik, sanat, merak, sevgi, aşk ve öğrenme arzusunun önde olduğu bir toplumda doğar ve gelişirse, yeni ufuklara yolculuk ederken insanın en değerli dostu olacaktır."

Arka Kapak

İnsanın evrimi yeni başlıyor.
Yapay zekâ hakkında hepimizin bir fikri var ama pek azımız bilgi sahibiyiz. Aklımıza takılanlara cevap bulamıyor, hatta kendimizi kaybolmuş hissediyoruz. Oysa bu yeni teknolojik araç, insanın hayal gücü ve yaratıcılığının sonsuza uzanan yolculuğunda yalnızca bir durak değil, büyük bir dönüşümün başlangıcı olacak.
Teknoloji tutkunu bir baba ve Microsoft Türkiye CTO'su olan Onur Koç'un yediden yetmişe herkes için kaleme aldığı Daha İyi Bir Dünya İçin Yapay Zekâ, aklımızda olan –belki de olmayan– tüm sorulara bir cevap niteliğinde.

Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat


Zweig, novellası'nda bir kadının yaşamını değiştiren yirmi dört saatlik deneyimini anlatmaktadır. Özgürce ve tutkuyla içgüdülerinin peşine takılan bir kadının hikayesi aynı zamanda ahlak anlayışının eleştirel bir şekilde betimlendiği bir dille okuyucu ile paylaşılmaktadır.

Arka Kapak

Stefan Zweig, 1881'de Viyana'da dünyaya geldi. Avrupa'da iyi bir eğitim gördü. I. Dünya Savaşı sırasında İsviçre'de ikamet etti. Savaş sonrasında ilk evliliğini Frederike von Winternit'le yaptı. 1934'de Nazi baskısı nedeniyle ülkesini terk etti. 1939'da ikinci evliliğini Lotte Altman'la yaptı. Sonra New York'a, ardından da Brezilya'ya gitti ve buraya yerleşti. 1942'de intihar etti. Çeşitli sebepler söylense de bu intiharın asıl sebebi hiç bilinmedi.
Stefan Zweig, öykü ve romanlarının yanında, yazdığı yaşam öyküleriyle de hala yaşayan bir yazardır. Yaşamından geriye onlarca eser bırakmıştır. "Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Bir Çöküşün Hikayesi, Satranç, Amok Koşucusu, Muhteşem Gece, Yakıcı Sır ve Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat" en ünlü eserleri arasında yer alır. 

1 Ocak 2019 Salı

Blokzinciri Teknolojisi

Blokzinciri Teknolojisi ve Kripto Paraların Hayatımızdaki Yeni Yeri dijitalleşen finans, ekonomi, sağlık, eğitim ve iş dünyası izlenimlerinin paylaşıldığı iyi bir kaynak niteliğinde. 

Dünya değişiyor ve yenileniyor. Her yenilik geride bırakılmaya mahkum birer eskilik ortaya çıkarıyor. Artık yeni dünya dijitale ve teknolojiye taşınıyor. Biz de bu dijital dönüşüme en kısa sürede ayak uydurmalıyız.

Yazar, dünyayı güzel bir yer haline getirmek için çok çalışmalıyız. Etki-tepki ile teknoloji öyle çok yere nüfuz edecek ki siz bile hayal edemeyecek ve şaşıracaksınız diyor. Keyifli okumalar...

Arka Kapak

Yerleştikleri bölgede bulunan altın madenini işlemeyi başardılar. Anadolu’daki uygarlığa en büyük katkıları ekonomi açısından oldu. Altın madenlerini işleyerek sikkeler bastılar ve adaletinden sürekli şüphe duyulan değiş-tokuş yönteminin sonunu getiren değer ekonomisini yarattılar. Tarihteki ilk parayı bastılar. Lidyalılar

Parayı elinde tutan güçlü kabul edilir. Bilgiyi elinde tutan ise her şeyin sahibidir. Her gün internet ortamında milyarlarca bilgi paylaşılıyor. Son zamanlarda sıklıkla yaşanılan skandallar ise bu bilgilerin kontrolünün nasıl kolay el değiştirebileceğini gösteriyor.

Elinizde tuttuğunuz bu kitap ise son zamanlarda çığır açan Blokzinciri ve Kripto Para’nın günümüzde kaybolmuş olan güvenliğimizi nasıl geri getirdiğini, gelecekte ise bu teknolojinin nasıl devrimlere yol açacağını anlamanız için bir belge niteliğinde.
Ekonomi, Finans, Ticaret, Sağlık, Lojistik, Emlak, Hukuk-Adalet Sistemi, Eğitim, AR-GE, Alışveriş, E-Ticaret ve daha birçok alanda Blokzinciri teknolojisinin hayatımıza katacağı yenilikleri ve farklı girişim fikirlerini yakalayacağınız bu kitap, yeni bir teknolojiye atacağınız adımda rehber olacaktır.

Hayatımızda güvensizliğin tamamen ortadan kalktığı, suç oranlarının ciddi derecede azaldığı, eşit ve adaletli şekilde yaşadığımız; telefondaki arama motorunuzun veya herhangi bir programın sizi dinleyerek, sosyal medya platformlarının sizi izleyerek karşınıza reklamlar çıkarmadığı ve hayatınızdaki köklü değişikliklerin kontrol edilebilmesi ile aynı oranda her şeyin kişisel izninize bağlı olduğu bir dünya düşünün. İşte Blokzinciri Teknolojisi bu bu amaç dahilinde hayatımızdaki yerini almış bulunuyor!

“Geleceği şu anda elinizde tutuyorsunuz.”

“Hayal edilebiliyorsa!  Yapılabilir.”
Fatih ARSLAN